Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan, sürecin kısa zamanda anlaşılamamasının da etkisi altında, küreselleşmenin kaçınılmazlıkları dahilinde hızlı bir şekilde yayılarak, 2020 yılı Nisan ayı başlarında dünyada 200’ün üzerinde, bir çok ülkede etkili olan, küresel tehdit derinliği açısından da DSÖ tarafından Pandemi ilan edilen, Kovid-19 olarak adlandırılan yeni tip koronavirüs salgınının ağır şartları devam etmektedir.
En iyi korunmanın sosyal izolasyon ve bireysel ve doğal yaşam şartlarında temizliğe dikkat etmek olduğu şeklinde özetlenen süreç, salt bireysel etkilenmeyle bitmeyeceği, bu sürecin ekonomiye olan yansımalarının da yaşanmakta olduğu gözden kaçırılmaması gereken bir husus olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye’de ilk kez 11 Mart 2020 tarihinde görülen ve ilk ölüm hadisesinin 18 Mart’ta gerçekleşen Kovid-19’la ilgili Koronavirüs Bilim Kurulu tarafından öngörülen rasyonel tedbirler sırayla alınmıştı.
Bu süreçte; İlk etapta Türkiye’de okullar tatil edilmiş, sınırlar kontrol altına alınarak giriş-çıkışlar sınırlandırılmış, yurtdışından gelenlere evde 14 gün karantinada kalmaları zorunlu hale getirilmişti...
65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirilmesi yanı sıra, sosyal mesafenin önemine dikkat çekilirken, bu süreçte, yayılımın önlenmesi yönünde, riskli ortam oluşturma ihtimaline başta kuaförler, lokantalar, kafeler vb. işletmelerin faaliyetleri durdurulmuştu... Üretime ara veren işletmelerin, işten çıkarma uygulamalarının yansımaları ilerleyen günlerde daha net anlaşılacaktır.
Yaşanan ve halen devam eden sürecin küresel boyutlarıyla “EKONOMİK” yansımalarının, ülke ekonomisine de yansımalarının derin olacağı bir kaçınılmazlıktır…
Hızlı bir değişim sürecini yaşadığımız bir ortamda, bireysel açıdan baktığımızda ümitsiz olmamamıza zemin olan, kaynağımız; “Yönetmediğimiz bir sürecin mağduru olma” riskinin derinliğini hisseden bilim insanlarımızın çalışmalarından haberdar olmak, sürecin derinliğine dönük doğru tanıyım koymak ve veriler ekseninde çözüm seçenek zenginliği sağlamak açısından anlamlı olan bir çalışmadan haberdar etmenin, mesuliyeti dahilinde; bu çalışmayı yürüten değerli bilim insanları; Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisat Anabilim Dalı Öğretim üyesi Aslihan NAKİBOĞLU (Doç.Dr. ) ve birlikte çalıştıkları Sevgül IŞIK’a en kalbi duygularla teşekkür ederken, çalışmalarının mahiyetine dönük, özeti paylaşmanın vazifemiz olduğuna inanıyoruz.
Ümit ederiz ki; Sn. Cumhurbaşkanımız ve ilgili Sn. Bakanlarımızın süreçle ilgili yapılan belki de ilk akademik çalışma olması yönüyle de dikkatlerini çeker, ülke yararı noktasında devamına dönük çalışmalar yapılması yönünde bir süreci başlatır.
Çünkü Kalite Yönetimi açısından anlamlı olan bir husus olarak; yaşanan sorunların en anlamlı çözüm seçenekleri, sorunu yaşayanlarca üretilen ve beklentilerine dönük geliştirilen çözüm seçenek zenginlikleri olacaktır...
Bu öngörü dahilinde Değerli Bilim insanlarımızca yürütülen akademik çalışmalarının özetini paylaşırken, bu değerli hocalarımıza; “İyi ki Varsınız” diyorum.
