Nasılsın? dersen, yaşıyorum
Boş bir seyir terası, ekim ayı
Kaportalara giren yavru kediler,
Pinokyomdan yüzüstü düştüm asfalta, ağzım yüzüm ellerim zift ve kan.Ara sıra böyle işte düz yazıyı yamulttuğum gibi düz olmayanı da...
Nasılsın? dersen, yaşıyorum
Bir baba korkuyla kızını arıyor
"İyi misin" ler de hiç ümit yok
Canım tütün çekiyor, gece mavileri
Develer, pipolar.
Ahşap oyuncaklarımı yakıyor birisi şöminede,çatırdıyor anılarım.
Nasılsın? dersen kavuşamayanlar, Türk filmleri, ezanlar, Allah affetsinler, şükürler, uykusuz geceler, mevlütler.
Konuşanlar var bekleyenler unutanlar, babasından kırmızı araba isteyen çocuklar ve bu dükkanda satılmayanlar...
Nasılsın? dersen öpüşmenin kokusunu bozuyor bir hoca "onlar salgı bezlerinden gelir, yüzdeki"
Bildikçe nefret ediyorsun büyüsü bozulmuş herşeyden.Ellerim üşümüş fotoğraf çektiriyorum, yırtılamayacak kadar kalitesiz hüzünlerim, gece şehirdeki tüm ışıkları yakalıyor bir fotoğrafçı.Biz gene karanlıktan karamsarız.
Özlediğim bir şeyler var.
Sonra büyük bir korku.Büyük bir yalnızlık, heryerimden klempslenmiş etlerim.Karanlıkta açıkta ve ev dışında tuvaletlere gidiyorum.
Nasılsın? dersen en ufak bir fikrim yok, konuşmuş olmak için bildiğim adresleri soruyorum sağda solda insanlara, insanları sevdiğim kadar nefret de ediyorum.
Beni ısıran köpeğe tekme atıyorum, sonra ikimiz de pişman sarılıyoruz.
Yaşlı yüzlerden, dökülmüş dişlerden mutlu gözükmeye çalışan bir ifade ağlamanın ayıplığından utanıyorlar ,aynı şekilde çatlıyor elleri ve yürekleri nasırlarla
Nasılsın? dersen düş kuramayacak kadar yorgunum.
İyi-kötü, güzel-çirkin, düş-gerçek çelişkilerdeyim.Eski şarkılar dinliyorum,bıraktığın gibi bile değilim.Sinirlerim bozuk, yarından tezi yok , diye başlayan cümleler kuruyorum.güzel şeyler anlatmayan bir kitap çıkacak kapağını çiziyor bir ressam.
Sürekli birileri ölüyor meydanlarda parçalanıyoruz.Kitaplardaki dünyamdan çıkmak istemiyorum.
Nasılsın ? dersen, Böyleyim işte
Kötüyüm dememek adettendir.