Başlık sizi şaşırttı ama biliyorum. Yaklaşık iki yıl önce BİZİ ÖLÜLER İDARE EDİYOR başlıklı yazımda
günümüzde insanları rahatsız eden çağ dışı adetlerin yarattığı rahatsızlıklara değinmiştim.
Gürültülü müzik dinletmeyi marifet sanan sürücüler, sıraya girmeyen yığınlar, trafik lambalarına ve
kurallarına uymayan sürücüler, yayalar…Bunlar alıştığımız, alıştırıldığımız normal vakalar haline geldi.
2005 yılında Özbekistan’a gittiğimde beni şaşırtan şey içilen içki olmuştu. “Burada içkinin onda biri
Türkiye’de olsa ortalık yaralı ve cesetten geçilmez” demiştim kendi kendime. Devlet, içki içip sarhoş
olanlara uslu uslu gidip köşelerine çekilmeyi öğretmiş. Baba, içip kavga çıkarmayınca, ardından
gelenlerde aynı davranmışlar.
Oba, aşiret ve daha sonra yerleşik hayatın ilk adımı olan köylerde birçok iş beraber yapılmak
mecburiyetindedir. Bu yüzden tasada ve sevinçte ortaklaşılır. Ayrıca tarım ve hayvancılıkla
uğraşılmayan çok zaman vardır. Bu sebepten nişan, düğün ve ölüm ritüelleri günlerce sürer.
Kasabalarda da durum farklı değildir. Birkaç zanaatkarın dışında tarım ve hayvancılıkla uğraşılır.
Memur sayısı yok denecek kadar azdır. Kadı, kadı naipleri, medrese hocaları ve tutma imamlar dışında
her insan tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Kısacası sabahları işe giden insan sayısı yok denecek
kadar azdır.
Günümüzde durum çok değişti ama feodal dönemden kalan adetler günümüzde yaşatılıyor. Kına,
düğün, hasta ziyareti, vefat, maç şenlikleri, asker uğurlama, yaş günü kutlama...
İnsanlar sosyal varlıklardır. Gerek iş hayatında gerekse toplumsal ilişkilerde maalesef mesafe
kavramından uzağız. Avrupa ve ABD’de insanlara bir buçuk metreden fazla sokulamazsınız. Bu uzaklık
onları salgın hastalıklardan nispeten koruyor. Bu sebepten maske takma zorunluluğu belli alanlarda
ve çok sonra getirildi.
Genç bir meslektaşım yıllar önce sürekli olarak, “Elini sabunla iyice yıkayan hasta olmaz” diyordu.
Günümüz onu haklı çıkardı. Salgın, topluma el yıkamanın nasıl olması gerektiğini öğretti.
Karantina dönemindeyiz. TV’lerden her türlü uyarı yapılıyor. Yapılıyor ama toplumun birçok kesimi
kulak asmıyor. TV ve gazetelerde, cenazeden sonra, düğünden sonra, taziyeden sonra, helallik
istemeden sonra covid-19 bulaştığı için karantinaya alınan köyler, kasabalar, sokaklar, evlerle ilgili her
gün çok sayıda haber çıkıyor.
Hastaneler ziyaretçi kabul etmiyor. Kapatılıp, dezanfekte edilen hastane haberlerini okuyoruz.
Asker uğurlama şenliklerinde (!) gürültü zirveye çıkar, yollar kesilir, geçen arabalar rahatsız edilir.
Bazen diğer guruplarla kavga edilir. Ellerde bazen bira şişeleri. Hiçbir görevli müdahale etmez.
Uyarılara kulan verilmedi ve şimdi yüzlerce asker karantinada. Şimdi asker uğurlama yasaklandı.
Futbol, bir avuç holigana teslim edilmişti. Onların her türlü taşkınlığı yapmaları sertbest. Maçlar
seyircisiz oynanınca ortam biraz sakinleşti. Statlar kapalı ama covid yayılmaya devam ediyor.
Diğer bir husus dar alanlara kurulan pazaryerleridir. Dar sokaklarda karşılıklı kurulan Pazar yerleri
başlı başına bir problem. Salgın hastalıkların yayılma sebeplerinden birisi ama düzeltmek için bir adım
atılmadı.
SOSYAL MESAFE kavramı şehir kültürünü kısa sürede benimsemişler ve içselleştirmişler. Ancak hala
kırsal alan kültürünün hâkim olduğu yerlerde bu kavrama kulak asılmıyor. Eski alışkanlıklar
sürdürülüyor.
Kına ve düğünler eskisi gibi yapılıyor. Üstelik marifetmiş gibi sosyal medyada yayınlanıyor. Kesilen
cezalarsa umursanmıyor.
Bu önemsememenin altında maalesef covid-19 salgınının sadece yaşlıları etkilediği haberi bu
umursamazlığın temeli. 60 yaş altı nüfus, bilhassa gençler kuralları önemsemiyor.
Başka bir sorun kapıdan çıkmak. Okul ve camide hemen kapıya yöneliyoruz.
Oysa sosyal mesafe kavramı Batı dünyasında günlük yaşamına onlarca yıl önce yerleşmiştir. Doğu’da
ağızlara maske takılması belki de yüzlerce yıllık uygulama.
Covid-19 benzeri salgınların süreceği anlaşılıyor. Hayatta kalmak isteyen toplumlar önce doğaya saygı
duyacağız, sonrada yeni toplumsal hayata uygun olarak davranacağız.
Ekrem Hayri Peker
Kimya Mühendisi/Yazar