Yaşlı Karı-Koca şehrin oldukça uzağında bahçeli bir evde yaşarlarmış. Tüm varlıkları olan ineği sırayla otlatırlar, sütünden tereyağı yaparlar, 1 kilo olunca da yakındaki bakkala götürüp satarlarmış. Aldıkları parayla evin diğer ihtiyaçlarını temin edip, geçinip giderlermiş. Bir gün bakkalın aklına kurt düşmüş, acaba tereyağı gerçekten 1 kilo mu diye! Yaşlı adam ertesi gün tereyağını getirmiş, bakkal “amca şunu bir tartalım” demiş. Tartmış, tereyağı 900m gram gelmiş! Bakkal sinirle “Amca bu ne iş, düpedüz hırsızlık bu” diye hakaret etmiş! Adam sıkılarak şunu demiş; “Evlat bizim terazimiz var ama dirhemimiz yok. Senden 1 kilo şeker almıştık ya, işte onu dirhem yaptık onunla tartıyoruz”…
Hava sıcak mı sıcak! Trafik Polisi ter içinde, Diyarbakır Dağkapı Meydanında yoğun trafiği yönetmeye çalışıyor. Kadının biri kırmızı ışık yanmasına rağmen araçların içine dalar. Ortalık karışır, Polis düdük çalar ve bağırır; “Bacı, bacı nereye?” Kadın yanıt verir; “Kaynımgillere gidiyim, saa ne?” Trafik Polisi önce düdüğü, sonra da şapkayı yere atar ve çeker gider…
Sağlık Bakanlığımın en sıkıntılı günlerinde, doğal olarak sinir sistemim de yay gibiydi. Çabuk sinirlenen, evde çocuklarıma çabuk kızan çirkin bir adama dönüşmüştüm. Bir sabah çocuklarım ellerinde, üzerine bir kağıt takılı elbise askısı ile yanıma geldiler. Kağıtta, insan hakları yazıyordu! Neden bunu yaptınız, diye sordum. İlkokul çocuğu oğullarımdan gelen yanıt beni ne kadar utandırdı, anlatamam; “Çünkü bu evde insan hakları askıya alınmış babacığım”…
Kişinin kendi namus kantarında arıza varsa, o hiçbir zaman doğruyu tartamaz. Tıpkı Bademler gibi! Sen yıllarca Fethullah Gülen ile yan yana, can cana, iç içe çalış, adama methiyeler düzüp göklere çıkar, ne istedilerse ver, şimdide suçu gariban memurların, ana kuzusu zavallı erlerin üzerine at!
Sen her seçimden önce Öcalan kanalıyla PKK ile konuş, seçimlerden önce terörün durdurulması için anlaş, şimdi de casus diye gazetecileri hapse attır. Üstelik bir de “Darbeye ve PKK terörüne karşı mücadele etmiş Demokrasi Kahramanı” diye hava at! Bu olay, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği, hiçbir Savcının da üzerini asla
örtemeyeceği kadar büyük ve organize bir suçtur. Türkiye şu an, FETÖ/PYD terör örgütü kadar tehlikeli, devlet destekli bir organize suç örgütünün tehdidi altındadır. Türkiye’de hukuk-adalet-özgürlük askıdadır. Erdoğan’ın ağzından çıkacak her laf, maalesef “kanun” hükmündedir, istediği adamı zindana attırabilir, istediğini çıkartabilir. Böylesine kontrolsüz güç, dikta rejimlerinde bile yoktur. Diyarbakır’daki kadın için trafik kuralı ne ise, Erdoğan için de demokrasi odur. Erdoğan, FETÖ/PDY adlı terör örgütüne neler verdiğini Savcılara ve Türk Milletine anlatmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 83 milyonda 1 hisse sahibi olarak, bunu devletimizden talep etmek, en doğal hakkımızdır.
Buradan, tecrübeli ve çok okuyan bir siyasetçi olarak Erdoğan’ı, Bahçeli’yi ve çevrelerindeki yalakaları bir kez daha uyarıyorum. “Yaptığınız işler, gittiğiniz yol yanlış. Bu yol sizi uçuruma götürür! Dünya kurulalı beri, kimse zulümle abat olmadı. İstediğiniz kadar, illegal silahlı örgütler kurun, seçim yasalarıyla isterseniz her gün oynayın, isterseniz son seçimde yaptığınız gibi oy verme gününde kanunları çiğneyin, Türk Milletini aşamazsınız. Eğer bu hukuksuzluklarınıza, bu soygunlara son verip, tez zamanda ülkeyi seçime götürmezseniz, Türk Milleti oturduğunuz o kartondan kalelerinizi başınıza yıkar…
Daha önce de yazmıştım; Sizler, belli bir zaman için, yetki ve sorumlulukları Anayasa’da belirlenmiş, bunun dışına çıkmamak üzere Türk Milleti tarafından emaneten görevlendirilmiş fanilersiniz. Sizden önceki Cumhurbaşkanları nasıl gittilerse, siz de gideceksiniz. Türk Milletine daha fazla eziyet etmeyin. Osmanlı İmparatorluğunu 36 Padişah tam 624 sene yönetti. Bu Padişahlardan 23 tanesi 17 (On Yedi) yıldan az görev yaptı. Siz 18 seneyi tamamlamak üzeresiniz. Yetmedi mi? Yetsin de, kalplerimizde sizler için bir nebze olsun merhamet hissi bırakın…
Sağlık ve başarı dileklerimle 10 Haziran 2020 Rifat Serdaroğlu