Bayram dolayısıyla mı, yoksa yaşlandığımız için mi bu aralar gelenimiz epey arttı! Gelenden, arayandan Allah razı olsun. Bizi çok mutlu ettiler!
Ziyaretimize gelen gençlerle özellikle ilgilendim, konuştum, konuşturdum, dinledim. Onların ülke meselelerine ve geleceğe nasıl baktıklarını bir daha gözlemlemeye çalıştım.
Üzülerek söylemeliyim ki, gençlerimizin tamamına yakınında, derin bir umutsuzluk var! Ülkenin geleceğinden, özgürlüklerinden, yaşam tarzlarına yapılan saldırılardan, iş olanaklarının tıkandığından, siyasetçilerin ilkel davranışlarından, toplumun araplaşmaya itilmesinden, kısacası güzel bir gelecekten umut kesmiş gibiler. İçlerinde “Ben bu şartlarda çocuk yapmamaya karar verdim” diyenler dahi var!
Sevgili Gençler; Umutsuzluk, baş edilmesi, onarılması en zor duygulardan biridir. Bir insanın elinden umudunu alırsanız, onu yok etmiş olursunuz. Siz umudunuzu kaybedersiniz, kaybolursunuz. Size kimse yardım edemez. Çünkü umut demek, seçenek demektir. Umut demek yaşama tutunmak, çaba göstermek demektir.
Umutsuzluğa düşmek yerine, hayatla mücadele edeceksiniz. Hiç merak etmeyin, toplumu ve bireyi ilgilendiren sosyal olayların, sonu yoktur. Atasözlerimiz içinde, “Kara gün kararıp kalmaz”, “Gecenin en karanlık anı, sabaha en yakın zamandır” gibi sözler, profesyonel psikiyatrların- psikologların olmadığı zamanda, aksaçlı analarımızın atalarımızın bizlere, hayata tutunmamız için öğrettikleri sözler vardır.
Sevgili Gençler; İçinizde çok iyi yetişmiş, dünyada itibar gören meslek sahibi olmuş, bilgiyi aramasını ve almasını bilenler çoğunlukta. Sizler bu güzel ülkeyi düze çıkarabilecek donanıma sahipsiniz. Eğer demokrasisiyle, bağımsızlığıyla, insana çevreye ve tüm canlılara saygısıyla, bilimi, çağdaşlığı, zenginliği ve barışçılığıyla övünebileceğiniz bir Türkiye istiyorsanız, mutlaka ama mutlaka hem örgütlü toplumu yaratacaksınız ve siyasetle uğraşacaksınız.
Başka çaresi yok! Henüz başka bir yol keşfedilmedi. Örgütlü topluma geçemezseniz, siyaset ile ilgilenmezseniz, kötüleri kovup ülke yönetimine yani
kaderinize el koymazsanız, işte o zaman bu günkü tarikat-cemaat artıkları gibiler yine gelir, sizi yönetir ve dünyanızı karartırlar, yaşama zevkinizi elinden alırlar.
Sizler, “Gezi Direnişiyle”, “Cumhuriyet Mitingleriyle” en sonunda da İstanbul Belediye seçimlerinde gücünüzü gösterdiniz. Yine yapabilirsiniz. Bir şarkıyla, bir marşla, bir cümle ile Atatürk’e layık gençler olarak Türk Milletini ayağa kaldırıp, ülkemiz üzerindeki karanlığı yırtabilirsiniz.
Şunu hiç unutmayın; Sizler kendi ülkenizin demokrasisi, huzuru, kalkınması için mücadele etmezseniz, kimse mücadele etmez. Hele bu günkü büyüklerinizden hiçbir şey beklemeyin. Onlar sadece seyrederler ve ah-vah ederler, hadi ne duruyorsunuz çabuk olsana derler ama kendileri hiçbir şey yapmazlar! Siyasette mucize yoktur. Mucize kişi de yoktur. Çalışıp başaracaksınız.
Biz Çoban Ateşi Hareketi Gönüllüleri olarak, tüm deneyimimizi sizin önünüze sermeye hazırız. Kişisel hiçbir beklentimiz de yok. Sizlerin gençliği, enerjisi, ülke ve demokrasi sevgisi, bizlerin geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarmış tecrübelerimiz ile birleşince başarı kaçınılmaz olacaktır. ÇAH olarak, Partileşme sürecine geçtiğimizde, sizlerle sürekli iletişim içinde olacağız. Şu an Türkiye’nin dağında, köyünde, şehrinde Çoban Ateşlerini yakmaya devam ediyoruz. Tıpkı, Kurtuluş Savaşı öncesi Atalarımızın yaktığı gibi!
Sevgili Gençler; Lütfen artık ayağa kalkın! Ülkenin ve kendi kaderinize el koyun! Siz yönetin, siz üretin, siz hakça paylaştırın! Bilin ki, siz yoksanız Türkiye bir kişi eksiktir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 17 Ağustos 2019 Rifat Serdaroğlu rifatserdaroglu@gmail.com