Kovid-19 Salgınının Ekonomi Üzerindeki Etkileri: Türkiye’de İşletme Sahipleri Üzerinde Bir Araştırma
Aslıhan NAKİBOĞLU (1)
Sevgül IŞIK(2)
Dünya Sağlık Örgütü, 2020 yılının ilk günlerinde, dünyanın potansiyel pandemi ajanı olan yeni bir koronavirüs ile karşı karşıya olduğunu bildirmiştir (Buruk ve Özlü, 2020: 1) Kovid-19 olarak adlandırılan yeni tip koronavirüs ilk olarak 2019 yıl sonuna doğru Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkmış, hızlı bir şekilde yayılarak 2020 yılı Nisan ayı başlarında dünyanın 212 ülkesinde kendini göstermiştir. Çin’de kontrol altına alındığı belirtilen Kovid-19 bulaştığı diğer ülkelerde kontrol altına alınamadığı gibi etkisi her geçen gün artış kaydetmekte ve diğer ülkelere de yayılmaya devam etmektedir.
Kovid-19 Türkiye’de ilk kez 11 Mart 2020 tarihinde görülmüş ve ilk ölüm 18 Mart’ta gerçekleşmiştir. Kovid-19’la ilgili ilk vakanın görülmesinin ardından ilk etapta Türkiye’de okullar tatil edilmiş, sınırlar kontrol altına alınarak giriş-çıkışlar sınırlandırılmış, yurtdışından gelenlere evde 14 gün karantinada kalmaları zorunlu hale getirilmiştir. Ardından 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirilmiş, başta kuaförler, lokantalar, kafeler vb. işletmelerin faaliyetleri durdurulmuştur.
Kovid-19 salgınıyla birlikte insanların iş ve sosyal yaşamlarının sınırlandırılması ekonomi üzerinde olumsuz etkiler göstermiştir. Beklenmeyen bir anda gelişen bu salgın hastalık çoğu işletmenin hazırlıksız yakalanmasına ve salgının yayılma hızı ve yol açtığı belirsizlik bireylerin sağlık açısından duyduğu endişeyi ekonomik boyuta taşımış, ciddi ekonomik ve sosyal kaygılar yaşamalarına neden olmuş ve bu süreç devam ettikçe sözü edilen ekonomik ve sosyal kaygıların daha da hız kazanacağı öngörülmektedir.
Virüsün yayılma hızının düşürülmesine yönelik ekonomik ve sosyal hayatı kısıtlayıcı bir dizi önlemler alınmıştır. Alınan bu önlemler içerisinde, işletme sahiplerinin bulunduğu sektöre göre faaliyetlerini sınırlandırmasından, faaliyetlerini durdurmaya kadar gitmiştir. Sosyal ve ekonomik yaşam durağanlaşmış ve işletme sahiplerini ekonomiye ilişkin gelecek kaygılarını artırmıştır. Hükümetler vatandaşların bu endişelerini yaşamamalarına yönelik ekonomik paketler açıklamış ve yürürlüğe koymuşlardır. Kovid-19 salgını nedeniyle ortaya çıkan ekonomik belirsizliği gidermeye yönelik ülkelerin birbirine benzer tarafları ve farklılıkları olan farklı büyüklüklerde ekonomik paketler açıklamışlardır. GSYH’sinin yaklaşık %22’sini kapsayan bir paket açıklayarak Almanya’nın en kapsamlı paketi açıkladığı izlenirken, Almanya’yı %10,3 ile ABD’nin %10 ile Polonya’nın takip ettiği görülmektedir. Türkiye’nin ekonomik paketi GSYH’sinin %2’sine tekamül etmektedir.
Bu araştırmada Kovid-19 salgınının ekonomi üzerinde ne gibi etkilerinin olabileceğine yönelik işletme sahiplerinin görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada veriler online olarak hazırlanan anket formu ile toplanmıştır. Sosyal medya üzerinden 30 Mayıs 6 Nisan tarihleri arasında 894 işletme sahibine ulaşılmıştır.
İşletme sahiplerinin görüşleri “Kovid-19’un Ekonomik Faaliyetlerin Sürdürülebilirliğine Etkileri”, “Kovid-19 Sürecinde Uygulanan Ekonomi Politikalarına Yönelik Görüşler”, “Kovid-19 Sonrasına Yönelik Ekonomik Öngörüler” olmak üzere üç boyutta ayrıca bu üç boyutun toplamını ifade eden “Kovid-19 Salgınının Ekonomi Üzerinde Etkileri (Genel)” olarak incelenmiştir. İşletme sahiplerinin ölçekteki tüm boyutlara katılımları yüksek düzeyde olmuştur. Diğer bir ifade ölçek boyutlarının içerdiği olumsuz ifadeler göz önüne alındığında işletme sahipleri Kovid-19 sonrası ekonomik faaliyetlerini sürdürebilme konusunda ciddi endişeler içerisinde olup, bu süreçte uygulanan ekonomi politikalarını yetersiz olarak değerlendirmektedirler. Ayrıca Kovid-19 sonrasında da ekonomi açısından önemli endişeler taşımaktadırlar.
