“Öküz tezeğinden terazinin, keçi b.kundan olur dirhemi…”
Yazı başlığı ile altındaki cümlenin ne alakası var, dediğinizi duyar gibiyim!
Teessüf ederim, olmaz olur mu? Bal gibi mi desem, baldıran gibi mi desem, var!
Badem iktidarı sayesinde, Pizzacının ambulanstan evvel geldiği bir ülke olduk
diye kara-kara düşünürken, yasaklar, hem motorlu pizzacıyı hem de sirenli
ambulansı geçip ikisinden de önce gelir oldu!
Türkiye, popcorn tarlası gibi her yerinden patlamaya, insanlar parçalanarak
ölmeye başlayınca “yasak efendi” de hızını iyice arttırdı…
Böylelikle 3Y (Yoksulluk-Yolsuzluk-Yasaklar) ile mücadele etmek üzere iktidara
gelen Bademler, baştaki 2Y’yi hallettikleri gibi, 3 üncü Y’yi de bitirdiler!
Yoksulluk kaldı mı; Hamdolsun kalmadı! Maaile ultra zengin olduk! Çocuklar
dolar milyarderi oldu, Dolarlar-Avrolar kulaklarından fışkırmaya başladı…
Yolsuzluk kaldı mı; Ehh o da kalmadı! Tüm hırsızlıkları Paralelcilerin üstüne
yıktıktan sonra tertemiz oldu Bademler!
Yasaklar kaldı mı; Ne yasağı kardeşim! Yasak masak kalmadı. Saray’ın çizdiği
çerçeve içinde ve Sedat Peker’den izin almak şartıyla ne istersen yapabilirsin.
Zaten demokrasi dediğin bu değil mi?
Türkiye, Erdoğan ve AKP sayesinde PKK-El Kaide-IŞİD-El Nusra gibi kanlı terör
örgütlerinin fink attığı, destek gördüğü bir eylem alanı haline gelince, gözler
ister istemez bu işlerden sorumlu İçişleri Bakanını arıyor! Var mı böyle biri?
Veya soruyu şöyle soralım; Başbakan Davutoğlu’nun bir İçişleri Bakanı var mı?
Orta yerde görünen bir Bakan var da, o Sarayın Bakanı hükümetin değil ki!
Ülkenin iç güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan İçişleri Bakanı Ala’yı bu
aralar televizyonlarda gördünüz mü?
Ne kadar sessiz, sakin, ürkek bir görüntü veriyor değil mi?
Ya Karun Numan’ın koltuğunun altında, ya Yeni Şafak’çı Akdoğan’ın dibinde!
Ama kesinlikle ön planda değil…
Hâlbuki 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarında, nasıl da kendini
parçalamıştı adamcağız?
Nasıl bağırıyordu Polis Müdürüne; “Kimmiş o Savcı? Onu dinlemeyeceksin!
Şimdi gönderirim üç-beş adam, o Savcıyı da gözaltına aldırırım!”
Hukuk Devleti olan Türkiye’de, nasıl da polise “VUR EMRİ” veriyordu aslanparçası; “Bilal’in evine yaklaşan kim olursa olsun, derhal vurun” diye emir
veriyordu, hem de yetkisiz biri olarak…
Amma, Suruç’ta patlama olur, Ala’dan ses var mı? Tıısss!
Ankara’da patlama olur, Ala’dan ses var mı? Tıısss!
İstanbul’da patlama olur, ara ki Ala’yı bulasın! Vııızzzt!
Bereket ki her şeyi en önce bilen Cumhur’un Başı var!
O, daha patlama sebebiyle ölen zavallı kurbanların cesetleri ambulanslara
konmadan, canlı bombanın paramparça olmuş cesedinden geriye kalan iki
küçük parçadan olayı çözüverdi!
Sol elinin başparmağından adının Nabil Fadli, çükünün parçasından ise
Suriye’nin içinden olduğunu bize açıklayıverdi…
Canım kardeşim, böyle bir şey olur mu demeyin. Adam müneccim mi?
Müneccim ne ki! Bizimki olayı daha olmadan önce biliyor maşallah!
Ne kadar gurur duysak azdır, aziz ve necip Türk Milleti!
Böyle yöneticiler bizden başka hangi millete nasip olur ki?
Ne demiştik;
Öküz tezeğinden terazinin, keçi b.kundan olur dirhemi,
Kelin ilacı olsa, kendi başına sürer merhemi…
Hadi şimdi, Diyarbakır-Çınar İlçesinde Polis lojmanlarına yapılan saldırı yeni
ölümler, yaralanmalar konuşulsun! Nasılsa Saray ve Hükümet işbaşında!
Oh ne Ala, ne Ala…
Sağlık ve başarı dileklerimle 14 Ocak 2016
Rifat Serdaroğlu