Gündem öylesine hızlı akıyor, gerçekler o kadar ahlaksızca çarpıtılıyor ki, gerçekleri aktarmakta geç kalıyoruz. Eksiğimizi gidermek ve tarihe bazı notlar düşmek üzere birkaç gün sürecek yazı dizisi sunacağız. Bugün olmazsa bile ileride demokrat Türk Aydınları nasılsa gereğini yapacaklardır… Buyrun beraberce hatırlayalım;
-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, FETÖ/PYD yi “Silahlı Terör Örgütü” olarak kabul etti. -Yargıtay Ceza Genel Kurulu, FETÖ/PYD nin gizli haberleşme sistemi ByLock’un kullanılmasını örgüt üyeliği için yeterli delil kabul etti. Yargıtay Ceza Kurulu kararına göre ByLock kullanan kişi FETÖ/PYD üyesidir. (Bu kararlar Türk Mahkemeleri için içtihat oluşturmuş ve mahkûmiyet-işten atma gibi cezalar bu kararlara göre verilmiştir, verilmektedir, verilecektir!)
T.C Devletini yöneten siyasilere, TBMM’de bulunan partilerin Genel Başkanlarına, Yüksek Yargı Başkanlarına, Bağımsız Türk Mahkemelerine göre FETÖ/PYD en fazla “Yargı sistemimize” sızmış ve orada yuvalanmıştır. Doğru mu? Yüzde yüz doğru! Ben de Cumhurbaşkanı ve diğerleri gibi düşünüyorum…
FETÖ/PYD silahlı terör örgütü, Türk Yargısına kendi kendine mi sızdı? AİDS mikrobu bile kendi kendine bulaşmaz. Ya kontrolsüz kan nakli ile ya cinsel ilişki ile ya da doğum-emzirme ile anneden çocuğa bulaşır. Soru; FETÖ/PYD Silahlı Terör Örgütünü kim veya kimler bilerek-planlayarak Türk Yargısının içine soktu?
Türk Devletinin başına gelmiş en büyük belalardan olan FETÖ/PYD silahlı terör örgütünün Türk Yargısına nasıl sızdığının yanıtını yine yargı kararlarında arayalım! 2010-2014 yılları arasında tam 4 yıl HSYK Başkanvekilliği görevinde bulunan AHMET HAMSİCİ’ nin mahkemedeki 31 sayfalık ifadesinde; “ 2010 referandumundan sonra, HSYK-YARGITAY-DANIŞTAY üye seçimlerinde HSYK Genel Sekreteri Muzaffer Bayram’ın evinde toplandıklarını ve üyeleri belirlediklerini, bu belirlemeden sonra 160 Yargıtay üyesinin 160’nın, Danıştay üyelerinin tamamına yakınının da FETÖ listesinden seçildiğini, olaydan Müsteşar Ahmet Kahraman’ın ve Bakan Sadullah Ergin’in bilgisi olduğunu” yazmaktadır…
Erdoğan’ın yönetim tarzını izleyen ve devlet yönetiminden biraz anlayan herkes bilir ki; Adalet Bakanının ve Bakanlık Müsteşarının haberi, izni olmadan Yüksek Yargıda bir tane bile atama yapılamaz! 2002’den bu yana Adalet Bakanlığı yapmış siyasetçiler, AKP’yi tek başına yöneten Erdoğan’dan “olur” almadan Yüksek Yargıyı FETÖ/PYD’ye teslim edecek böyle büyük bir planı asla yapamazlar. Siz hiç “Erdoğan’ın verdiği emir, kanuna uygun olmadığı için uygulamadım ve bu sebepten istifa ettim” diyen bir Müsteşar veya bir Bakan gördünüz mü?
Kim bu sorumlular? -Abdullah Gül (Cumhurbaşkanı), R.T Erdoğan (Cumhurbaşkanı-Başbakan) -Ahmet Davutoğlu (Başbakan) -Sadullah Ergin- Bekir Bozdağ (Adalet Bakanları) -Fahri Kasırga (Adalet Bakanı-Müsteşarı, Başbakan Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, 2002’den beri Erdoğan nereye o oraya!) -Ahmet Kahraman (Adalet Bakanı-Müsteşarı) -Birol Erdem (Adalet Bakanlığı Müsteşarı) -Kenan İpek (Adalet Bakanı- Müsteşarı, Yargıtay Üyesi)
Bu kişilerden hiçbiri “Ben bilmiyordum, kandırıldım, aldatıldım, haberim yoktu” diyemez! Eğer bir T.C Vatandaşı; -ByLock kullandığı için hem öğretmenlikten çıkarılıyor hem de hapse atılıyorsa, -3 günlük asker, aldığı emri uyguladığı için hapiste ise, -Silahı bile olmayan bir Askeri Okul Öğrencisi FETÖ’cu diye hapiste ise, T.C Devleti bir HUKUK DEVLETİ ise yukarıda ismi yazılı devlet görevlileri “FETÖ/PYD Silahlı Terör Örgütüne” Yardım ve Yataklıktan yargılanmalıdırlar.
Demokrasi ile yönetilen hangi “Hukuk Devletinde” (Beni aldattılar, çok safmışız, aynı menzilin yolcusu olduğumuz için yardım ettim. Rabbim ve milletim beni affetsin) deyip, sıvışmak var? Var mı öyle 25 kuruşa hem çay hem simit? Git derdini mahkemede anlat…
Not; Bu suçları görmezden gelip, Anayasanın ve yasaların kendilerine yüklediği sorumlulukları yerine getirmeyen Yargı Mensupları da “Görevi kötüye kullanmak ve suça iştirakten” yargılanmalıdırlar…
Sağlık ve başarı dileklerimle 20 Ekim 2017 Rifat Serdaroğlu