Erdoğan “PKK Devleti Kurdurtmayacağız” sözünü 24 Aralık 2016 Cumartesi günü söyledi! Ne zaman ki bu sözü duydum, “Eyvah şimdi yandık” dedim…
Yazılarımı takip edenler bilirler ki, benim yıllardır iddia ile söylediğim şey, Erdoğan’ın kafasındaki planın şu olduğudur; “Erdoğan mutlaka Başkan yetkileriyle donanmak isteyecek. Başkan olduktan sonra, yumuşak bir geçişle ‘Federe İslam Devletini’ kuracak. Yerel Yönetimlere güç kazandırmak kandırmacasıyla Güneydoğu Bölgemize önce özerklik verilecek, birkaç yıl sonra da yapılacak bir plebisitle bağımsızlık yolu açılacak!”
Benim iddiamın gerekçesi şudur; ABD günlük plan yapmaz. Uzun vadeli ve her safhada üzerinde oynayabileceği planlar yapar. Önümüzdeki 50 yılda, dünyadaki enerji kaynaklarının azalmasıyla bölgemizdeki yeraltı zenginliklerinin tamamına sahip olmak isteyen ABD, bölgeyi kontrol altında tutacak ve İsrail’e kalkan olacak bir Kürt Devletini kurmaktan asla vazgeçmeyecektir.
ABD bu planını ilk kez 1980 darbesiyle Özal ile denedi, başarılı olamadı. Hatırlarsanız Özal şöyle diyordu; “Kardeşim, kim diyor ki Türkiye bölünecek, toprak kaybedecek! Yok böyle bir şey! Aksine burada kurulacak bir devlet bize bağlı olacak, sınırlarımız genişleyecek, terörden de kurtulacağız!” Özal, Türkiye’nin dinamiklerini aşamadı, öldü ve proje askıya alındı!
2002 öncesi, plan yeni şekliyle yürürlüğe kondu. Genel seçimlere 1,5 yıl süre varken ve alınan ekonomik tedbirlerin acısı sürerken, ABD yetiştirmesi bir (E) Orgeneral, Bahçeli’yi ikna etti (!) ve ülke erken seçime götürüldü. Başbakan olmadan ABD Başkanı ile görüşen Erdoğan hem Başbakan hem de Büyük Ortadoğu Projesine Eşbaşkan
yapıldı. ABD bu kez daha tedbirliydi. Oyalanalım diye Öcalan’ı verdi Gülen’i aldı. ABD İstihbaratı da Gülen’i kullanmaya başladı. Önce Türk Ordusunun komuta heyetinin yarısı, AKP-FETÖ-CIA iş birliğiyle ve düzmece dijital delillerle zindana atıldı. Türk Ordusunun başına getirilen tombalak komutanlarla, TSK’nın direnme gücü kırıldı. Plan Tunus’tan girip, Libya, Mısır, Suriye ile devam etti. Irak zaten halledilmişti. Barzani-Talabani, ABD uşaklığına babalarından bu yana hazırdılar zaten!
Şimdi ise Bahçeli yine ve bir daha ikna (!) edildi ve Erdoğan’a Başkanlık yolunu açacak tuzak işlemeye başladı. Zaten moralsiz olan Türk Ordusunun geri kalan kısmı, Suriye’ye sürüldü. Tırlarla silah gönderdiğimiz söylenen canilere karşı ölüm pahasına, sebepsiz ve acımasız savaşa sokuldu…
Buraya kadar yazdıklarım, an itibarıyla gerçekleşmiş olanlardır. Bundan sonra olacaklar için elbette ki öngörülerim var, ilerde konuşacağız.
Gelelim yazının başında neden “Eyvah şimdi yandık” dememize… Bugüne kadar, AKP ve Erdoğan tarafından özellikle dış politikada ne dendi ise tersi yapıldı. - “Komşularla sıfır sorun” dediler, selam verecek komşu kalmadı! - “Ne işi varmış NATO’nun Libya’da, biz buna müsaade etmeyiz” dendi, NATO kuvvetleri Libya’nın altını üstüne getirdi, bugün hala aşiretler Libya’da birbirlerini boğazlıyorlar! - “Mısır, 70 yıllık zulmü sona erdirdi” Mursi seçildi dediler, Mursi hapiste, Sisi iş başında! - “Esed gidecek, Şam Emevi Camiinde namaz kılacağız” dediler, Esad yerinde kaldı. Bunlar Rusya’da Esad kalsın diye imza attılar! - “Kürt Koridorunun oluşması için, Peşmergeyi Türkiye’den geçirttiler,
PYD Lideri Salih Müslim’i kırmızı halıda Ankara’da karşıladılar, Öcalan ile görüştüler, şimdi de biz Kürt Koridorunu yarmak için ordayız” diyorlar. - “PKK’yı bitireceğiz dediler, sıfıra yakın aldıkları terörü, “Çözüm Süreci” denen ihanet süreci ile en üst düzeye çıkardılar! Bir tarafta 50 yıllık plan yapanlar, diğer tarafta bir dediği diğerini tutmayan cahiller!
Değerli Okurlar; Dış Politikada yani ülke yararı söz konusu olduğu zaman basit siyaset yapılmaz. Bu yazılanlar hepimizin gözleri önünde olmadı mı? Ne söyledilerse tersini yapmadılar mı? Lütfen yazılanları bir daha ve iyice düşünür müsünüz? O zaman ben “Eyvah şimdi yandık” derken, haklı değil miyim?
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Aralık 2016 Rifat Serdaroğlu