İşletme sahiplerinin ön plana çıkan görüşleri şunlardır: “Verilen Ekonomik Teşviklerin Yetersiz Kaldığını Düşünüyorum”, “Küçük İşletmelerin Kapanma Riskiyle Karşı Karşıya Olduğunu Düşünüyorum” ve “İşsizliğin Artacağını Düşünüyorum”. Görüşlerden de anlaşılacağı üzere işletme sahipleri ekonomik teşviklerin yetersiz olduğunu düşünmekte, Kovid-19 sonrası birçok küçük işletmenin kapanacağı ve işsizliğin artacağı öngörüsündedirler.
Araştırmada işletme sahiplerinin Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin tanımlayıcı özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediği de incelenmiştir. Bu doğrultuda ele alınan ilk değişken olarak katılımcıların yaşlarına göre Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin farklılık gösterdiği, 20-30 yaş aralığındaki katılımcıların daha büyük yaşlardaki katılımcılara göre daha olumsuz görüşler içerisinde oldukları saptanmıştır. Genç yaştaki katılımcıların ekonomik olumsuzluklarla ve bu tür kriz durumlarıyla daha az karşılaşmalarının bu görüşlerinde etkili olabileceği düşünülmektedir.
Katılımcıların cinsiyetlerine göre Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinde farklılaşmaların olduğu, tüm boyutlarda kadın işletme sahiplerinin erkeklere göre daha olumsuz düşünceler içerisinde oldukları belirlenmiştir. Kadınların duygusal yapılarının bu süreçte etkili olduğu düşünülmektedir.
Bir diğer farklılaşma katılımcıların faaliyet sürelerinde görülmüştür. 16 yılın üzerinde faaliyet gösteren işletme sahiplerinin Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin daha az faaliyet süresi olanlara göre daha olumlu olduğu saptanmıştır. Yıllara sahip tecrübenin olaylara bakış açısında daha sakin ve objektif bakmaya neden olduğu söylenebilir.
Araştırmada katılımcıların işletmelerinin hukuksal statüsünün ve aile işletmesi olmasının Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinde farklılaşmaya neden olmadığı belirlenmiştir. Diğer bir ifade ile farklı statülerde işletmesi bulunan aile işletmesi sahibi olan veya olmayan işletme sahiplerinin Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşleri birbirine benzerlik göstermektedir.
Araştırmaya katılan işletme sahiplerinin eğitim düzeylerine göre Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Lisans eğitim düzeyinde bulunan işletme sahiplerinin diğer eğitim düzeyinde bulunan işletme sahiplerine göre daha olumsuz görüşler içerisinde oldukları belirlenmiştir.
Katılımcıların aylık gelir düzeylerine göre de Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin farklılık gösterdiği saptanmıştır. Aylık gelir düzeyi 5000 TL ve altında olanların Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin daha yüksek gelir düzeyindekilere göre daha olumsuz olduğu belirlenmiştir. Diğer bir ifade ile düşük gelir düzeyindekilerin ekonomik endişeleri daha fazladır. Benzer bir sonuçta işletme sahiplerinin yıllık cirolarına göre de Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinde farklılıklar olmasıdır. Yıllık ciroları 100.000 TL ve altında olanların, yıllık cirosu daha yüksek düzeyde olan işletme sahiplerine göre Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerinin daha olumsuz olduğu, başka bir ifade ile ekonomik endişelerinin daha yoğun olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buradan hükümetin 5000 TL’den daha düşük gelire sahip ve yıllık 100.000’TL’den düşük ciroya sahip olan işletme sahiplerine yönelik yapılan teşvikleri artırması veya ekonomik faaliyetlerini sürdürebilir kılmaya yönelik yeni teşvikleri yürürlüğe koyması önerilmektedir.
