Saygı duyma; Değeri, dürüstlüğü, yalan söylememesi, bilgi görgü ve deneyim üstünlüğü sebebiyle, o kişiye karşı özenli, ölçülü davranmaya neden olan saygılı duruş, hürmet demektir.
Toplumu yönetmeye talip kişiler mutlaka saygın insanlar olmalıdır.
Elbette ki “Saygı duyulacak siyasetçiyi” seçmek yönetime getirmek görevi, o ülkenin halkına düşer. Yönetici seçmede gerekli özeni göstermeyen toplumlar, bu hatalarının bedellerini çok ağır öder.
İtalyanlar, Ruslar, Portekizliler, Almanlar, İspanyollar yanlış seçimlerinin bedellerini Mussolini-Stalin-Salazar-Hitler-Franco gibi diktatörlerin milyonlarca insanı katletmeleriyle ödediler.
Gelelim Türkiye’ye;
Şu an “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen bir ucube sistemle yönetiliyoruz. Ama hepimiz biliyoruz ki ülkemiz 2002-2013 Aralık yıllarında
AKP-FETÖ ortaklığı ile, 2015-2020 yıllarında da AKP-MHP ortaklığı ile yönetilmektedir.
Haklarını ve sorumluluklarını bilen bir birey olarak, bu yönetim sistemine saygı duymuyorum!
Çünkü şeffaflık yok. Vatandaşa doğru bilgi verilmiyor. Ödediğim vergilerin nereye ve nasıl harcandığını bilmiyorum. Hukuk Devleti ve laiklik ilkesi çiğnenmiş. Hür basın kalmamış. Bilgiye ulaşmadaki her yol ya “Ticari Sır” ya “Devlet Sırrı” ya da “Güvenlik” nedeniyle tıkalı.
Bu rejimin adı tam bir 20. Yüzyıl diktatörlüğüdür.
Böyle rezil bir sisteme saygı duyulmaz ki!
Peki bu ucube sistemin vatandaşlarını yok sayan, milletine saygısı olmayan yöneticilerine, ben neden saygı duyayım ki?
Bahçeli, 03 Haziran 2015’te, aklı başında 67 yaşında bir Genel Başkan olarak, Erdoğan için şu kelimeleri kullanıyordu;
“Erdoğan sen Esad’ın kirli bir kopyası, Pensilvanya’ nın eski sevdalısı, Washington’un daimi tutsağı, Kandil’in tavizsiz havarisi, Ermeni hısmı, hazine soyguncusu, Türklüğün yaşayan düşmanısın…”
Erdoğan’a bir cümlede onlarca çok ağır hakaretleri yapacaksın, sonra gidip onun dizinin dibine oturacaksın. Pes!
Erdoğan da, Bahçeli’ye en ağır hakaretleri aklı başında ve 60 yaşında bir
Genel Başkan olarak, yaptı.
Bu ikili, dünyanın gözü önünde tüm bu söylediklerini yalayıp yutacaklar, kol kola girip, gülerek poz verecekler ve ülke yönetecekler ha? Pes ki, ne pes!
Reza Zarrab denen İranlı dolandırıcı bir devlet bankasını, Bakanların ve Genel Müdürün işbirliği ile dolandıracak ve Erdoğan’ın Bakanlarına 500 Milyon Dolar rüşvet verecek ve Erdoğan’ın bunlardan haberi olmayacak ha? Buna kim inanır? Erdoğan’ın “Akil İnsanı” Kadir İnanır bile bu komediye inanmaz!
Erdoğan’ın “Hayırsever-vatansever” dediği Reza Zarrab damadın televizyonuna çıkacak, Zarrab’ın patronu İran Mahkemesinde “Ben bu işler için Türkiye’de 8,5 Milyar Dolar rüşvet dağıttım” diye ifade verecek, ve bunlardan Erdoğan’ın haberi olmayacak!
Ne zaman ki Reza Zarrab Amerika’ya kaçacak ve orada ötmeye başlayacak, vatansever kişi anında casus olacak!
Bu ikiliye saygı duymamızı bekleyene, acil şifalar dilemekten başka bir şey yapamayız.
Bunlara saygı duyulmaz ki!
Siyasetçi vardır, vatandaşı tarafından oturtulduğu koltuğa şeref katar.
Siyasetçi vardır, vatandaşının onu oturttuğu koltuktan şeref alır.
Birincisi koltuktan kalktığında, şerefi yine onunla beraberdir.
İkincisi koltuktan kalktığında, şeref o koltukta kalır.
Şeref denen hasleti, üç günlük dünya nimetleri için satanlara saygı duyulmaz ki!
Sağlık ve başarı dileklerimle 18 Mayıs 2020
Rifat Serdaroğlu