ÇANTALIK BAKANLAR
Bakan vardır, milletinin emrindedir, işini yapar, sorumluluklarının bilincindedir. Görev süresi içinde çalışır çabalar, elinden geldiği, bütçe olanaklarının elverdiği ölçüde hizmet etmeye çalışır.
Bakan vardır, çanta gibi taşınmak içindir. Bakan yetkilerine ihtiyacı olan yetkisiz kişilerin ayıplarını örtmek için çanta gibi kullanılır…
Geçmiş Bakanlar Kurulunda bu işi, genellikle Çikolata tepsilerinde ve elbise kılıflarında bağış kabul eden Bakan Bağış kullanılırdı.
Önce Först Leydi Emine Hanımın gideceği yerde bir devlet işi yaratılırdı, Egemen Bakan oraya gitmek için görevlendirilir ve devletin uçağı kendisine tahsis edilirdi.
Sonra başta Emine Hanım olmak üzere, Özel Kalem Müdürü, korumaları eş-dost devletin uçağına doluşurlar, bedavadan gider gelirlerdi.
Hatta bir keresinde Emine Hanıma sürpriz yapıp, yerden 7500 metre yükseklikte pastalı ve “Helal Şampanyalı” yaşgünü partisi bile düzenlemişlerdi…
Şimdiki Çantalık Bakan ise Sema Ramazanoğlu! Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın doktorunun eşi, eski Bakanının da kardeşi!
Sakarya Üniversitesi “Uluslararası Disipliner Kadın Çalışmaları Kongresi” düzenleyip, Först Leydi’ yi konuşma yapmak üzere davet etti.
Bu andan itibaren olay şöyle gelişti;
-Doğduğu günden beri, komşularının altın günlerine bile helikopterle giden Bakan Sema Ramazanoğlu’na bu kongreye gitmesi için Emniyet Genel Müdürlüğünün OBA isimli helikopteri tahsis edildi.
-Helikopter, uçuş saatinden önce geldi, konuklarını beklemeye başladı.
-Först Leydi Emine Hanım ve ekibi helikoptere yerleştiler. Bakana yer kalmayınca, korumalardan birini indirip, Bakanı bindirdiler. Först Leydi, helikopterin küçüklüğüne bozuldu ve “derhal büyütülsün” emrini verdi!
-Helikopter kalkış yaptı ve yaklaşık 1 saatlik uçuşla, Sakarya’ya ulaştı.
Först Leydinin konuşma yapacağı salona en yakın olan bir okulun bahçesine iniş yaptı. Okul bahçesinin temizliği bir gün önceden yapılmıştı. Güvenlik önlemleri üst seviyedeydi.
-“Gavat” kelimesini devlet ağzına yerleştiren Vali, Först Leydiyi karşıladı.
Tüm Askeri ve Resmi Erkân orada hazır ve nazırdı!
-Ankara’dan gelen zırhlı araçlara binildi ve iki yanı polisle çevrili yoldan üniversiteye gidildi.
Öğrenciler üniversiteden uzaklaştırılıp, salon AKP’liler tarafından doldurulmuştu. Üniversiteden ayrılmamakta direnen 5 öğrenci derhal tutuklanmıştı.
-Emine Hanım, danışmanlarının hazırladığı konuşmayı zorla da olsa okudu.
Başta Rektör olmak üzere onlarca Profesör, Doçent ve Öğretim görevlileri ayakta alkışladılar!
-Çıkışta, AKP’li Bayanlar, Emine Hanımın etrafını sardılar ve 5 inci torununun doğumundan dolayı Först Leydiyi kutladılar. Dönüşe geçildi!
-Helikopter, içi ısıtılmış olarak beklediği için derhal kalkış yapıldı ve 1 saatlik uçuşla tekrar kalktığı yere indi…
Bu seyahatin Türk Devletine yaklaşık olarak kaça mal olduğunu hesaplayalım;
-Helikopterin 1 saatlik kira bedeli= 2000 Avro. Gidiş-geliş bekleme dâhil 10 saat.
10x2000 Avro=20.000 Avro. Yani yaklaşık 65000 TL. Gerçi özel sektörde bu büyüklükte kiralık bir helikopter bulamazsınız ya!)
-Bin adet polis memurunun fazla mesai ücreti, benzin paraları, kumanya masrafları ve Ankara’dan boş gelip, boş dönen geri dönen zırhlı arabaların masrafı, adambaşı yaklaşık 200 TL. 1000x200TL= 200.000 TL. (Araçların yıpranma payı bedelleri hariç)
Peki, Mithatpaşa Endüstri Meslek Ortaokulu Biçki-Dikiş bölümünü terk eden Först Leydinin bu seyahat masrafları karşılığı, Sakarya Üniversitesi ve Türk Devleti ne kazandı? Koskoca bir hiç…
Şimdi, Först Leydiyi davet eden Rektör Efendiden ve ayakta alkışlayan yüzlerce bilim insanından şu soruların yanıtını istemek hakkımız değil midir;
-Eğer Emine Hanım, Cumhur’un Başı’nın eşi olmasaydı, onu konuşma yapmak üzere yine üniversitenize davet eder miydiniz?
-Size, “Cumhur’un Başı’nın eşini davet edin” diye bir baskı yapıldı mı?
-Emine Hanım’ın hangi bilgisinden, hangi deneyimlerinden yararlanmak istediniz?
Lütfen aldığınız eğitimi, okuduğunuz kitapları, akıttığınız göz nuru ve alın terini, sizleri yetiştiren Hocalarınızı, katıldığınız uluslararası bilimsel toplantıları, sunduğunuz makaleleri düşünün, sonra aynaya bakın ve öyle yanıt verin…
Güneydoğu’da devlet-millet düşmanlarıyla savaşırken ağır yaralanan zavallı yavrularımız! Kaçak Sarayın helikopterle işi bitince, gelip sizi alacak ve hastaneye yetiştirecek! Telaş etmeyin! Öyle yan gelip yatmayın yahu!
Ölün biraz, ölün…
Sağlık ve başarı dileklerimle 17 Aralık 2015
Rifat Serdaroğlu