Toplumun siyasal örgütlenişi ve kurumlarının tümüne, devlet diyoruz. Devlet ehil ellerde olursa, yaşamımızın her alanında bizlere olumlu katkı yapar. Devlet, ehil olmayan kişiler tarafından ele geçirilirse, egemen sınıfların bir aracı olur ve bir müddet sonra toplumu haraca kesen asalak bir örgüte dönüşür…
Ne mi yapar? Sınırın dibinden 1-1,5 tl ye aldığı benzini vatandaşına 7-7,50 tl ye satar! Zenginin ve yandaşlarının milyarlarca liralık vergi borcunu affeder, emekliye sadaka verir gibi ufak bir zam yapar. Parası olanın parasını alır askerlik yaptırmaz, fakir çocuklarına ise diğerlerini koruması için askerlik yaptırır. Bilime, tekniğe, fenne para vermez, ortaçağ kalıntısı tarikat ve cemaatlere çuvalla verir…
Devlet halkın, başına seçtiği yöneticiye göre iş yapar. Bu dönemde T.C Devletini yöneten ve yönetmeye aday kişileri hepimiz tanıyoruz! Erdoğan-Kılıçdaroğlu-Bahçeli-Akşener ve şimdilik Temelli! Başka var mı?
Çoban Ateşi Hareketi Koordinatörü olarak bu beş kişiyi de oturduğum siteye yönetici yapmam, evet yönetici bile yapmam! Bu sözleri, onları üzmek veya hakaret için söylemiyorum. Sadece Türk Milletinin görmediği bir gerçeği anlatmaya çalışıyorum.
Şu an T.C Devletini tek başına Erdoğan yönetiyor değil mi? Peki, Erdoğan bir haftadır nerede? İstirahatte mi, seyahatte mi, tatilde mi, hasta mı, felç mi geçirdi, sağ mı, ölü mü? Bilen yok! Böyle bir ilkellik bizden başka hiçbir devlette olmaz. Erdoğan yönetiminin Türkiye’yi getirdiği yeri anlatmak için tek cümle yeter; “Son 6 yılda Dolar beş kat arttı, enflasyon %20’nin çok üzerinde, işsizlik tek haneden çift haneye çıktı, AKP kendi koyduğu 2023 hedeflerini yarı yarıya düşürmek zorunda kaldı.” Bunun adı, istedikleri kadar saklasınlar, ekonomik ve siyasal olarak iflastır…
Sezai Temelli hariç, diğer Genel Başkanları çok yakından tanıyorum. Bahçeli’yi konu dışında tutup onu partisi ve klasik otomobilleri ile baş başa bırakalım, eğlensin. Kılıçdaroğlu ve Akşener, ikisi de çok iyi insanlar. İkisini de severim.
Kemal Bey çok iyi bir Hesap Uzmanıdır. Meral Hanım ise çok iyi bir öğretim görevlisidir. Ama sadece bu kadar!
Bu beş kişi arasında proje kafasına sahip, inşacı, önümüzdeki yılları planlayacak bir vizyona sahip birini bulamazsınız! Tekrar altını da üstünü de çizerek söylüyorum; Amacım bu kişileri üzmek veya hakaret asla değildir. Fakat konu Türk Vatanı olunca, doğal olarak kişiliklerimiz geri plana atılır. Bu beş kişinin kafalarına 2050 yılının Büyük Türkiye’sini sığdıramazsınız. Yapamazsınız, çünkü bünyeleri kabul etmez…
Tamam da, neden böyle oluyor? Türk Milleti olarak bizler mi seçmesini bilemiyoruz? Yoksa eğitim kalitesi yüksek siyasetçiler mi çıkaramıyoruz? Başka sebepleri de var ama en önemlisi mevcut Siyasi Partiler Kanunudur! Genel Başkanları bizler seçmiyoruz ki! Parti genel merkezleri tarafından önceden belirlenen 1000-1200 delege seçiyor! Böylelikle Genel Başkanlar, seçilmiş kral haline geliyorlar ve kendileri istemedikçe veya ölmedikçe onları değiştirmek mümkün olamıyor…
Çözüm ne; ÇAH, partileştiğinde Türk Milletine şöyle bir Siyasi Partiler Kanunu önerecek; Partilerdeki “Üye Kayıtları” şeffaf ve doğru hale getirilecek. Bunun için her ilçede, parti Genel Merkezlerine ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bilgisayar ortamında bağlı, “Siyasi Parti Sicil Büroları” oluşacak. Partiye kaydı kabul edilmeyen kişinin, yargıya gitme hakkı olacak. Yerel ve Genel Seçimlerdeki parti adaylarının tamamına yakını o seçim bölgesindeki üyeler tarafından belirlenecek. Yani artık, Milletvekili-Belediye Başkanı- Bel. Meclis Üyesi olmak için Genel Merkezlerdeki cuntalara değil, halka gidilecek.
Genel Başkanlar, 3’er yıldan olmak üzere en fazla İKİ kez seçilebilecekler. Genel Başkanları 1.000-1.200 delege değil, sayıları daha sonra belirlenecek en az 50 bin-100 bin kişilik parti üyeleri seçecek.
Seçim Bölgeleri, 1 Milletvekilini kapsayacak şekilde “İki turlu dar bölge” olarak belirlenecek.
Devlet, Siyasi Partilere sadece seçim dönemlerinde para vermelidir. Diğer zamanlardaki masrafları üyeler, ödeyecekleri yıllık az miktardaki bedellerle Genel Merkezlerini yaşatacak ve denetleyeceklerdir…
Yazının başlığı olan “Niçin Bu Haldeyiz” sorusunun yanıtı, Siyasi Partiler Kanunun değişmesinin şart olduğudur. Tabii ki bu daha başlangıçtır. İlerleyen zamanda, Siyasi Partiler Kanunundaki, ülkemizin birliğini bozan aksaklıklar da kaldırılacaktır.
Sağlık ve başarı dileklerimle 25 Temmuz 2019 Rifat Serdaroğlu