ŞAHIS PARTİLERİ
Türkiye’de 89 adet Siyasi Parti var. Bunlardan sadece 20 tanesi 2015 Genel Seçimlerine katıldı. TBMM ye girebilen parti sayısı ise 4’tür.
Diğerleri ya inat olsun diye, ya ofis olarak kullanılmak için, ya da parti mallarını satıp yemek için varlar. Birkaç tane de “Seçime Girme Hakkı” kazanıp, bu kozu maddi ve manevi kazanç haline getirme fırsatı kollayan uyanık var.
TBMM’ ye giren dört partiden ikisi AKP ve HDP, şahıs malıdır!
Birinin Sahibi Erdoğan, diğerinin sahibi ise Öcalan’dır.
Bu iki partinin Genel Başkanları-Yetkili Kurulları-Milletvekilleri-Belediye Başkanları-Belediye Meclis Üyeleri dâhil her şeyleri, kâğıttan tayyare gibi makettirler, göstermeliktirler.
Bu kişileri muhatap alıp dinlemek-izlemek-görüşmek zaman kaybıdır.
Bu iki partide parti içi demokrasinin kırıntısı bile yoktur. Aykırı tek ses çıkmaz. Aykırı düşünme cesaretini gösteren olursa kendini kapının önünde bulur.
TBMM’ye giren CHP ve MHP’de parti içi demokrasi var mıdır? Ne gezer!
CHP, göstermelik olarak önseçim yapar, onun dışında Genel Başkan ile ters düşen anında şutlanır. MHP’de ise parti içi demokrasinin zerresine rastlanamaz. Bahçeli’nin ağzından çıkan kanundur!
AKP/HDP bloğu ile CHP/MHP bloğu arasındaki en önemli fark şudur;
CHP/MHP ikilisinde mevcut Genel Başkanlar istifa etseler (olmaz ya) veya vefat etseler, partileri yollarına devam eder. Yeni gelen başkanlar parti içi demokrasiyi belki işletebilirler!
AKP/HDP ikilisinde ise Erdoğan ve Öcalan vefat ettikleri an, bu iki parti tamamen biter.
AKP’ye bakalım;
Genel Merkez binası dâhil, partinin tüm mülkleri Erdoğan’ın belirlediği kişilerin üzerinedir. Siyaset için harcanacak kadar büyük miktardaki para, sadece Erdoğan’da vardır. Partinin fikri de, yüzü de, sözü de Erdoğan’dır.
Erdoğan’ın astığı astık, kestiği kestiktir. İstediğini vezir, istediğini rezil eder…
HDP’ye bakalım;
PKK denen Narko-Terör örgütünün silahlı gücü tamamen Öcalan’ın emrindedir.
PKK’nın 50 Milyar Dolardan fazla parası, İsviçre Bankalarında, yönetimlerini Öcalan’ın belirlediği Vakıfların hesaplarında bulunmaktadır.
HDP’ de hiç kimse, Öcalan’ın emri dışına çıkamaz. Çıkmaya kalktığı an, PKK tarafından derhal “Özeleştiri yapması” istenir. Özeleştirisi geçerli görülmez ve ihanetten kurşuna dizilir, cesedi bir çukura atılır ve öldürülmesi suçu da
Türk Ordusunun üstüne yıkılır…
Buraya kadar yazılanlara itirazı olan bir tane AKP/HDP yöneticisi varsa, onunla kamuoyu önünde tartışmak benim için büyük zevk olur…
AKP/HDP şahıs partileri olduklarına göre, bu iki partinin öncelikli amacı sahiplerinin yani patronlarının çıkarlarını korumaktır. Erdoğan ve Öcalan şu hayatta en çok neyi isterler ona bakalım, bunun nasıl gerçekleşeceğini araştıralım ve günümüzde oynanmakta olan “KANLI TİYATRONUN” gerçek yüzünü beraberce anlayalım. Var mısınız?
Öcalan öncelikli olarak ne ister;
-Hastalık gerekçesiyle önce ev hapsine çıkmak, sonra serbest kalmak!
