Türkiye’nin savaşın neredeyse en başından beri güney sınırlarını korumak üzere talep ettiği güvenlik koridoru, sürekli olarak oyalama taktikleri ve hasmâne tutumlar bazen de dostane açıklamalarla tutarsız bir şekilde geçiştirilmeye çalışılmıştı..
Uluslararası hukuk açısından her ülkenin sınır içi ve sınır ötesi güvenliğini sağlamak üzere meşru müdafaa hakkı kapsamında güç kullanabilmesi geçerli bir hak olarak kabul edilir.
Bununla birlikte, biliriz ki Türkiye söz konusu olduğunda dünyadan kınama mesajları ve ambargo tehditleri her zaman ardı ardına sıralanır. Kendi sınırlarından on binlerce kilometre uzakta operasyon yapan ülkeler, Türkiye’nin kendi sınırlarına yapılan saldırılara karşı meşru müdafaa hakkını kullanmasını ve “güvenlik koridoru” oluşturmaya çalışmasını işgal olarak adlandırıyorlar.
Suriye krizinde , Esed rejimi Rusya ve İran’ı bölgede davetli müttefikleri olarak adlandırmakta ve son dönemlerde açıkça dillendirildiği gibi bölgede “davetsiz” ve “işgalci” tek güç olarak Türkiye’nin gösterildiği bir noktaya doğru itiyor. …Türkiye’nin güvenlik ile ilgili haklı kaygılarını dikkate almayan Rusya’dan ABD’ye; Suudiler’den, Avrupa Birliği’ne kadar bütün küresel ve bölgesel güçler aslında açıklanmamış bir konsensüsle Türkiye’nin Suriye’de varlığına karşılar. ”
Bir hatırlatma yapmak gerekirse, bugün Suriye’de Rusya, İran, ABD aktif olarak yer alıyor. Bunlar hakkında “işgalci” sözünü kullanmayanlar bugün Türkiye’yi “işgalci” olarak adlandırıyorlar. Bu tür ithamlar yapılırken insanlar kendilerine de dönüp bir bakmıyorlar.
Bu operasyonda sonuna kadar haklı olmakla beraber,duruşumuzu bir kez daha dünyaya göstermek Birleşmiş Milletler ve Tüm Dünya Ülkelerinin kafasındaki soruyu giderdiğini umuyorum.
"Türklere saldıracak mıyız? Bunu bir kaç kez düşünelim."