ÖYLE BIRAKMAM ONU!
Ahmet Hakan’ın 4 profesyonel tetikçi tarafından dövülmesi iç ve dış kamuoyunda çok tepki çekince, Can Dündar’ın hesabının görülmesi yargıdaki elemanlarına bırakıldı.
Ne zaman ki “Özel Yetkili Sulh Ceza Hâkimliklerinin” yaratıcısı eski İmam
Bekir Bozdağ tekrar Adalet Bakanı oldu, düğmeye basıldı.
Türk Devletinin Bağımsız Yargısının Yönetimi, AKP ve Erdoğan’ın izni ile Cemaate devredildiği zamanlarda sistem şöyle işlerdi;
Reis, birinin içeri atılması istediğinde derhal bir toplantı yapılırdı. İçeri atılacak kişinin kamuoyundaki konumuna göre suç delili yaratacak ekibe görev verilirdi. Delil yaratacak ekibin Polis ayağını Cemaatin Polis İmamı organize eder ve delil yaratıldıktan sonra, Cemaatin Savcısının emriyle kişinin evine yapılan baskında, ya buzdolabının arkasına ya da yatağın altına itinayla yerleştirilir ve hemen bulunurdu! Hedef kişi gözaltına alınır, Cemaatçi Savcı tutuklama talebiyle kişiyi Cemaatçi Hâkime gönderir ve kişi tutuklanırdı. Kişinin suçsuzluğu anlaşılıp tahliye edilmesi en erken 1-1,5-2 yılı bulurdu.
İntikam alınmış, Reis’e biat etmeyen kişinin burnu sürtülmüş, hayatı karartılmış olurdu…
Bu anlatılanlar, bir mafya filminden nakledilen bir senaryo değildir.
Yazılanların gerçek olduğu, sürekli olarak aldatıldığını-kandırıldığını söyleyen Cumhur’un Başı tarafından defalarca anlatıldı. Cumhur’un Başı, bunu yapanları “Feto Terör Örgütü” olarak ilan etti ve Fethullah Gülen’in bulunduğu yerden çıkartılarak Türkiye’ye getirilmesi için yurtdışında anlaştığı bir hukuk firmasına görev verdiğini açıkladı…
Değerli Okurlar;
Yukarıda anlatılan olayların sürekli yaşandığı, devlet görevlilerinin ve siyasetçilerin mafya liderleri ile iş tuttuğu, yasaların bir zümre lehine çarpıtıldığı, devlet gücünün masum insanları ezmek için kullanıldığı yönetim şekli, DİKTATÖRLÜKTÜR.
Eğer bir ülkede Başbakan, bir suç örgütü ile işbirliği yapıp, örgüt elemanlarının devletin en hassas birimlerine yerleşmelerine izin veriyorsa o Başbakan suç ortağıdır ve dikta eğilimli biridir.
Eğer bir ülkede Cumhurbaşkanı, yazısını beğenmediği bir gazeteciyi şikâyet için yargıya başvurmak yerine, “Böyle bırakmam onu” gibi mafya ağzıyla tehdit ediyor ve yargıyı etkiliyorsa, orada demokrasinin kırıntısı dahi yoktur.
Eğer bir ülkede Yargı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 20 yıl önce suç olmaktan çıkardığı bir konuda gazetecileri yetkisiz olarak zindana atabiliyorsa,
o ülkede hukukun kırıntısı kalmamıştır.
Gidiş, dikta yönetimine doğrudur.
Cumhuriyetimizi dikta yönetimine çevirmek isteyen, demokrasimize kast eden, hayat tarzımızı değiştirip bizleri Ortadoğu karanlığına atmak isteyenlerle mücadelemiz anlayacakları dilde devam edecektir.
Bu vatanı sokakta bulmadık. Bu vatanı kimse bize bağışlamadı. Dedelerimiz kan akıtarak, can vererek bu toprakları VATAN yapıp bizlere bıraktılar. Binlerce yıllık devlet tecrübemiz, 65 yıllık demokrasi tecrübemiz var. Ne Cumhuriyetimizden ne de demokrasimizi yaşatıp geliştirme mücadelemizden asla vaz geçmeyiz…
Türk Milleti de O’nun gerçek niyetini anlamaya başladı. Böyle bırakmaz onu…
Sağlık ve başarı dileklerimle 28 Kasım 2015
Rifat Serdaroğlu