Bir önceki yazımızda; “Her Sınav, Yeni Bir Başlangıç Olmalı” derken, Başarıyı alkışlarken, başarısızlıklara mazeretler aradığımıza veya türettiğimize, bu süreçte de en kolay yol olarak da çocuklarımıza kızarak kendimizi avuttuğumuza dikkat çekmiştik…
Devamında da “…her sınav, uygulayıcılar için de dönüt olarak kullanılmalı. Veriler, SWAT mantığında ele alınarak, ciddi bir öz değerlendirme yapılmak suretiyle, iyiyi muhafaza etme/sürdürülebilir kılma, açık alanları da iyileştirme yönünde hatanın nereden kaynaklandığından hareketle bir sonraki adım için tedbir alma amaçlı değerlendirilmelidir.” Demiş;
Her sınavın, uygulayıcılar için de dönüt olarak kullanılması gerektiğini, verilerin, SWAT mantığında ele alınarak, ciddi bir öz değerlendirme yapılmak suretiyle, iyiyi muhafaza etme/sürdürülebilir kılma, açık alanları da iyileştirme yönünde, hatanın nereden kaynaklandığından hareketle bir sonraki adım için tedbir alma amaçlı değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştık.
Bu temel bakış açıları ekseninde, Bir diğer yazımızda da “Eğitimde Yaşanan Sorunlarımız, Çözümsüz Değil” demiş,
Milli mücadele verdiğimiz yedi düvelin günümüzde de farklı formda da olsa bize dönük söz, söylem ve eylemlerinde izlediğimiz küresel saldırı senaryolarına karşı ayakta kalmamızı sağlayacak en temel faktörün insan sermayemiz olduğunun tartışılmaz bir gerçek olduğuna dikkat çekmiş,
İnsan sermayemizi geliştirme düzeyimizin tespiti ve eksikliklerin tespitine dayalı tedbir almak açısından da sınav sonuçları ve benzeri uygulama sonuç verileri, PUKO döngüsü ekseninde eğer doğru değerlendirilirse yarının planlanması açısından da ışık tutabileceğine dikkat çekmiştik…
Sn. Gürgür, son yazısında; “Eğitim Konusu Beka Meselesidir” demiş, bu yazısında da, “Eğitim ve bilim meselesi vakit geçirilmeden “Temel Milli Mesele” ilan edilmeli, partiler üstü ortak bir milli mesele “beka meselesi” olarak belirlenip sahiplenilmek, genel bir “seferberlik” ilan edilmelidir.” Diyerek dikkatleri eğitime çekmişti. (N. Gürgür, 2019, Türk Ocakları, Harput Sancak Haber).
Geçen yıl Nisan ayında, 81 ilde 1.230 okulda 75.000 8.sınıf öğrencisine uygulanan, ABİDE araştırması kapsamında, 1.062 okulda, ve 41.054 4. sınıf öğrencisine yapılan sınav sonuçlarında;
· Türkçe testinde öğrencilerin yüzde 1.6'sının temel altı, yüzde 23.5'inin temel, yüzde 41'inin orta, yüzde 26.8'inin orta üstü ve yüzde 7.2'sinin ileri düzeyde olduğu,
· Matematik testinde öğrencilerin yüzde 16.4'ünün temel altı, yüzde 36.6'sının temel, yüzde 32.8'inin orta, yüzde 11.3'ünün orta üstü ve yüzde 3'ünün ileri yeterlik düzeyinde bulunduğu,
· Fen bilimleri testinde öğrencilerin yüzde 9.4'ünün temel altı, yüzde 30.4'ünün temel, yüzde 46.3'ünün orta, yüzde 11.4'ünün orta üstü ve yüzde 2.5'inin ileri yeterlik düzeyinde olduğu,
· Sosyal bilgiler testinde ise öğrencilerin yüzde 4.4'ünün temel altı, yüzde 20.5'inin temel, yüzde 40.4'ünün orta, yüzde 25.3'ünün orta üstü ve yüzde 9.4'ünün ileri yeterlik düzeyinde bulunduğu hususları dikkat çekmekteydi…
Bu sonuçlar ekseninde, 2019 15 bin adayın YKS sonuçları da yayınlandı…
Sonuçlar değerlendirildiğinde;
1. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) temel yeterlilik testine giren 2 milyon 390 bin 491 aday arasından 14 bin 971 kişinin hiçbir soruyu yapamayarak “sıfır çektiği”, (ÖSYM'nin hesaplama yöntemine göre, “sıfır çekmek” tabiri, yaygın kanının aksine, tüm soruları yanlış yapmak değil, testlerde 0,5 netten daha az yaptığı) hususunda vahim olan; oldukça büyük sayıdaki kitlenin doğru cevapladığı soru sayılarının düşüklüğündedir… Yani, yükseköğretime geçiş sınavlarında her bir testte 1 doğru yapan aday sayısının büyüklüğü çok daha ciddi bir problemdir. Bu problem çocuklarımızın aldıkları 12 yıllık eğitimden sonra, bir kişinin temel matematik sorularında ancak bir doğru yapabilmesi tartışılması gereken problem olup, sebepler masaya yatırılmalıdır.
* Doc. Dr. Zafer Çelik’in de vurguladığı üzere, “Demek ki, 12 yıllık eğitim sisteminden bir çocuğu mezun ettiğimizde temel bilgileri dahi öğretemiyoruz,”
Yükseköğretim Kurumları Sınav sonuçlarının, daha önceki ABİDE sonuçlarıyla paralellik göstermesi, sorunun sistematikliği, yapısal kaynaklı oluşuna işaret ettiğini düşündürmektedir.
Eğitim Reformu Girişimi araştırmacısı Özgenur Korlu, eğitimdeki tüm alanlarda okur-yazarlık becerilerine karşılık gelen temel yeterlilik becerilerinde, ortaokuldan liseye geçişle birlikte başarı ivmesinde bir düşüş yaşandığı tespiti de anlamlıdır…
Oysa, dersler bazındaki temel yeterliklerin Temel Eğitim (İlkokul-Ortaokul) kaynaklı olduğu, bu alandaki sorunların ileriki süreçte çözüm şansını yitirdiği gözden kaçıyor gibi…
KPSS sonuçları da öğretmen adaylarının, eğitimdeki sorunların kaynaklarına bir başka açı kazandırmaktadır.
Özellikle eğitim bilimlerindeki ortalama düşüktür. 80 soruda 38 ortalama, öğretmen adayının öğretme sürecinde yeterli olmadığına işaret ederken,
Öğretmen adaylarının ÖABT sonuçları ise alarm seviyesindedir.
Örneğin, matematik öğretmeni adayı 50 soruda 12,
Kimya öğretmeni 50 soruda 12 ortalamaya sahiptir.
Bu öğretmenlerin fizik, kimya, biyoloji, yabancı dil, Türkçe öğreteceklerini varsaydığımızda, bilmeyenin nasıl öğreteceği sorusu ve sorunu, eğitimdeki sorunlarımızın buzdağı gibi görünmeyen probleme işaret etmektedir.
Eğitim problemlerimize, bu açılardan baktığımızda, küresel saldırılar karşısında verdiğimiz “Beka” Mücadelemizin” ana ekseninde “Eğitimin” yer alması gerektiğine inanıyor, bu alanda milli bir seferberlik yapılması gerektiğine inanıyoruz.
--------------
* N. Gürgür, 2019, Türk Ocakları Genel Merkezi, Harput Sancak Haber.
* Doc. Dr. Çelik, Z., 2019, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı