“Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet” lügatine “Bak arkadaş, işinin çabuk ve güzel halledilmesini istiyorsan, memurun ve orospunun bahşişini peşin vereceksin” cümlesini Reza Zarrab eklemiştir.
Erdoğan T.C Başbakanı iken Reza Zarrab adlı dolandırıcı için şöyle demişti; “Reza Zarrab ülkeye katkısı olan, hayır işlerine giren hayırsever biridir!” Erdoğan, Zarrab’ın Egemen Bağış’ın ofisine çantayla girip, çantasız çıkması ile olarak da “Teslim edilirken bir görüntü var mı? Sadece ‘Çantayla girdi, çantasız çıktı’ gibi bir yaklaşım olabilir mi? Böyle bir hukuk var mı? Belki o çantayla kitap falan götürülmüştür” diyerek dünyaya hukuk ve ahlâk konusunda ders vermişti!
An itibarıyla (!) Erdoğan Bakanları teker-teker hayırsever dolandırıcının önüne yatıyorlar ve bahşişlerini peşin-peşin alıyorlardı! Kimi 700 bin liralık saate, kimi milyonluk piyanoya, kimi milyon-milyon dolara avroya seve-seve hayırsever dolandırıcının önüne yatıyorlardı! Halkbank Genel Müdürü de bahşişini peşin-peşin alan memurlardandı!
Böylece, girdikleri ülkedeki siyasetçileri “Dolar Manyağı” yaptıklarını söyleyen uluslararası dolandırıcıların (Ofer-Reza Zarrab-Yasin El Kadı) “Altın Üçgen” dedikleri (Siyasetçi-Bürokrat- İşadamı) üçgeni tamamlanmıştı!
Bu hatırlatmadan sonra esas konumuza gelelim; -Bildiğiniz gibi Türkiye’de iken devletin tepesinde tutulan, Erdoğan’ın hayırseveri Reza Zarrab 22 Mart 2016’da Amerika’da tutuklandı ve bir seneden fazla bir zamandır cezaevinde. -Halkbank Genel Müdür Yardımcısı da Reza’nın hapisteki yıldönümünde, “ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları delmek” suçlamasıyla Amerika’da tutuklandı! Bir aydan fazla hapiste! -2017 Mart ayı sonunda Reza Zarrab’ın Avukatlar ordusuna katılan ABD eski Adalet Bakanı ve New York eski Belediye Başkanı Türkiye’ye geldiler. Tam da Erdoğan’ın başında referandum ateşi yanarken, devletin uçaklarıyla o meydan senin bu meydan benim diye fır-fır dolaşırken, yemek yemeğe bile fırsatı olmayan Erdoğan ile görüşmek istediler! Erdoğan bu kadar telaş arsında Reza’nın Avukatlarını kabul etti ve saatlerce görüştü!
ABD’deki mahkemenin yargıcı, bu iki Avukata “Türkiye’ye niçin gittiniz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile niçin ve ne konuştunuz, yazılı olarak bildirin” demeseydi bu korkunç olaydan haberimiz olmayacaktı! Avukatların mahkemeye verdikleri yazılı ifadelerinin temel noktası şu idi; - “Reza Zarrab olayının iki ülke arasında, (Türkiye-ABD) Amerikan ulusal çıkarlarına uygun bir anlaşma sağlamaya çalışmak…”
-Demek ki Reza Zarrab, Türkiye ve Amerika arasında “Ulusal” bir sorunmuş! -Türkiye Devleti, Reza Zarrab’ı hapisten çıkartmak için hangi konuda ABD’nin ulusal çıkarlarına uygun bir anlaşma yapacak? Acaba Ortadoğu’da Amerika ile Türkiye’nin çıkarları uyuşuyor mu? -Bu anlaşmanın Türkiye’de eyalet sistemine geçip, Kürdistan Devletinin kurulmasının önünü açmak olabilir mi? Bunun için mi Anayasa değişikliğinin içine gizlice “Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Kamu Tüzel kişilikleri kurulabilir” maddesi eklendi? -ABD’nin yeni ortağı PYD’nin Suriye’deki yapılanmasının Türkiye tarafından kabulü mü isteniyor? -Reza Zarrab’ın tahliyesi karşılığında ABD-PKK’nın Rakka operasyonuna Türkiye’nin katılması mı isteniyor? -Erdoğan ile Reza Zarrab’ın Avukatları arasında neler konuşulduğunun Saray tarafından derhal açıklanması gerekir. Türk Devleti üzerinden saklı-gizli iş çevirmeye kimsenin hakkı yoktur. Makamı, kimliği ne olursa olsun!
Aklıma takılan bazı soruları sizlerle paylaşmak isterim. Bilen varsa lütfen bizi de aydınlatsın! - Erdoğan ve Bakan Bozdağ, bu dolandırıcı ile neden çok yakından ilgililer? -Bu dolandırıcı hangi hayrı yaptı ki, Erdoğan onu “Hayırsever” ilan etti? -Erdoğan’ın Bakanları ve banka Genel Müdürü bu dolandırıcıdan milyarlarca dolar-avro avro rüşveti alırken Erdoğan’ın haberi olmadı mı? -Erdoğan bu dolandırıcı hakkındaki MİT Raporuna niçin itibar etmedi? -Erdoğan’ın TOKİ Bakanı “Ben istifa etmiyorum, Başbakan istifa etsin. Ben ne yaptıysam Başbakan emir verdiği için yaptım” derken ne demek istedi? -Kabadayılığı ve dünyaya kafa tutmasıyla tanınan Erdoğan, niçin “Açıkla ulan, açıklamazsan şerefsizsin” demedi? Ve son soru; -Eski Cumhurbaşkanı Gül ve Eski Başbakan Davutoğlu bu konuda neden
konuşmuyor? Türk Devletinin menfaatleri, “Kardeşlik Hukukunun” arkasında mı kaldı?
Bizler bu soruları sormasak, kimler soracak? Türkiye’de ne muhalefet kaldı ne Bağımsız Yargı ne de özgür basın! Şunu bilir şunu söylerim, Kim ki bu mazlum Türk Milletinin hakkını yer, onun geleceği yoktur. Öteki dünyadaki yerleri de esfeli safilindir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 24 Nisan 2017 Rifat Serdaroğlu