LAFIN TAMAMI KİME ANLATILIR?
Öyle özlü, öyle değerli sözlerimiz var ki, koskoca bir kitabın vermek istediğini iki cümlede size verir. Gerçi gördüğü, yaşadığı ve okuduğundan ders almayanlara değil kitap, değil özlü söz, bunları hap yapıp yuttursanız, sıvı hale getirip enjekte etseniz, süpozituvar (fitil) yapsanız yine de fayda etmez ya!
Adama soruyorum; “Kardeşim yapılan hırsızlıkları görmüyor musun?”
Yanıt; “Eee görüyom, nolcek? Benden mi çalıyo? Çalıyosa da çalışıyo be ya!
Hem Müslüman adam bunlar!”
Bu kafadaki adama ne denir ki? Nasıl anlatmalı ona ki, çalınan onun ve çocuklarının geleceğidir. Çalınan Türk Milletinin damla-damla biriktirdiklerinin peşkeş çekilmesidir, yani çalınan milletin malıdır. Hırsızın Müslümanı- Gâvuru olur mu? Hırsız, hırsızdır ve hırsızlara hiçbir şey emanet edilmez.
Bizim toplumumuzun bir özelliği de, bizde “budalalık, salaklık denen virüsün, AIDS mikrobundan daha bulaşıcı olmasıdır. Üstelik fiziksel temas olmadan bulaşır” bu virüs! Adama desek ki;
“Arkadaş sen bu beyninle git kuş cennetinde yaşa, biz sana bakarız!”
“Hee, iyi olur ya, kışın kömürü makarnayı eksik etmeyin, iyi mi” diyecek!
Sen sabır ver Allah’ım…
Badem’in asker düşmanlığı hiç bitmez. Onlara göre asker yani Türk Ordusu, din düşmanıdır! Müslümanları ezmiştir, ibadet özgürlüğünü engellemiştir vs…
Oysa gerçek bambaşkadır. Türk Ordusuna düşman olan bu kesim, tüm toplumun kanını emen sülükler gibi idiler. Bunlar vergi vermez, vatandaşlardan din adına bağış toplarlar, askerlik yapmazlar, çalışmadan avanta ile beyler gibi yaşarlardı! Cumhuriyet bu haksızlığı ortadan kaldırdı, Türk Ordusu da düzeni tesis etti. Düşmanlıklarının esas sebebi budur.
Şimdi de Bademler “Reis” diye bir propaganda filminin çekimine başlamışlar!
Aynı yalanlar, aynı iftiralar bu filme konulmuş. Türk Askeri insanları camiden zorla çıkarıyor, ezanı Türkçe okumayanlar asker tarafından dövülüyor vs.
Sanki Allah sadece Arapça biliyor…
Bademlerin bilmediği gerçek şudur: “Kendi askerine düşman olan, sonunda düşmanın askeri olur!”
Adama soruyorum;
“Çözüm süreci vardı, Habur’da PKK’lı militanlar davul-zurna ile karşılanmıştı, Apo’nun hücresi villa gibi yapılmıştı, PKK silah bırakacaktı? Erdoğan-Barzani-Şivan Perver beraberce “megri-megri” diye PKK’lı teröristler için ağıtlar yakmışlardı, Analar ağlamayacaktı, ne oldu?
Bak şehit cenazeleri üçer-beşer geliyor, Türk Ordusu-Polisi kendi ilçemize tankla-topla girebiliyor bunun sorumlusu kim?”
“Türk Milleti” demediği için TBMM de yemin etmeyen Leyla Zana denen
PKK militanını kaçak sarayda ağırlayacağını söyleyen kim?
Yanıt;
“Kandırıyola abi! Bunlar da kandırıyo! Nasıl cemaat aldatmıştı, bunlar da aldatıyo! Bizimkiler çok saf be abi. Her gördükleri sakallıyı dedeleri sanıp, ona doğru koşuyola, sonra da apışıp kalıveriyola!”
Bu adama nasıl anlatılacak ki;
Değil film, yıllarca sürecek dizi yapsalar, sırtlarındaki bu “terörle-teröristle müzakere edip, terörü hortlatma” kara lekesinden yine de kurtulamayacaklar!
Şehitlerimizin kanları bunları boğacak!
Bunu anlatmak muhalefet partilerinin görevidir. Ama bu muhalefet partileri ile anlatamazsın arkadaş, anlatamazsın!
Nasıl ki, atı eyerine göre değerlendiren kişi yanılmaya mahkûmsa, Bademlerden desteğini çekmeyenler de yanılacaklardır.
Herkes şunu net olarak anlayacaktır;
Zer-dûz palan vursan da, eşek yine eşektir.
Hiç olur mu şaptan şeker, cinsini sevdiğim cinsine çeker. (Bkz, Kubilay’ı kör bıçakla kesen Derviş Memed’in torunları-İngiliz uşağı, Türk Askeri katili
Şeyh Said’in adını Diyarbakır’da bir meydana verilmesine izin veren Başbakanlara…)
Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Ocak 2016
Rifat Serdaroğlu