Bademler, iktidarlarının başında yani pişmeden önce neler söylüyorlardı, neler!
“Biiiz milletimize efendi olmaya değiiil, hizmetkâr olmaya geldiiik!”
“Analar ağlamayacak, çok güzel şeyler olacak, Öcalan’ı dinleyin!”
“Biiiiz 3 Y’yi bitirmek için geldiiik! Yasaklar-Yolsuzluk-Yoksulluk!”
“Ailemin tüm serveti bu yüzüktür! Tek Allah kuruşumuz yoktuuur!” (Hadi be!)
Ustalaştıktan yani piştikten sonra ise sözler de tavırlar da değişiverdi!
“ Biiiz bu 1250 odalı Beştepe Sarayını, sadece milletimiz için yaptık.
Biiiz, kefenimiz sırtımızda gezeriz, malda mülkte gözümüz yoktur!” (Sıfırla oğlum, o kalan 30 Milyon Avro’yu da sıfırla…)
“Ölümler, terörle mücadelenin fıtratında var, olacak o kadar! Askerlik yan gelip yatma yeri değildir. Biiiz hepimiz askerlik yaptık, biliriz!”
(Oğlum, sana kardeşin gibi sakat raporu alamadık, sen 15 gün Vali gözetiminde askerlik yapacaksın. İdare ediver artık. Akşamları Vali Konağındasın…)
“Toplantı yasak, sosyal medya yasak, eleştirmek yasak, gazetecilik yasak, hepsi yasak!”
“Ben ne yaptıysam, Başbakan istediği için yaptım. O istifa etsin!” (TOKİ Bakanı!)
“Biiiz herkese iş bulmak zorunda değiliz. Fakir çalmasını bilmediği için fakirdir!”
“Alma oğlum sakın alma. Ne demek 10 (Milyon Dolar) göndermiş? Herkes nasıl verecekse o da tamamını verecek. Sakın alma, nasılsa yakında kucağımıza düşer!” (Doğruluğu Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenen ses kayıtlarından)
Oğlum, sen Gürcistan pasaportunla Tiflis’e git. Oradan Türkiye pasaportunla İtalya’ya geç. Orada başın derde girerse Katar pasaportunla çık…
Gördünüz değil mi, Bademler ne kadar değişmişler…
Emeklilik çilesi çeken bir dostum Bademlere çok uyan bir fıkra göndermiş.
Onun gibi ben de özür dileyerek, fıkrayı naklediyorum;
Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi, ülkesine dönünce dostları hemen çevresini sarmışlar. Başlamışlar Türkiye ile ilgili sorular sormaya;
Nasıl bir ülke? İnsanları nasıl? Teknolojik durumu nasıl? Kaç eşleri var? Kaba insanlar mı? İçme suları temiz mi? Deve ile mi yolculuk yapıyorlar?
Büyükelçi tüm sorulara makul şekilde cevaplar vermiş ve Türklerin sanıldığı gibi olmadıklarını, iyi insanlar olduklarını anlatmaya çalışmış.
Bu arada, kadınlardan biri, “En beğendiğiniz Türk Yemeği hangisi” diye sormuş?
Büyükelçi düşünmüş, taşınmış, kafasını kaşımış ama yemeğin ismini hatırlayamamış.
Eşine dönmüş; “Jane, hani sevdiğim o yemek vardı, adı bir türlü aklıma gelmedi,
Pişmeden önce bendeki gibi, piştikten sonra sendeki gibi oluyordu, adı neydi?”
Jane; “Karnıyarık, hayatım karnıyarık, oh my god!”
Karnıyarık deyince nedense aklıma hep Bademler gelir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Ocak 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı