Dün siyasi partilerimizi değerlendirmiş ve bunlardan Türk Milletine hayır gelmez sonucuna varmıştık. Diğerleri ile devam edelim!
Bağımsız Yargı; Bir ülkenin en büyük zenginliği, adaletidir. Orada Hukuk Devleti ve Bağımsız Yargı varsa, insanlar adalete güveniyorlarsa, o ülke çok zengin bir ülkedir. Bunlar yoksa o ülke, zavallılık derecesinde yoksuldur. Erdoğan ve AKP 14 yılda Türk Yargısıyla o kadar çok oynadılar, o kadar tahrip ettiler ki, yargımızın güvenilirliği dip yaptı. Yargıya bir işiniz düşse, “Ben Yargıya güveniyorum. Huzur içinde oraya gidiyorum. Orada bana kumpas kuran olmaz. Hepsi T.C. Devletinin bağımsız yargı mensuplarıdır. İçlerinde cemaatçi-tarikatçı-iktidarcılar yoktur. Benim hakkımı teslim ederler” diyebilir misiniz? En önemli görevleri Anayasa ve Cumhuriyeti korumak olan Cumhuriyet Savcıları ve Yargıçlarımızdan, Türkiye göz göre göre Federe İslam Devletine sürüklenirken “Hey ne yapıyorsunuz, kendinize gelin” diyen biri var mı? Olmadığına göre bu Yargıyı var sayabilir misiniz?
Özgür Basın; Türkiye’de özgür basın yoktur. Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen Sözcü-Cumhuriyet gibi, faşist diktaya direnmeye çalışan basın organları var. Devlet Müteahhitlerinden toplanan avantalarla satın alınan ve Erdoğan’ın kölesi durumunda olan gazeteler ve TV ler var. Erdoğan’dan korktukları için ona teslim olmuş Demirören ve Doğan gruplarına ait gazete ve TV ler var. Diğerleri ise 15 Temmuz’dan sonra kapatılıp, yok edildiler. Bu derece kalitesini kaybetmiş bir basından Türkiye’ye hayır gelir mi? Gelmeyeceğine göre, Türkiye’de Özgür Basın var diyebilir miyiz?
Üniversiteler ve Sivil Toplum Kuruluşları; Cumhuriyetin en önemli projesi Üniversitelerdir. Üniversiteler özgürlüğün, demokrasinin, fikir tartışmasının, çağdaşlığın öncüsüdürler. Bünyesinden çıktıkları topluma ışık ve yön vermeleri gerekir. Bilime, akla, çağdaşlığa ve
demokrasiye karşı olan çağdışı rejimlerin Türk Milletine dayatılmasına ilk karşı çıkması ve toplumu uyarması gereken kuruluşlar Üniversitelerimiz olmalıdır.
Bizim şu anki Üniversitelerimiz gibi Erdoğan tarafından atanan Rektörlere teslim olmuş, maaşları ve korkuları uğruna fikirlerini, inançlarını saklayan, baskılara boyun eğen öğretim üyelerini hiçbir demokratik ülkede bulamazsınız.
Ya Sivil Toplum Kuruluşlarına ne demeli? Ülkede Anayasa askıya alınmış, TBMM devre dışı bırakılmış, basın esir alınmış, koşar adım diktaya doğru gidiyoruz, STK’lardan tek ses yok!
Değerli Okurlar; Gördüğünüz gibi Türk Milletinin yanında olması, onu aydınlatması, koruması gerekenlerin beyinleri korkudan felç olmuş durumda. Yani tek başımızayız, tek başınasınız! Ya yeniden organize olup, kendi işimizi göreceğiz ya da müstahak olduğumuzu yaşayacağız.
Bugünden tam 900 yıl önce Ömer Hayyam’ın dediklerin bir daha bakalım; Celladına âşık olmuşsa bir millet/ İster ezan ister çan dinlet. İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet/ Müstahaktır ona her türlü zillet…
Hayyam’ın bir de hırslarını gemleyemeyen açgözlüler için dediğine bakalım; Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeye/ Altınlarıyla gümüşleriyle övünmeye, Tam işleri dilediği gibi düzene sokar/ Ecel çıkıverir pusudan; Ben ben diye…
Sağlık ve başarı dileklerimle 08 Kasım 2016 Rifat Serdaroğlu