Adam “Dünyanın en iyi avcısı benim. Tüfeğimin önünden ne uçan ne de kaçan kurtulur” der ve isteyenle iddiaya gireceğini söyler. Dönemin Beylerbeylerinden biri, avcıyı çağırtır ve iki bin metre mesafede dolaşan bir geyiği gösterip, “Hadi vur da görelim. Vurursan bu altın dolu kese senin” der. Avcı, rüzgarı, ışığı, nemi hesaplar nişan alıp ateş eder! Avcı keseyi cebine atarken, Beylerbeyi seslenir; “Hoop dur bakalım. Bak geyik koşuyor, vuramadın demek ki, ver keseyi!” Avcı; Geyik vuruldu ama vurulduğunun farkında değil. İki yüz metre sonra düşer. Gönder adamlarını geyiği alsınlar” der…
Türk Milleti, Tayyip Erdoğan ne istediyse verdi! Tıpkı onun FETÖ’ya verdiği gibi. İstanbul’a Başkan olacağım, parti genel başkanı olacağım, tek başına iktidar istiyorum, milletvekili, Başbakan, Cumhurbaşkanı, tarafsız AKP Genel Başkanı-Başkan olmak istiyorum dedi. Türk Milleti ne yanıt verdi; Hay hay, buyur ol. Sıkıntı yok, yeter ki namusunla hizmet et, dedi!
Peki, Erdoğan Türk Milletinin emanetine sahip çıktı mı? Bu yazıya soruşturma açacak AKP tetikçisi Savcılarla birlikte bakalım. Çıkmış mı?
Birinci kurşun; CIA’nın elemanı olmuş, Çan sesini Ezan sesine tercih etmiş Türk Milletinin düşmanı FETÖ’yu, Türk Milletinin emanetine ortak etti ve on bir yıl kucak kucağa yaşadı. İstediği kadar af dilesin, suçunu ikrar etsin, Türk Milletinin emanetine ilk ihaneti ve aldığı ilk yara budur.
İkinci kurşun; On beş bin yıldan beri Anadolu’yu yurt edinmiş, tarihteki tüm medeniyetlere beşiklik etmiş, dünyanın onu yok sayarsan tarihi yok sayarsın denen Türklüğü, çeşitli etnik kimliklerle bir tutmuş, aşağılamış, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünü ve “Milli Andımızın” okullarda okutulmasını yasaklamış. Bunun affedilmesi mümkün mü? Aldığı ikinci yara budur.
Üçüncü kurşun: Barış ve sevgi dini, bilim ve aklı daima ön plana alan dini, Allah ile kul arasına kimse giremez diyen dini, ruhban sınıfının olmadığı indirilen son dini yani İslam’ı, Türk Müslümanlığını reddedip, İhvan ve Muaviye anlayışını hakim kılmaya çalışmak, İslam dinini ticaret aracı yapmak en büyük yanlışlarından biridir. Aldığı üçüncü yara budur.
Dördüncü kurşun; Asırlardır Emperyalist devletlerin uşağı olmuş, Bölücü Kürtçü ve Hizbullahçı çeteler elli dört bin insanımızın hayatını bitirdiler. (Ayağı kopmuş, gözlerini ellerini kaybetmiş Gazilerimizi, siz yaşıyorlar mı zannediyorsunuz) Gelecek nesillerimiz için eğitim-zenginlik-huzur demek olan dört yüz milyar dolarımızı topa-tüfeğe-mermiye verdirttiler. Erdoğan, “Çözüm Süreci” denen ihanet süreci sırasında altmış üç akil ihanetçi ile birlikte, çocuklarımızı öldüren katiller ile Oslo’da masaya oturdular, Habur’da davul zurna ile karşıladılar. Hendeklerin-tünellerin açılmasına yol verdiler. O hendeklerde beş yüz vatan evladını şehit verdik. Kozmik odanın açtırılması yüzünden 833 vatan evladını kaybettik. Bunu kimse affedemez. Aldığı dördüncü yara budur.
Beşinci kurşun; Sürekli yalan söylemek, “Benim tüm servetim bu yüzüktür. Bir gün zengin olduğumu görürseniz bilin ki haram yemişim” deyip, dünyanın en zengin sekiz siyasetçisinden biri olmak, Türk Milletine ihanet değil midir? Binlerce yıllık Türk Tarihimizde, hiçbir devlet başkanımız için, yabancı ülke meclislerinde “Bu kişinin ülkesi dışında malları-paraları var” diye karar alınmadı. Erdoğan için ABD Temsilciler Meclisinde bu karar alınmadı mı?
Bu hikayedeki avcı, Türk Tarihi ve Türk Milletini vicdanıdır. Bu kadar yara almış bir fani, koltukta otursa ne olur? Yakında düşecektir…
Erdoğan’ın önünde iki yol var ama daha önce yapması gereken çok önemli bir şey var; Bu iddiaların sahibi olan Serdaroğlu ile Türk Milletinin önünde hesaplaşmak. Kim yalancı kim dürüst, kim hırsız kim namuslu Türk Milleti görsün, bilsin, anlasın.
Birinci yol; Demokrasinin, ahlakın, insanlığın gereği olan yol. Çekilmek ve eşit şartlarda adil ve şeffaf bir seçimle, emaneti ehline devretmek!
İkinci yol; İslam’ı kullanarak, elindeki devlet gücüne SADAT’I, Suriyeli tetikçileri, mafyaları ekleyerek bir kaos çıkartıp, İran tipi bir İslam Devletini kurmak…
Hangi yolun seçileceğinde sorumlulukları olanlar vardır. Hulusi Akar- Yaşar Güler- Hakan Fidan- AKP Milletvekilleri- Mehmet Aktaş ve Süleyman Soylu!
Yazıyı bir soruyla bağlayalım ve yanıt verecek bir tane AKP Milletvekili bekleyelim; “Erdoğan sülalesinin, bu günkü serveti, çalışılmış, kazanılmış, vergisi verilmiş helal kazanç mıdır?” Ne kadar basit bir soru değil mi?
Sağlık ve başarı dileklerimle 01 Mayıs 2020 Rifat Serdaroğlu