TAPULAR DA DELİNDİ!
Devlet denen yapı, sizin tapunuz için şunu demektedir;
“Bu tapu benim devlet olmamım gereğidir. Sen istemedikçe kimse bu malı senden alamaz. Devlet olarak ben istimlâk edersem, gerçek değerini sana öderim. Tapunun garantisi benim.”
Kanun koyucu Anayasa’da, tapu güvenliğini devlete bıraktı ise, özgürlüğümüzü de “Tabii Hâkim-Tabii Mahkeme İlkesine” emanet etmiştir.
Bu ilke “Hukuk Devleti” olmanın en önemli şartıdır.
Tabii Hâkim-Tabii Mahkeme ilkesi;
Herhangi bir olay veya uyuşmazlık halinde, karar verecek Hâkimin ve Mahkemenin, o olay veya uyuşmazlık olmadan önce görevlendirilmiş ve o somut olayla Hâkimin ve Mahkemenin kuruluş bakımından ilgisi olmaması demektir.
Yani olay gerçekleştikten sonra, sırf o olayla ilgilensin diye kurulacak Mahkeme ve görevlendirilecek Hâkimler, kişiye ve olaya özgü kurulmuş olağanüstü mahkemelerdir ki, hukuk devleti ve anayasa böyle saçma bir uygulamayı kabul etmez…
Örnek verelim;
17/25 Aralık 2013 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarını ortaya çıkaran Cemaatin adamlarının yargılanması için, olaya özgü Mahkeme oluşturuluyor ve “Tabii Hâkim ve Tabii Mahkemeler” devre dışı bırakılıyorsa, o mahkemelerin vereceği kararların tümü, tartışmalı ve kabul edilmesi mümkün olmayan kararlardır. Yassıada Mahkemeleri gibi…
Anayasamızın 37. Maddesi, “Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kuramaz” diye emretmektedir.
Anayasanın rafa kalktığını söyleyen Cumhur’un Başı’nın, Anayasamızın bu emrine de uymayacağını bilmek için kâhin olmaya gerek var mı?
Cumhur’un Başı, 11 Yıl (ON BİR YIL) ülkeyi beraber yönettiği, elemanlarını devletin en hassas birimlerine ve Türk Devletinin tüm sırlarının saklandığı “Kozmik Odaya” girmesine izin verdiği Cemaatten, 17/25 Aralık’ın intikamını sözde hukuk yoluyla almak için “Sulh Ceza Hâkimlikleri” gibi yeni bir kurum oluşturulması emrini verdi.
16 Haziran 2014’te çıkarılan 6545 sayılı kanunla “Sulh Ceza Mahkemelerini” kaldırıldı ve yerine “Sulh Ceza Hâkimlikleri” kuruldu.
Bundan böyle bir soruşturmada arama, yakalama, tutuklama kararı Sulh Ceza Hâkimleri tarafından verilecekti. Bunların kararlarına itiraz da, yine diğer Sulh Ceza Hâkimine yapılabilecekti!
Bu Hâkimlikler çok az sayıda kurulmuştu! Örneğin İstanbul Adliyesinde kaldırılan 38 adet Sulh Ceza Mahkemesi varken, sadece 6 adet Sulh Ceza Hâkimliği kurulmuştur. Sulh Ceza Hâkimleri 17 Temmuz 2014 tarihinde atandılar ve 5 gün sonra gözaltına alınma ve tutuklama furyası başladı.
Kim olursa olsun, suçu ne olursa olsun herkesin ama herkesin Anayasa teminatı altında yargılanma ve savunma hakkı vardır. Makamı ne olursa olsun bir kişi istedi diye, evrensel hukuk ilkelerine, anayasaya ve demokrasiye aykırı yargılamalara imza atanlar en az Cemaat elemanları kadar suçludurlar.
AKP-Cemaat aşkı yaşanırken Türk Ordusuna ve Türk Aydınlarına kurulan kumpaslar şöyle işlerdi;
Önce isimsiz ihbar gelir! Cemaatin Savcısı ve Polisi soruşturmaya başlar.
Polis baskın yapılan evdeki buzdolabının arkasında sahte bir cd bulur ve kişi gözaltına alınır. Cemaatin Hâkimi de şak diye tutuklama kararı verir!
Zavallı kişi suçsuzluğunu ispat edene kadar içerde yıllarca kalırdı!
Şimdi AKP Polisi, AKP Savcısı, AKP Yargıcı benzer sistemle çalışıyorlar!
Polis, delili oluşturup Savcıya veriyor! Savcı tutuklama ve Kayyım atanması için Yargıca başvuruyor. Özel yetkili Sulh Ceza Hâkimi, kişilerin tutuklanmasına ve malları için Kayyım atanmasına karar veriyor. Şakır şakır işleyen tesisler, fabrikalar, medya grupları birkaç ay içinde işlemez hale getiriliyor, ya yandaşlara satılıyor, ya da kapatılıyor!
Bu hukuk dışı uygulama o kadar saçma hale geldi ki, geçen hafta Bursa’da iki tane yemek dağıtan şirkete Kayyım atandı! Yakında simitçinin tablasına, taksicinin plakasına, kebapçının ocağına da Kayyım atanırsa hiç şaşırmayın!
Böyle bir durumda zaten tırsık olan işadamları-medya kuruluşları-üniversiteler-sivil toplum kuruluşları korkudan başlarını bile kaldıramaz hale geldiler.
Badem ekibi, şu an Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde istediği kişi ve kurumun, tesis, taşınır taşınmaz her türlü mala el koyma olanağına sahiptir!
Yönetenlerin bu özgürlüğü, sadece dikta rejimlerinde ve mollalar yönetimlerinde olur.
Şimdi bu kafadaki Bademlerin “Yeni Anayasa” yapmak istemelerindeki nedeni anlayabiliyor muyuz?
“Anayasa İhlal Suçunu” yok etmek ve yargılanmamak için yeni Anayasa yapmak istiyorlar! Biat kültürüne, federe din devletine inananlardan, özgürlükçü ve çağdaş bir anayasa yapmalarını beklemek! Öyle bir dünya yok, değerli okurlar…
Bademe sormuşlar; “Boynun niçin eğri?”
Badem yanıt vermiş; “Nerem doğru ki!”
Kaç kere söyledik, inanın sayısını ben de unuttum; Yamuk ağaçtan düz baston çıkarsa, Bademden de çağdaş ve özgür bir anayasa çıkar…
Hadi şimdi herkes tapusuna baksın, delik mi, değil mi diye!
Sıfırladın mı oğlum? Oh oh aferin tosunuma… Hadi bir gemicik daha alın!
Sağlık ve başarı dileklerimle 19 Mart 2016
Rifat Serdaroğlu