Türk Milleti olarak tarihimizin en büyük iki felaketini aynı anda yaşıyoruz. Birincisi, Türkiye’nin 18 yıldır AKP İktidarı tarafından yönetilmesi, ikincisi ise Korona Virüs salgınına, AKP İktidarı sırasında yakalanmamız!
Virüs salgını karşısında devletler genel olarak şu önlemleri alıyor; 1)Salgının yayılmasını önce durdurup, sonra kontrol altına almak, insan kaybını önlemek ve zararları tazmin etmek. 2)İnsanların sağlıklı kalmaları ve üretime devam edebilmeleri için, ekonomik desteklerde bulunmak. 3) Ekonomik seferberlik ilan etmek.
Fıtch Rating, üçüncü kez güncelleştirdiği “Küresel Ekonomik Görünüm” raporunda, 2020’de dünya çapında %3,9 daralma yaşanacağını, bunun ise şimdiye kadar benzeri görülmemiş bir resesyon (durgunluk) yaratacağını açıkladı.
Devletler bu durumdan en az kayıpla çıkmak için büyük bir mali destek ve ciddiyet içinde önlemler alıp hayata geçirmeye başladılar bile…
Peki, bizim Badem Yönetimi ne yapıyor? Ne yaptıklarına en iyi örnek, maske dağıtamamaları verilebilir. Maske dağıtımını bile beceremeyenleri, köyde çoban yapmazlar.
Bizim üretim gücümüz, paramızın değerini belirler. Üretebiliyor muyuz? Hayır! Adı, “AKP Yeşili” olan doların 7 TL’ye gelmesi, paramızın değerinin hızla düştüğünü gösterir.
Önümüzdeki dönemde hem üretimimiz daralacak, hem de işsizlik sayımız artacak. TMMOB, Türkiye Makine Mühendisleri Odaları Birliği açıklamasına göre, Virüs salgını sürecinde 1,5 milyon kişi daha işsiz kaldı. 270 bin işyeri kapandı. Ekim ayına doğru 1,5 milyon kişi daha işini kaybedecek.
Dünya genelinde resesyon olarak yaşanacak bu ekonomik sıkıntı bizde ise maalesef “Slumpflasyon” (Yüksek enflasyon+ küçülme) olarak yansıyacak. Mevcut işsiz sayımıza, yaklaşık 3 milyon kişinin daha eklenmesi, ülkemizi çok sıkıntıya sokacak.
Tedbir alınıyor mu? Tartışılıyor mu? Hayır! Üstelik bizlere yalan söyleniyor! Damat olmaktan başka özelliği olmayan çocuk, 2020 yılında %5 büyüyeceğimizi ısrarla söylüyor.
Dünyanın %4 küçüldüğü, Almanya’nın bile bu yıl %3,5 küçüleceği ortamda, Türkiye %5 büyüyecek demek için Damat olmak gerek. Çünkü ona göre büyümek, yalnızca kendi servetinin büyümesidir…
Ülkemizin birliğe-bütünlüğe en çok ihtiyacı olduğu bu günlerde, kendi partisinden olmayan Belediye Başkanlarının halkımıza yardımını yasaklayan, aşevlerinin parasını kesen bir zihniyetten, önümüzdeki zor günler için önlem almasını beklemek, deve sidiği içmenin virüse iyi geldiğine inanmakla eşdeğerdir. Bunun bir adım sonrası Bademlerin bizlere deve b.ku önermeleridir!
AKP Genel Başkanı, ısrarla ve bağırarak “Ben sadece AKP’lilerin Cumhurbaşkanıyım” diyor, anlı-şanlı muhalefet partileri hala, “Sayın Beyefendi” demeye devam ediyor ve hiçbir işe yaramadan TBMM’de oturuyorlar.
AKP Genel Başkanına ve politikalarına uyum sağlar görünmek, ölüme razı olmakla aynıdır. Kendisi sürekli “Milli İradeden” halkın onu seçmesinden dem vurur. Tamam, sizi halk seçti de, Belediye Başkanlarını tavuklar mı seçti? Hepinizi seçen irade aynı değil mi? Sizi ana doğurdu da, diğerlerini manda mı doğurdu?
Bulmuşsunuz böyle efendi Başkanları, tepelerine biniyorsunuz. Siyaseti bilseler, sizin yasaklarınızı öyle ters yüz ederlerdi ki, sokağa çıkacak haliniz kalmazdı!
Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacağım ve devlet bankasının biri, Türk Milletinin belediyeye yaptığı yardım paralarının üzerine oturacak ha! Ertesi gün, o bankanın şubelerine bir kişi bile giremezdi!
Bir çift söz de yeni başkanlara yazıp, yazıyı bağlayalım; Başkanlar; Sizlere oy verdik. Partinizden olmadığımız halde sırf AKP’ye oy vermemek için oy verdik. Orada bizim irademizle oturuyorsunuz. Bizim oyumuza sahip çıkın. Çıkamayacaksanız, adam gibi çekilmesini öğrenin. Sizleri hem hizmet hem de hırsızlarla mücadele etmeniz için seçtik. AKP’ye oy verenlerin ki oy da, size verilenler akide şekeri mi? Sizler AKP’den çok daha güçlüsünüz. Hem en son, sizin seçiminiz oldu, hem de oy çalmalarına rağmen yenilmediniz. Sizlerin “Milli İradeniz” sapına kadar helaldir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 25 Nisan 2020 Rifat Serdaroğlu