Bir Cumhuriyet Savcısı “Deniz Feneri Almanya” davasını incelerken şunu söylemişti; “Ankara’da bir güç var. Hırsızları yakalamamızı engelliyor. Ben ona “HIRSIZLAR İMPARATORU” diyorum!”
AKP’nin çarpıtmasıyla o dava alt-üst oldu. Hırsızlığı yapanlar çantacılar, bavulcular serbest kaldı, soruşturmayı yapan Savcılar suçlandı, aileleriyle birlikte hayatları karartıldı. Türk Milletinden kimse, bu Savcılara sahip çıkmadı!
Muhalefet Partilerinin, medyanın, gerçek aydınlarımızın, sadece adı kalmış sendikalarımızın ve STK’larımızın tutumu o andan itibaren AKP için yol oldu. Hem de ne yol, otoyol oldu otoyol!
“Demek ki, bana boyun eğmeyeni ezersem yok edersem her istediğimi yaparım, herkes bana biat eder” anlayışı AKP’nin düsturu oldu. Kafasını kaldırmaya çalışan birkaç yürekli gazeteci, siyasetçi, askere kumpas kuruldu ve ya zindana atıldılar, ya da mahkemelerde süründürüldüler!
Bunlara da kimse sahip çıkmayınca, dünün çakalları aslan kesilip, her istediklerini yapmaya başladı.
Eee, herkesin koyun olduğu yerde, kurt da her istediğini yapar.
Çalar, yer içer, ezer, ayrıştırmaya, bölmeye, parçalamaya kalkar!
Fitne Fücur İmparatoru her konuşmasında Türk Devletini İnkârcı-Baskıcı- Asimilasyoncu diye suçladı. 1923-2002 arasını “Zulüm Dönemi” olarak gösterdi! Türk Milletini, 36 parçaya ayırmaya kalktı, Türk Milliyetçiliğini ayakları altına aldığını söyledi
Türk Milleti, her türlü sıkıntıyı, acıyı ızdırabı, ölümleri yaşadı ama bu ayrımcı-bölücü üsluba hiç kıymet vermedi ve elinin tersiyle itti!
Darbeler, dış etkenler, BOP Ajanları, Ağalık düzeni, cehalet, yoksulluk, İhvancılar, Şeriat ve Hilafet taraftarları, tüm çabalarına karşın bir Türk-Kürt çatışması çıkaramadılar. Bundan sonra da çıkaramayacaklar.
Bir örnek verelim;
28 Şubat 2015’te kaybettiğimiz Cumhuriyetle yaşıt Yaşar Kemal, ölümünden iki yıl evvel 27 Mayıs 2013’te, memleketi Osmaniye’nin Gökçedam (Hemite) köyünde şunları söyledi; “Hiçbir köylü ben Kürdüm diye beni dışlamadı.
Biz cennette büyüdük. Hiçbir kötülük görmedim, anadan babadan dededen. Şimdi bağırıyorum yine buradan ve Türkiye bunu dinlesin. Türkiye bilsin,
bütün Türkiye desin ki, “Bütün Türkiye Yaşar Kemal’in köyü gibi olsun.”
Ben de bunu yazayım. Bana bir gün bile sen Kürt’sün, demediler…”
Aynı Yaşar Kemal, “Çözüm Sürecinin Akil İnsanı” olmayı da kabul etmeyerek; “Ben bunu kabul edemezdim, etmedim zaten” dedi…
Seçimle göreve geldiğini, en kısa zamanda yine seçimle gideceğini bir türlü anlamayan AKP önderliği, şimdi çok daha tehlikeli bir işe girişti;
Üniversitelerine Rektör yerine Kayyım atanmasına karşı çıkan öğrencilerimizi, Polisin orantısız güç kullanmasıyla coplattılar, ıslattılar, biber gazı sıktılar, gözaltına aldılar! Daha da fecisi, gece öğrencilerin evlerine baskın yapıp çok sayıda öğrencimizi gözaltına aldılar.
Azizi Türk Milleti;
Türkiye, Erdoğan-Bahçeli-Perinçek-Testici’den ibaret değildir.
Bunlar, devirlerini tamamlamış ilkel siyasetçilerdir. Polis gücüyle, iktidarlarını sürdürmek için gittikçe çirkinleşiyorlar. Lütfen bunlarla her türlü irtibatınız kesiniz. Bırakınız sarhoşu kendi kendine yıkılsın.
Lütfen kaderimize el koyalım.
Türkiye’de (+65) yaşında 7,5 milyon kişiyiz. Çoğumuz emekliyiz. Bu 7,5 milyon ile birlikte toplam 12,5 milyon emeklimiz var. 10 milyon civarında asgari ücretlimiz var.
Bizler, Türkiye’nin hafızasıyız. Kimin ne olduğunu, kimin hırsız, kimin yalancı, kimin din istismarcısı olduğunu çok iyi biliyoruz. Öncelikle bizler ayağa kalkıp, gençlerimize siper olmalıyız. Gençlerimizi sahipsiz bırakmayalım.
Herkesi Boğaziçi Öğrencilerine destek olmaya çağırıyorum. Gidelim ve çocuklarımızın yanında duralım. Bizler orada iken, hadi o Polis, o Vali, bizlere vursun da görelim…
Lütfen bu yazıyı yayabildiğimiz kadar yayalım. Yayalım ki bugün üniversite kapısına vurulan kelepçeyi yarın AKP’nin kapısına bizler vuralım…
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene
Sağlık ve başarı dileklerimle 05 Ocak 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı