KADIN İNSANDIR,
İNSAN
YAŞATILMALIDIR.
YAŞAMAK BİR HAKTIR AMA KADIN OLMAK BİR FARKTIR
Kadın önce dünyaya gelir evlat olur
Ardından da yar olur, yaren olur
Dünyanın bütün güzellikleri vardır onun yüreğinde
Işık olur dağıtır bütün karanlıkları ana olur
Neticede kimi hak ettiğini yaşar, kimi de yaşamadan ölür.
Annem nasıl sevmeyeyim ki seni , nasıl şükretmeyeyim ki sana. Beni bir müddet
karnında, bir müddet kollarında, ömür boyu da yüreğinde taşıdın sen.
Sen de bir ananın evladısın, babamda. Yani kadınsın. Doğansın, doğuransın
yaşatansın.
Biz insanoğlu kadın erkek aynı 9 ayın sancısıyla dünyaya açtık gözlerimizi ama
aynı şartlarda eşit yaşayamadık.
Kadın olmak hep bir eksik yaşamaktı erkeklere göre. Erkekleri biz doğurduk
ama biz yönetemedik. Kanunları, bizim nasıl yaşayacağımızı nasıl
giyineceğimizi, nasıl gezeceğimizi, nasıl konuşacağımızı hep erkekler belirledi.
Toplumsal bir cinsiyet eşitsizliği içerisinde kadın olarak ezildik, öldük,
öldürüldük…
Erkekler nasıl isterse biz öyle yaşamalıydık. Onlar isterse dövebilir, sövebilir,
sevebilir hatta hatta öldürebilirlerdi de bizi…
Bunu kendilerine hak gördüler ama bize yaşamayı hak görmediler. Ve bir gün
son çare devletin güvenli kollarına sığındı bir kanunla kurtuluruz diye ümitlendi
kadınlarımız…
Bir İstanbul sözleşmesi vardı aslında. Adı gibi güzel umut dolu belki bir kadını
yaşatacak kurtulmasına sebep olacak erkeklerin kadına uyguladığı şiddetten
caydıracak bir sözleşme. Ne yazık ki onu da çok gördüler canım ülkemin
kadınlarına, kızlarına, analarına.
Olmadı olamadı gözümüzün önünde gencecik
öldü gitti yaşamadan kadınlar ve o kadınlardan doğanlar.
Gözü yaşlı analar gidenler hep kadınlar… ve onlar artık birer rakamdılar onlarca
, yüzlerce, binlerce kadınlar…
Bakıyorum da hep öldürülen kadınlarımız namusunu temizlemek isteyen
erkeklerimizin kurbanı. Yani yüreği, beyni, ruhu her hücresi kirli olan
merhametsiz erkeklerin kurbanı aslında.
Oysa hayat yaşatınca , yaşayınca güzel değil miydi ?
Hoş görünce, sevince, çoğalınca, kucaklayınca, bağışlayınca, anlayınca güzel
değil miydi ?
Hepsi bir felsefe söylemi miydi , hepsi yazmak için miydi, sadece sözde miydi
beyler ?
Sizler öldürdüğünüz her kadınla birlikte umutlarımızı, yarınlarımızı,
Geleceğimizi de öldürdünüz.
Yitip giden her canda her kadında içimden hep şu çok sevdiğim şiiri haykırmak
gelir.
Hey garson !
Donat masaları
Ne hazan kalsın
Ne efkar.
Herkese benden,
Biraz sevda,
Biraz bahar…
Deniz, gökyüzü, umut
Biraz mavi
Biraz çay
Oldu olacak…
Güneşi de yaz hesabıma…
Ama hiçbir kadın ölmesin bir daha…
Hey erkekler ! size son sözüm “Günün birinde güçlü bir kadını sevmekten
korkmayın. Çünkü zamanı geldiğinde o sizin tek ordunuz olacak…”
İstanbul sözleşmesi yaşatır , kadınlarımızı yaşatalım.
NACİYE CEBRE