-Dışarı çıktıktan sonra, önümüzdeki yıllara yaymak suretiyle önce “Özerkliği”, sonra toplu kalkışma ve dış devletlerin desteğiyle ile “Büyük Kürdistan Devletini” kurmak!
-Kim bu talebi gerçekleştirirse, Öcalan için “Gerçek Dost” odur!
Öcalan, talebini gerçekleştirecek kişiye, karşılık olarak ne verebilir?
a) Silahlı Terörü durdurma sözü!
b) PKK güdümündeki oyların aktarılması ve 80 civarındaki Milletvekili Desteği.
Erdoğan, öncelikli olarak ne ister?
-İlk ve en öncelikli isteği, en kısa sürede Başkanlık sistemine geçip, Başkan olmak! Böylelikle hem siyasi hedefini gerçekleştirmek için yol alabilir, hem de kendisinin ve ailesinin yargılanmasının önünü kesebilir!
-Terör eylemlerini durdurmuş kişi olarak gösterilip oy toplamak ister!
-Bunları sağlamasında Erdoğan’a yardım edecek kişi onun “Gerçek Dostu” olur!
Erdoğan, talebini gerçekleştirecek, yolunu açacak kişiye, karşılık olarak ne verebilir?
a)Başkan olduktan sonra, istediği kişiye “Özgürlük” verebilir.
b)O kişiye siyaset yolunu açıp, TBMM’ye girme ( O zaman isim sadece BHM, Büyük Halklar Meclisi olacaktır) yolunu açabilir.
c)Türkiye’yi eyaletlere bölüp, o kişiye Güneydoğu Eyaletini (!) teslim eder ve Kuzey Irak ile yapılacak tüm ticareti devredebilir!
Şimdi gelelim can alıcı soruya;
-Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesindeki Eşbaşkanı kim; Erdoğan!
-Amerika’nın Kuzey Irak’taki ortağı ve gerçek adamı kim; Kürtler ve Öcalan!
-Tüm Amerikan Başkanlarının “Siyasi Vasiyet” olarak kabul ettikleri, Başkan Wilson’ un İlkelerinin 12. Maddesi ne der; “Türk egemenliğindeki topraklarda yaşayan azınlıkların, çoğunlukta olduğu bölgelere (Kürtler) egemenlik hakkı verilecektir.”
Soru şu;
Yukarıdaki şartlar çerçevesinde yapılacak anlaşmadan, en çok hangi devlet memnun olur? Tabii ki Amerika!
Sonuç;
Erdoğan/ Öcalan arasında böyle bir anlaşmanın olup olmadığını bizler net olarak bilmiyoruz. Ama “Kara Kutu” Hakan Fidan bilir.
Eğer böyle bir anlaşma varsa (Çok alametler belirdi!) uygulama tarihi önümüzdeki Ekim Ayının 10’u ile 15’i arasında açıklanabilir!
O zamana kadar Erdoğan, PKK Terörüyle kahramanca mücadele etmiş adam olarak yansıtılır! Miğferli resimleri her yere asılır!
Seçimden 20 gün önce, Öcalan “Silahlar Bırakılsın, Barış Görüşmeleri Başlasın” diye emir verir ve silahlar bir anda susar!
Erdoğan böylece barışı gerçekleştirmiş, PKK’yı diz çöktürmüş komutan görüntüsüyle 1 Kasım seçimlerine girer!
Kılıçdaroğlu, yine Davutoğlu’na gider ve onun şahsında patronunu tebrik eder, Bahçeli ise TBMM Başkanlığından sonra, Türkiye Başkanlığını sunmak için vaziyet alır…
“Kanlı Tiyatronun” gerçek senaryosu böyledir. Ha bu arada yüzlerce gencimiz PKK katilleri tarafından öldürülmüş, ocaklar sönmüş, kimin umurunda ki! Ölenler nasılsa garibanların çocukları değil mi?
Bu işin fıtratında “Ölüm” yok mu, kardeşim?
Bir hilal uğruna binlerce ocak batıyor da, bir saray uğruna niçin batmasın ki!
Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Eylül 2015
Rifat Serdaroğlu