316 Milletvekili olan iktidar partisi AKP, 5 gün sonra kongresini toplayıp Genel Başkanını seçecek! Genel Başkan seçilen kişi aynı zamanda Türkiye’nin 27. Başbakanı olacak.
Türkiye’nin yeni Başbakanı olmak, ülkenin kaderini belirleme yetkisini eline almak için “Ben adayım ve Başbakanlık görevine talibim” diyen bir Badem var mı?
Parti içi demokrasinin işlediği partilerde olduğu gibi, Başbakan adayları arasında bir yarış var mı? Yok, tık yok!
Türkiye’yi 14 yıldır tek başına idare eden AKP’de, kendine güvenip ilaç niyetine aday olan bir tane Başbakan adayı yok! İyi mi?
Peki, AKP de ne var? Kelimenin tam anlamıyla Erdoğan diktası var!
Türk Milleti olarak bizim ülkemizin yönetimini teslim edeceğimiz kişiyi belirleme hakkımız yok, Erdoğan’ın ve ailesinin var!
Sonra Türkiye’deki rejimin adı demokrasi, Bademler de demokrat ha!
Hadi kardeşim hadi, güldürmeyin insanı!
27. Başbakan koltuğuna, Kayınço Binali’nin oturtulacağını bazı dikkatli gazetecilerden öğrendik. Yarım kalan bir ihale için izin isteyen birine “Binali gelince o işi halleder” diye buyurmuş “Yerli ve Milli Reis!”
Yakışır Başbademe! Zaten, ikisi tencere kapak gibiler.
Erdoğan tencere gibi her şeyi içinde toplar, Kapak Binali de, üstünü örter. Mis gibi iş…
Değerli Okurlar;
Hep söylerim, iyi bir siyasetçi ne söyleyeceğini değil, neyi söylemeyeceğini bilmelidir, diye!
İzmir’in CHP’li Belediye Başkanına gazeteciler sordular;
“Başkanım, siz kimi Başbakan olarak görmek istersiniz?”
Kocaoğlu’ndan yanıt; “Ben Binali Beyi Başbakan olarak görmek isterim!”
Hâlbuki verilmesi gereken cevaplardan biri şöyle olmalıydı;
- “Ben bu atamanın demokratik olmadığını görüyorum. Parti içi demokrasinin olmadığı bir yerde, atanacak kişinin ismi hiç önemli değildir. İsmi ister Recep, ister Tayyip, ister Kayınço Binali olsun
o kişi emir altında çalışacak biri olacaktır. Böyle bir atama ancak çadır devletlerinde ve diktatörlüklerde olur!”
Kocaoğlu herhalde yukarıdaki sözleriyle “Binali İzmir Milletvekilidir.
O Başbakan olursa İzmir Belediyesine yardım alabilirim” demek istemiştir!
Fakat düşünülmeden söylenen söz bakın nelere yol açabilir;
-Bu sözlerle Kayınço Binali’nin Başbakanlığı, İzmir’in CHP’Lİ Başkanı tarafından kabul edilmiş olur!
-İzmirli seçmene, “Son seçimde Kayınço Binali’ye değil, bana oy vermekle doğru yapmadınız! Hizmet istiyorsanız, bir dahaki seçimde nasılsa ben aday olmayacağım, sizde AKP ve Kayınço Binali’ye oy verin” denilmiş olunur!
-Kayınço Binali’yi şimdiden Başbakan olarak tanımak, Kılıçdaroğlu’na çok ağır hakaretlerde bulunan kişiyi doğrulamak olur.
-Bu sözler, geçen hafta kumarhanede basılan Kayınço Binali’nin oğlunun kaynağı belirsiz paralarla alınmış 28 gemisini ve onlarca şirketini aklamış olur!
Aziz Kocaoğlu şimdi “Ben bunları demek istemedim ki” diyebilir.
Elbette ki doğrudur ama AKP’lilerin bu sözleri kendi işlerine geldiği gibi kullanmayacaklarının bir teminatı var mı?
Bademler, Türkiye’nin tüm dengelerini bozdular. Ne Anayasa, ne yasa, ne yönetmelik, ne tüzük, ne devlet geleneği, ne de nizam kaldı! Devlet gücünü ele geçiren “Ali kıran baş kesen” oldu çıktı!
Kendi görev sahası dışında kalan işlere, ilgisiz kişilerce müdahale edilmesi sıradan bir iş oldu, çıktı…
Kocaoğlu nasıl ki belediyede bir sendika şubesine başkan atayamıyorsa, Anayasaya göre “TARAFSIZ” olması gereken Cumhur’un Başı da bir partinin iç işine karışamaz. Bu parti kendi kurduğu AKP olsa bile karışırsa yeni bir “Anayasayı ihlal suçu” daha işlenmiş olur…
Devlet Bahçeli-Erdoğan işbirliği sırasında Yargı ve Polis’in nasıl kanunsuzca ve terbiyesizce kullanıldığını, MHP olağanüstü kongre öncesinde bir kez daha gördük!
Erdoğan’ın yasa tanımazlığına defalarca şahit olmuştuk ama Bahçeli’yi ilkeli bir adam zannederdik!
Allah kimseyi bunların durumuna düşürmesin. Bu kadar yara aldıktan sonra Genel Başkan olsanız ne olur, Cumhurbaşkanı olsanız ne yazar? Bundan böyle size inansa inansa ancak Kadir İnanır, inanır! O da belki!
Sağlık ve başarı dileklerimle 16 Mayıs 2016
Rifat Serdaroğlu