Hayatın sermayesi güvendir. Güvenin olmadığı yerde hayatın devam etmesi çok zordur. Bu dünyada hiçbir makam, güvenilir insan olmak kadar yüksek değildir. Kişinin makamı en tepede olabilir ama güvenilmezse, o kişi bir hiçtir. Güvenilir insan olmak bir faninin ulaşabileceği en yüksek mertebedir.
Eğer bir kalpte güven duygusu varsa o kalpte sevgi, dürüstlük, adalet de vardır. Güven yoksa, diğerleri o kalbe asla uğramaz! Sevgisiz, yalancı, adil olmayan biri haline gelirsiniz.
Güven duygusu, tek kullanımlıktır. Kırıldı mı tamir edilmez. Tıpkı bir ayna gibi. Kırılan aynayı belki tamir edebilirsiniz ama çatlaklar hep görünür.
Güveni yok eden yalandır, yalan söylemektir. Bir insan sürekli yalan söylüyorsa, hele bu kişi ülke yönetiminde söz sahibi ise, orada güven kökünden bitmiştir.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın gerek Başbakanlık, gerek Cumhurbaşkanlığı zamanlarında söylediği gerçek dışı sözler, neredeyse ansiklopedi olacak kadar çoktur. Bunların tamamı, utanma duygusu olan birinin inkar edemeyeceği şekilde, sesli-görüntülü-yazılı olarak mevcuttur.
Hangisini yazalım ki? İnanın yazarken utanıyor insan! Bir kişi, hele İslam’ı kendine kimlik yaptığını söyleyen biri, bu yalanları nasıl söyleyebilir? Hadi utanmadı ve söyledi! Ertesi gün hangi cüretle insanların yüzüne bakabilir? Daha da kötüsü, yeni yalanları söylemeye devam edebilir?
-“İstanbul Kabataş’ta, deri pantolonlu belden üstü çıplak yüz kişi, baş örtülü bacıma saldırdılar, yavrusunu darp ettiler, üzerine işediler. Elimizde görüntüler var. Cuma günü açıklayacağız” der ve aradan 300 Cuma geçtiği halde, görüntüleri yayınlayamamışsa, bu iddia da bulunan kişi düpedüz yalan söylemektedir. Bu kişi Başbakan ise durum daha da vahimdir!
-“17/25 Aralık bir darbedir. Dövizleri Bakan çocuklarının yatak odalarına polisler koydu. Banka Genel Müdürünün evinde, ayakkabı kutularındaki milyonlarca dolar-avro İmam-Hatip yapımı için saklanan paraydı” deyip sonra bu çalıntı paralarını, hiç utanmadan faizleriyle birlikte almak için nasıl bir karakter yapısı gerekir ki?
-“Zonguldak Karaelmas Üniversitesini biz yaptık”, “NATO’nun Libya’da ne işi var? İzin vermeyiz” yalanından tutun, daha binlercesini yazmak mümkün ama
son yaşadığımız olay var ki, bunu örtmek için, Kabe’den örtü getirsek yine de örtemeyiz!
435 Üyesi bulunan ABD Temsilciler Meclisi, 413 Üyesinin kabul oyu vermesiyle, Erdoğan ve Ailesinin Türkiye dışında sahip olduğu malları-iştirakleri-nakit varlıklarının tespit edilip, bir rapora bağlanması yönünde karar verdi.
Tamam, bu iddiadır, ama çok ciddi ve çok önemli bir iddiadır. Binlerce yıllık Türk Tarihi boyunca hiçbir Türk Han’ı-Bey’i-Kaan’ı-Sultan’ı- Padişahı- seçilmiş Devlet Adamı böyle alçakça bir iddia ile karşılaşmadı. Hiçbir emperyal devlet buna cesaret edemedi. İddia buysa, yanıtı kim verecek? Tabii ki suçlanan kişi. Bunu “Müddei iddiasını ispat etmekle yükümlüdür” deyip geçiştiremezsiniz. Yolsuzlukla suçlanan kişi T.C Cumhurbaşkanıdır. Hem kendisi, hem Türk Devleti ve TBMM bu olayın üstüne gidip Türk Milletinin hakkını korumalıdır.
Aradan aylar geçti. Ne Erdoğan’dan, ne Türk Devlet Makamlarından, ne de TBMM Başkanından bir tek itiraz sesi duymadık. Suçlanan kişiler korkularından ses çıkarmayıp, bu çirkin olayı Türk Milletinin aleyhine olacak pazarlıklarla kapatmak isteyebilirler.
Fakat, Türk Milletinin sade bir vatandaşı olarak benim bu çirkinliği kabullenmem mümkün değildir. Çünkü kimsenin veya hiçbir devletin T.C Cumhurbaşkanlığı Makamına kara çalmaya hakkı yoktur. İsyanım bunadır! Elimden şu an isyan etmekten başka bir şey gelmiyor.
AKP oyları süratle düşüyor. Gerçekte AKP oyları daha düşük! Bu yayınlanan anketlerin tamamında “Korku” nedeniyle verilen yanıtlar etkin. Biz tüm ülkeyi dolaşıyoruz. AKP’li vatandaşlarımızla konuşuyoruz, sohbet ediyoruz. Şu soruyu soruyoruz; “Bize, AKP Genel Başkanının mal varlığının helal kazançla yapıldığına yemin edebilir misin?” Aldığımız yanıt; “Başların ve bakışların yere eğilmesi…”
İşte Erdoğan’ın oy ve güven kaybetmesinin sebebi budur. Erdoğan ve Bahçeli, ne yaparlarsa yapsınlar, seçim yasalarıyla istedikleri kadar oynasınlar, kaybetmeye mahkumdurlar. Çünkü, o tek serveti olduğu olan nişan yüzüğü var ya! Nasıl oldu da sahibini dünyanın en zengin siyasetçileri arasına soktu, işte mesele bu! Türk Milleti bunu asla unutmaz. Bakmayın sustuğuna, konuşacağı gün yakındır…
Sağlık ve başarı dileklerimle 15 Haziran 2020 Rifat Serdaroğlu