Bu makale 2015-12-26 01:13:13 eklenmiş ve 1613 kez görüntülenmiştir.
Hangisini anlatsam ki…
Üçler yediler kırkları mı? Somuncu babayı mı? Halit bin velid’i mi? Akşemsettin’i mi?
Mevlanayı mı? Yunus’u Yesevi’yi mi? Yoksa Alparslan’ı Fatihi mi?
Gönül hayatımızın girdabında ezilen sıkışan, kırılmadık kemiği kalmayan ülkücü
tanımaz mı sanırsın atasını, kutlu destanlarını, geçmişten geleceğe köprü olduğunu unutur
mu? zannedersin.
Sözüm sanadır gafil. Hareketin hararetine tersten kapılıp bazen kendini hak sanabilirsin
Anlatırsın durmadan kırk haramileri, her dakikasına bir ceberutluk bulabilirsin ülkücünün kör
karanlığın körlüğünde arkasından da vurabilirsin ülkücüyü, ne olur ki eğilir mi zannedersin
sen ülkücüyü.
Savaşırız biz, aşamıyacağımız engel, deviremiyeceğimiz dağ yoktur bizim. Biz muzaffer
olmak için savaşsakta, mezar taşımızın kabe olmasına da razıyızdır her zaman.
Gören gözümüz, duyan yüreğimiz, inanan kalbimizin olduğunu unuttun mu ki
korkmamızı beklersin. Dava benim, yol benim, hedefe varacak adam benim.
Yinede bir ülkücü adayı sıfatıyla aradım içimdeki korkuyu belki bir yerlerime
sinmiştir diye. Nafile yok yok.
Darağacı etrafında kenetlendik. Asamassınız, başka ülkücü vermeyiz ,ezdirmeyiz
başka yürek. Ya da hep beraber asın bizi.
Rıdvan uz