Şehit Asteğmen Kubilay’ın kafasını kör bıçakla kesen Derviş Memed’in torunu
“Ağlayan Kaşar Bülent Arınç” (Diyarbakır Meydanında Öcalan’ın mektubu okunurken ağlayan), Anayasa’ya uymakta kararlı olan Türk Milletini “Kaos” ile tehdit etti! Bülent Bey; Kaos ortamını sizce kim yaratabilir?
Cumhurbaşkanı mı? Anayasa’ya uymak ne zamandır Kaos sebebi oldu?
Sizi sakin olması ve Anayasa’ya uyması için, partiniz Genel Başkanına çağrı yapmaya davet ediyorum…
Öğretmen sınıfa; “Ne oluyor? Her gün aynı parmakları görüyorum, başka çalışan yok mu?” der!
Alican, Öğretmenim, der ve değişiklik olsun diye orta parmağını kaldırır!
Tabii ki sınıftan atılır…
Demokratik toplumlarda, toplumsal yaşamı düzenleyen temel kanun olan Anayasada her şey açıkça anlatılıp, yemek tarifi gibi yazılmaz.
Kanun koyucu sadece kuralları yazar. Gerisi o toplumun demokrasi ahlakına kalmıştır. Ya uyar ve çağdaş dünyada yerini alır, ya uymaz ve hem sonucuna katlanır hem de üçüncü dünya ülkeleri arasına atılır.
Tıpkı Alican’ın sınıftan atıldığı gibi…
Niçin hepimiz evimizin daha iyi ve medeni bir semtte olmasını isteriz?
Çocuklarımız ve biz rahat edelim, onlar iyi yetişsin, sağlıklı ve huzurlu bir ortamda büyüsünler diye, değil mi?
Devletler de öyle! Şu ana kadar bulunmuş en iyi rejim olan demokratik rejimin kurallarına uyan devletler “çağdaş ve gelişmiş” mahallede otururlar, bizim gibi kurallara uymayanlar ise gecekondu semtinde!
Örnek verelim;
Anayasamızın 153. Maddesinde; “Anayasa Mahkemesi kararları kesindir” diye yazar. Kanun koyucu bu maddeye, “Cumhurbaşkanı ben Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” derse veya “Alt mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyorum” derse, ne yapılacağını Anayasaya yazmaz. Çünkü demokratik ülkelerde Anayasa Mahkemesi seçimine müdahale edilmez ve tüm toplum o mahkemeye güvenir ve kararlarına itirazsız uyar.
Bir tane daha verelim;
Yine Anayasa 153. Maddesi son fıkrasında şu yazar; “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede HEMEN yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişilikleri bağlar!”
Anayasada “Hükümet, Anayasa Mahkemesi kararını Resmî Gazeteye göndermezse, geciktirirse şu yapılır” diye yazmaz. Çünkü demokratik kültür ve demokratik terbiye gereği o karar hemen gönderilip yayınlanmalıdır.
Yapılmazsa, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmazsa ne mi olur?
İşte bu nokta “Tuzun koktuğu, adaletin öldüğü andır.”
Artık o devlet bir “Hukuk Devleti” değildir. O devlet artık “Demokratik Devlet” değildir. Orada “Anayasa İhlal suçu” işlenmiştir. Anayasa iğfal edilmiştir.
O andan itibaren, başta ülkeyi diktatör gibi yönetenlerin ve kimsenin mal-can güvenliği kalmamış ve devlet Ortadoğu’nun çadır devletlerinden biri haline gelmiştir. O ülke, üye olduğu tüm uluslararası kuruluşlardan atılır.
O devleti yönetenler bundan böyle ne kendi aydınlarından ne devletine vergisini veren vatandaşlarından ne kendi bilim ve sanat insanlarından ne de dünya kamuoyundan saygı görmez. Alay konusu olur.
Bu tarz kafası karışık, fikri gelişimini tamamlayamamış, demokrasiyi hazmedememiş, dürüst olmayan yöneticilerin konuşmaları genelde hamasi nutuklar şeklinde olur! Örnek mi?
Konuşma genelde şöyle sonuçlanır; “Beraber yürüdük biz bu yollardaaaa!”
Başlamasına böyle başlar ama aşağıda dinleyenler bir müddet sonra homurdanmaya başlar;
“Tamam biz beraber yürüdük ama sen şimdi yanımızda yoksun, sen Karun oldun, biz sefil! Sen toksun biz aç! Beraber ıslandık diyorsun ama biz donumuza kadar ıslandık, yetmedi Polis Tomalarıyla sulandık, sen kapağı saraylara attın! Bu nasıl ortaklık yahu!
Dikkat et, Rabia Alican’ın bir tek orta parmağına dönüşüyor, benden söylemesi!
Not; Dünyanın hiçbir ülkesinde, SEÇİMLE iktidara gelen Siyasal Ümmetçiler, seçimle gitmemiştir. Kimse hayal görmesin!
DOĞRU Parti bu soyguncu-katil yobazları, Türk Milletini ayağa kaldırarak, tarihin derinliklerine gömecektir. Göreceksiniz…
Sağlık ve başarı dileklerimle 19 Şubat 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı