2010 yılında Emniyete yapılan ve birçok bürokrat-asker-istihbaratçı ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu kişilerin, örgütlü bir şekilde İran adına casusluk faaliyetlerinde bulunulduğunu iddia eden
yeni bir Selam-Tevhid Terör Örgütü soruşturması başlatılmıştı.
3 yıl, 7 ay, 5 gün devam eden soruşturmada, aralarında çok sayıda dernek-vakıf-cami ve kurumlar dinlendi, 251 şüpheli şahıs tespit edildi. 22 Temmuz 2014’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA” karar verilerek dosya kapatıldı…
Türkiye’de, Siyasal İslam’ın terörle ilişkisi, işlenen faili belli veya meçhul siyasi cinayetlerin açıklığa kavuşması, Türk Milletinin İran destekli dinci örgütleri ve yöneticilerinin gerçek yüzlerini görmeleri için bu tip davalar ilerde tekrar açılmalı ve her şey gün yüzüne çıkarılmalıdır.
Türkiye’nin başına sarılan belaları araştırdığınızda, altından Bölücüler ve insanları Allah ile Aldatan şarlatanların olduğunu sizlere defalarca ifade etmiştim. Gelin yakın tarihe beraberce göz atalım;
Siyasi İslam’ın 1991’deki temsilcisi İran destekli “Tevhid” 1991 de “İslami Direniş ve Parti” başlıklı bildiriyle kendilerini “Türkiye’deki tağuti (azgın, sapık, sapıklık önderi, zorba, şeytan, put) Kemalist rejime karşı olan Müslümanlar olarak tanıttılar.”
Mücadele, mevcut şirk düzeninin putlarına, Atatürkçülüğe, Lâikliğe, Resmi İdeolojiye ve bir put olan Türk Milliyetçiliğine karşı başlatılacaktı.
Kendilerini Amerikancılardan, solculardan ayırmadan Cumhuriyet rejimini zayıflatmak için üç yöntem belirlediler;
-Kürt Milliyetçiliğine sahip çıkmak!
-Sözde “Demokrasi” peşindekilerle birleşerek Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan aydınları pasifleştirmek!
-Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ideolojik saldırıyı öne çıkararak Türk-Kürt Sünni İslamcılarla, Liberal, Solcu Aydınları aynı saflara çekmek!
Siyasi İslamcılar “Demokrat” görünerek halkın gözünde yasallaşmak amacında idiler! Ayrıca “Türkiye Cumhuriyeti” demeden “Sistemle Hesaplaşma” diyerek egemen devlete karşı çıkacak ciddi bir hareket oluşturmak en önemli hedefleri idi!
Siyasi İslamcılar, yıllarca Türkiye Cumhuriyeti rejiminin Şer-i tanımını yaparken “Cihat alanı” dedikleri “Dar’ül Harp” kelimesini kullandılar.
Siyasi İslamcılar Aralık 1991’de “Kemalizm Sorgulaması” adlı bir panel düzenledi. İsmail Beşikçi-Yusuf Serhat Bucak-Yalçın Küçük-Ertuğrul Kürkçü- Faik Bulut panele katıldılar. Panele katılanların yaptıkları konuşmaların tamamını Tevhid Dergisi 1991 Aralık sayısında bulabilirsiniz!
Birer cümle ile örnek vermek gerekirse;
Yusuf Serhat Bucak; (22 yıl Almanya’da yaşadı. Tutuklanmama garantisi verilip AKP tarafından 2014’te yurda getirildi) “Mustafa Kemal sağ olsaydı, İkinci Paylaşım Savaşında Mussolini ve Hitler ile beraber olurdu. Resmî ideoloji bir boyutuyla Anti İslam- Anti Kürt ve Anti Soldur.
Yalçın Küçük;
“ABD ve Türkiye’yi yönetenlerin en büyük korkusu, Humeyni türü bir İslam anlayışıdır. Mustafa Kemal de radikal olmayan bir muhafazakârdı. Abdullah Öcalan kardeşimin de belirttiği gibi
sadece ihtilalci olmayan bir ittihatçıdır.”
Ertuğrul Kürkçü;
“Kemalizm miadını doldurdu. Üç hasmı vardır; İşçi Hareketi- Ulusal Kürt Hareketi- Şeriatçılık.”
Şimdi lütfen 2002 yılı sonrası AKP iktidarının ilk yıllarındaki Şeriatçı-Kürtçü-Liberal denen liboşların beyanlarını hatırlayın. Yukarıdakilerle ne kadar benzerlik var, gördünüz mü?
Sonra da AKP’nin Çözüm Süreci için kullandığı “Akil İnsanlar Heyetinin” söylemlerini hatırlayın.
Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alanları, Türk Milleti demeyenleri, Ne Mutlu Türküm Diyene yazılarını görüntü kirliliği yaratıyor diye kaldırtanları, Atatürk büstlerini parçalayanları, Atatürk Heykellerinin kaldırıldığı günü “Kurtuluş günü ilan eden şerefsizleri düşünün…
AKP, üç konuda yaptığı büyük hatanın ceremesini şimdi Türk Milletine çektiriyor!
Bu büyük hatalardan biri Fethullah Gülen Cemaatini devlete sokmak, diğeri cihatçı denen sapıkları desteklemek, üçüncüsü ise Milli Ordumuza kumpas kurulmasına göz yummak!
Türkiye’yi bu durumdan, kimsenin burnu kanamadan, demokratik rejimin olanaklarından yararlanarak çıkarmak mümkündür.
Tek şart, AKP ve MHP’nin, bizi tek adam diktasına götürecek Anayasa değişikliği tuzağını bozmaktır. Göreceğiz…
Rifat Serdaroğlu