AKP Genel Başkanının gazetecilere söylediklerini doğru anlayabilmek için, üniversitelere yeni bir ders koymak gerekecek! Dersin adı şu olmalı; “AKP önderliği ne demek istedi?”
Gerçekten, AKP önderliğinin düşündüğü ile söylediği tamamen başkadır. Bu yüzden AKP üst yöneticileri sürekli olarak; “Öyle demek istemedi” veya “Şunu demek istedi” şeklinde açıklamalar yapar…
Kanımca bu davranış, tedavi edilebilir psikolojik bir sorundur ve zihinsel yorgunluk nedeniyle, beyin ile ağzın uyumsuz çalışmasından olabilir. Böyle bir sorunu olan kişi, derhal istirahate çekilmeli ve psikolojik destek almalıdır. Sorunlu kişi, tek başına tüm ülkesini bağlayacak bir görüşmeye gittiğinde ortaya ciddi sıkıntılar çıkabilir. Sorunlu kişinin söylediğini, duyduklarına göre değerlendirmekten başka bir çaresi olmayan karşısındaki yabancı devlet adamı, elbette ki duyduklarına göre bir çıkarım yapar. Muhatabı, bizimkinin düşündüğünün başka söylediğinin başka olduğunu nereden bilsin ki? Bu yüzden görüşmeden çıkınca bizimkinin söyledikleriyle, muhatabı devlet sözcüsü tarafından yapılan resmi açıklamalar çok farklı olur! İşte bu sebepten Türk kamuoyu olarak sık sık “Trump beni aldattı”, “Dostum Putin de beni kandırdı”, “AB bizi yine kandırdı” sözlerini duyar…
AKP Genel Başkanının son demecine beraberce bakalım; Ne diyor? “Partimizden ayrılıp da şu anda CHP’nin içinde sığıntı durumuna düşenler oldu. Bunlar bizim derdimiz değil, biz AK Parti olarak tarih yazar durumdayız. AK Parti hamdolsun ulusal olmaktan, uluslararası olma statüsüne erişti!”
Hadi bakalım, bu üç cümleden ne anladınız? Birinci cümlede Sayın Abdüllatif Şener’i işaret edip, partisinden ayrılan ve ayrılacak olanlara “sakın gitmeyin, giderseniz gittiğiniz yerde sığıntı olursunuz” diye sözde korkutuyor. Tamam da, siz de Sayın Şener ile Saadet Partisinden birlikte ayrıldınız ve AKP’yi kurdunuz! Ayrıca Şener, Özelleştirme Yüksek Kurulundaki yolsuzluklara ortak olmak istemediği için istifa ettiğini defalarca söyledi. Bu ciddi iddialara niçin yanıt vermediniz?
İkinci cümlede ise “bunlar bizim derdimiz değil” diyorsunuz. Derdiniz değilse niçin gündeme getiriyorsunuz. Belli ki AKP’den ayrılmalar sizi çok rahatsız etmiş!
Ayrıca siz AKP olarak tarih yazamazsınız. Tarih sizi yazacak! Tüm serveti bir adet nişan yüzüğü olan birinin, nasıl dünyanın en zengin sekiz siyasetçisinden biri olduğunu yazacak! Tarih, 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarını yazacak. FETÖ’yu yazacak. Kozmik Odayı ve şehit edilen 833 Devlet Görevlisini yazacak. Çözüm sürecini ve AKP politikaları sonucu şehit olan binlerce vatan evladını yazacak. Tarih, Haram Havuzlarını yazacak. Kendi milletini üç-beş sahtekar müteahhide soyduranları yazacak. Tarih, Vakıfları ve AKP’li Büyükşehir Belediyelerindeki hırsızlıkları yazacak. Tarih, henüz kamuoyuna söylenmemiş öyle pislikleri yazacak ki, işte o zaman dananın kuyruğu kopacak. Yüzlerce kuyruksuz dana göreceğiz!
Üçüncü cümlede, “AK Parti hamdolsun ulusal olmaktan uluslararası statüye erişti” demişsiniz. Bu sözünüzle AKP’nin Türkiye’nin partisi olmadığını, yani ulusal olmadığını, uluslararası bir statüye ERİŞTİĞİNİ, sanki matah ve bilinmeyen bir şeymiş gibi söylüyorsunuz. Bizler, AKP’nin FETÖ-CIA-Vatikan desteğiyle kurulduğu ilk günden beri, Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanlığını gönüllü olarak kabul ettiğiniz günden beri AKP’nin Uluslararası bir figür olduğunu biliyoruz. Hem de şahitlerimiz var; ABD Askerleri tarafından, Irak ve Suriye’de tecavüze uğramış yüzbinlerce kadın-kız-çocuk şahit! ABD Askerlerinin “Nişangah” yaptıkları Kur’an-ı Kerim, yıktıkları camiler şahit! Öldürülen 1 milyon 500 bin Müslüman şahit! Siz AKP olarak, bir taraftan ABD, Rusya, Vatikan ile, diğer taraftan İhvan- El Nusra-Hamas gibi örgütlerle işbirliğiniz sebebiyle uluslararası oldunuz! Sizi tanımayan mı kaldı?
AKP’li üst yöneticilerin çocukları askerlikten kaçtıkları için, komut almayı bilmezler! Biz öğretelim mi? Eyy Badeciler ve Bademciler, Hazrol! İstirahat edilecek, et…
Sağlık ve başarı dileklerimle ZAFER GÜNÜ SONRASI Ağustos 2019 Rifat Serdaroğlu