Türk Milletinin evlatları olarak bizler;
Osmanlı döneminden kalan Düyun-u Umumiye borçlarını son kuruşuna kadar öderiz. Emperyalistler tarafından paramparça edilmiş ülkeyi yoktan var edip, Cumhuriyet değerleriyle taçlandırır ve dünyaca saygın bir Türk Devleti haline getiririz. Devlet olarak, özel sektör olarak, imar ederiz-inşa ederiz-eserler üretiriz. İş-aş-refah- zenginlik yaratırız. Hem de tüm bunları Büyük Atatürk’ün önderliğinde, 13 milyon nüfusunun sadece 600 bini okur-yazar olan, sanayisi-sanayicisi- sermayesi, yetişmiş insanı yok denecek kadar olan az bir millet olarak başarırız.
Onlar, sinsice yaklaşırlar içimizdeki oy ve güç heveslilerini kullanırlar, dinimizi istismar ederler, çalarlar, soyarlar, Cumhuriyetin temellerine her gün bıkmadan usanmadan zehir dökerler. Türk Milletinin düşmanı kim ise, ona uşaklık ederler, yaptıklarımızı satarlar, satamadıklarını yıkarlar.
Laik-Demokrat-Özgürlükçü-barışçı-kadın erkek eşitliğinin olduğu çağdaş bir hukuk düzenine karşı, çağdışı-ilkel ve dinci bir teslimiyet düzenini savunanlar (irtica) arasında 100 yıldır bu savaş sürer.
Bu savaşı, düzenli ordunun terörle mücadelesine benzetebilirsiniz. Bizler gerçek demokratlar olduğumuz için, demokrasi ve hukuk dışı bir yöntem kullanmayız. Ama onlar, hem demokrasinin nimetlerinden yararlanırlar hem de her melaneti, her kahpeliği yaparlar. Türk Milletinin Ordusunu, sahte delil yaratıp zindanlara atarlar. Beyinlerini yıkadıkları yobaz yargı mensuplarıyla suçsuz gençleri-gazetecileri hapse atarlar, devletin üç-beş çapulcu tarafından soyulmasına göz yumarlar.
100 yıl önce, küresel eşkıyaların desteklediği bu ortaçağ kalıntılarını Atatürk önderliğinde yenip, Türkiye’yi 20. Yüzyılın en başarılı devletlerinden biri yaptık. Hem de içimizden-dışımızdan ne tuzaklara rağmen! Bugün bunu konuşalım, yarın “nasıl bir ve bütün oluruz” onu konuşuruz…
Dünyada halkı Müslüman olan 55 devlet arasında, laik-demokrat ve gelişmiş ülke sadece Türkiye’dir. Türkiye, 20. Yüzyılda büyük bir sınav vermiş ve 2002’deki konumuna gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; -1. Dünya Savaşı sonrasındaki yaşadığı tüm yokluk ve yoksulluklara, -2. Dünya Savaşının getirdiği tüm olumsuzluklara,
-Cumhuriyet Tarihi boyunca Türk Devletine karşı yapılan 28 silahlı isyana, -1984’ten beri dış destekle süren ve 54 bin insanımızın yaşamını, 400 Milyar Dolar kaynağımızı yok eden, PKK Narko-Terör örgütü ile yapılan mücadeleye, -1960’lı yıllardan beri ülkemiz üzerinden geçen ve yıllık cirosu 50 Milyar Dolar civarında olan uyuşturucu parasının önemli kısmının, siyasete ve bürokrasiye sokulmasına, -1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonucu bize uygulanan ambargoya, -Bankacılık ve finans sistemimizde otokontrol düzenini zamanında kuramamamız nedeniyle, yaşadığımız dış kurgulu ekonomik krizlere, -Askeri darbeler sebebiyle demokrasimizin yaşadığı kesintilere, -Ortalama %2,6 gibi yüksek nüfus artışı ve köylerden kentlere akan plansız göçe, -Ve en önemlisi, hızlı ve sağlıklı çalışmayan, HESAP SORAMAYAN bir devlet sistemimize rağmen, Türk Devleti 2002’deki seviyeyi yakalayabilmiştir.
Yukarıdaki belalardan birkaç tanesini, bir Avrupa Devletinin başına verin ve ne hale geldiğini görün! Örneğin, Avrupa’nın en güçlü devleti olan Almanya’nın başında PKK gibi bir Narko-Terör örgütü olsa, sizce ne yapardı? (PKK’nın yanında yavrukurt izci kuruluşu gibi olan Baader Meinhof Örgütünün tamamının cezaevinde yargısız infaz edilmesi!)
Türk Devletinin, 21. Yüzyılda büyük hedefleri olmalıdır. Dün bir kısmını yazmaya çalıştım. Hedefiniz, programınız ve bunları gerçekleştirecek kalite ve kapasitede siyaset insanlarınız olmalı. Özellikle iyi yetişmiş Türk Gençlerini, devletimizi yönetmeleri için eğitmemiz, birlikte geleceğe hazırlamamız şart. Bunu bizler yapmalıyız. Zaten başka birileri bunu neden yapsın ki? Bunu başarabiliriz. Doğru fikir, duvarı deler! Doğru fikirlerle, doğru siyasetçi ve bürokratlarla, 21. Yüzyılda da Türk Devletinin yeni destanını yazabiliriz.
Bunun için, ilk şart ilkel-cahil-ahlak ve namus anlayışları düşük siyasetçilerle selamı kesmektir. Anladınız siz onu…
Sağlık ve başarı dileklerimle ,
21 Mayıs 2020 Rifat Serdaroğlu