Sonuç olarak işletme sahiplerinin yüksek düzeyde Kovid-19’un ekonomiyi olumsuz etkileyeceği görüşünde oldukları ve gelecek açısından önemli endişeler taşıdıkları saptanmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında Kovid-19 salgını gibi bir salgın türüyle ilk defa karşılaşan işletme sahiplerinin belirsizlik ortamında panik havasına kapılarak yoğun endişe içerisine girdikleri düşünülmektedir.
Bu dönemde yapılması gereken en önemli şey, işletmeleri ve bankaları iflastan kurtarmak için alınacak mali önlemlerdir, böylece pandemi bittiğinde hızlı bir şekilde iyileşme sürecine girilebilir. Politika yapıcılar, firmaların gerektiğinde borç almasına yardımcı olmak için çeşitli vergi indirimi ve kamu garantilerini dikkate almalıdır. Ancak en umut verici seçenek kısa süreli çalışma ödeneğidir. Çalışma ödeneği sayesinde işgücü sigortası için zaten kullanılan kanallar aracılığıyla işgücünün eksik istihdamını telafi etmektedir. Daha da iyisi, neredeyse hiç bir maliyeti yoktur, çünkü artan gerçek işsizlikten kaynaklanan kayıpları önleyecektir. Türkiye’de bu önlemleri almış ve uygulamaya koymuştur.
Ancak, en önemlisi, tüm hükümetlerin Kovid-19'a karşı doğrudan harekete geçmek için ön cephedeki hiç kimse fon eksikliğinden kısıtlanmamalıdır. Hastane yoğun bakım üniteleri genişletilmelidir; geçici hastaneler inşa edilmelidir; solunum maskeleri, koruyucu giysiler ve maskeler seri üretilmeli ve ihtiyaç duyan herkesin kullanımına sunulmalıdır. Bunun ötesinde, halk sağlığı otoritelerine fabrikaları ve diğer kamusal alanları dezenfekte etmek için ihtiyaç duydukları kaynak ve fonlar verilmelidir. Hijyen Kovid-19 salgınıyla mücadelede en önemli önceliktir. Türkiye’deki hükümetin de bu yönde uygulamalar yaptığı gözlenmektedir.
Sürecin iyi yönetilmesi ve gerekli ekonomi politikalarının yürürlüğe girmesiyle ve salgının sona ermesiyle birlikte, belirsizlik ortamının kalkacağı ve işletme sahiplerinin yaşadıkları panik durumumun son bularak daha olumlu görüşler ve beklentiler içerisine girecekleri öngörülmektedir.
Çalışma sırasında yapılan literatür taraması ve kendi çalışma sonuçlarımız doğrultusunda; salgının faaliyetleri kısıtlanan tüm sektörleri ekonomi genelinde olumsuz bir sonuca götürdüğünü, şirketlerin henüz net stratejilerle hareket edemediklerini, kimi zaman bu salgının cirolarında artışa sebep olacağını düşünürken, kimi zaman da bu salgını kendilerine fırsat olarak gördüklerini, işverenlerin çalışanları için yönergeler hazırladığını, vergi indirimleri, kredi ve mali yardım, ithalat ve ihracat eksikliklerinin karşılanması konusunda devlet desteği ve yönlendirmesinin gerekliliği üzerinde yaşanan iktisadi sorunlar temelinde virüsün yayılmaması için alınan önlemlerin önemli olduğu bu süreçte salgının aniden birçok iktisadi faaliyet alanını daralttığını ve tedarik zincirlerine zarar vererek sadece Türkiye’nin değil küresel düzeyde bir iktisadi krize sürüklediğini ve bunun sonucunda ülkelerin yeni iktisat politikaları uygulayarak krizden en fazla etkilendiklerini düşündükleri alanlarda sektör ve topluma yönelik devlet destek programları başlattıkları görülmektedir. Salgın koşullarının yarattığı bu olumsuz iktisadi yapıya en uygun, en sağlıklı iktisat politikası uygulayan ülkelerin iktisadi problemleri daha da kolay aşacakları umulmaktadır.
Makalenin tam metni JOEEP: Journal of Emerging Economies and Policy dergisinde hakem sürecindedir.