Klasik Siyasi İslamcı taktiği! “Kendi fikrini söyleyip hedefini sakın belli etme, demokrat görün, yargıyı ve devlet görevlilerini kullan, dilim-dilim mevzi kazan, dar-ül harp dediğin toprakları soyabildiğin, çalabildiğin kadar soy çal, günü geldiğinde en ölümcül darbeyi vur!”
AKP, bu yüzden Amerika’nın “Ilımlı İslam Projesi” nedeniyle iktidara getirildi. ABD, karşılığını almadan kimseye su bile vermez. O pazarlıkta neler döndüğünü henüz bilmiyoruz. Ama 18 yıl içinde kaybettiklerimizi görünce, o görüşmenin bazı noktaları aydınlığa çıkıyor!
ABD, Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesine dönemin Başbakanı ılımlı İslamcı, dinler arası diyalog çalışmasının mucidi Erdoğan’ı “Eşbaşkan” ilan etti.
Tunus-Libya-Mısır-Suriye-Irak gibi Müslüman ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine, emperyalist devletlerin çokuluslu (!) şirketleri tarafından el konuldu! Bu ülkelerin insanları sadece ölmekle-yaralanmakla-yurtlarından sürülmekle kalmadılar. Daha da fakirleştiler, bir bardak temiz içme suyuna, bir dilim ekmeğe muhtaç hale geldiler.
T.C Devletinin bu ülkelerle çok yakın dostluk ilişkileri vardı. Şimdi çoğuna Türk Pasaportu ile giremiyorsunuz ve diplomatik ilişkilerimiz sıfır noktasında!
İsrail ve hamisi ABD’nin stratejik hedefi olan “Büyük Kürdistan Devletinin” bir parçası Barzani’ye, bir parçası da PYD/PKK’ya Türkiye’nin gözü önünde kurduruldu. Sıra üçüncü parçada!
Ege’de tapusu T.C Devletinin olan adalar, Yunana peşkeş çekildi.
Kıbrıs politikamızda olabilecek en kötü noktadayız.
Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge çıkarımız ABD’nin, parayla beslenen bir avuç El-Nusra militanının ve hiçbir gücü olmayan Libyalı işadamı Fayiz-Es Serrac’ın insafına bırakıldı.
Ekonomik kayıplarımızı, ülkenin tüm stratejik tesislerinin iki-üç yıllık gelirleri karşılığı satılmasını, hazine garantisi verilerek ederinden çok daha pahalı yaptırılan köprü- otoyolları, fakirleşmemizi, gençlerimizin işsizliğini tüm Türk Milletinin ve Muhalefet Partilerinin gözleri önünde yaşadık.
Bu ülkenin aydınları-bilim insanları-üniversiteleri-devletimizin yetkin bürokratları ve sadece adları muhalefet olan partilerinin, tüm bunlar olurken
Türk Milletine dönüp söylemeleri gereken iki söylem olmalıydı; 1) Ya, AKP hükümetlerinin yaptıkları doğrudur, gerekçelerimiz şudur ve destekliyoruz! 2) Ya da, AKP Hükümetlerinin yaptıkları yanlıştır, gerekçelerimiz şudur ve karşı çıkıyoruz!
İkisini de söylemediler! Sustular, korktular ve işlenen her suça ortak oldular.
Çoban Ateşi Hareketi Gönüllüleri olarak bizler bu konuda tarafız. Hem de sonuna kadar Türk Milletinden, özgürlüklerden-eşitlikten-adaletten yana tarafız. Yukarıda yazdığımız gibi AKP, dış kurgulu müşterek bir planı uygulamaktadır. AKP, Güneydoğu bölgemizi kapsaması düşünülen “Büyük Kürdistan Devletinin” üçüncü parçasını, ancak Türkiye’yi, Federe İslam Devletine” dönüştürürse gerçekleştirebilir! Hedefi budur!
Muhalefet partilerinin ve ülkenin dinamik güçlerinin durumu aynen şöyle; Büyük bir yangın var, tam bir afet. Önüne geleni yakıyor. Kaçıyorsunuz ve bir nehrin kenarına geliyorsunuz. Karşıya geçmek için, nehrin akışının durmasını bekleyenler var…
Halbuki o su hiç durmayacak. Ya her şeyi göze alıp suyu geçeceksiniz ya da yangında öleceksiniz! Tıpkı İran’da olduğu gibi!
Son prova 24 Temmuz’da! Hedefte Cumhuriyet, Türkiye’nin tapusu olan Lozan Antlaşması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Büyük Atatürk var… Daha ne diyeyim, Aziz Türk Milleti!
Not; 18 Temmuz 2020 de Çoban Ateşi Kurucular Kurulunun toplantısı var. Yollar bizi bekler. Bir hafta yazamayabilirim. Saygılarımla
Sağlık ve başarı dileklerimle 13 Temmuz 2020 Rifat Serdaroğlu