Deveye sormuşlar; Yolun inişini mi yoksa yokuşunu mu seversin, diye? Deve; Arkadaş bunun düzü yok mu, demiş! AKP üst yönetimi, eğer Türkiye’yi gerçekten sevse idi ülkeyi bu hale düşürmezdi. Hadi düşürdüler diyelim, ekonomiyi tekrar düzeltmek için yanlışı değil, doğruyu yapardı… Kayınpeder, tek güvendiği kişinin damadı olduğunu “Sıfırlama Operasyonu” sırasında belli etmişti. Hatırlayın, telefonda Bilal Oğlana ne diyordu; “Berat’a haber verin, o ne yapacağını bilir.” Bu güven, geçen zaman içinde o kadar artmış ki, yüz binlerce Türk ekonomistin yurtiçinde, çok sayıda Türk ekonomistinin de yurtdışında olduğu Türkiye’de, tüm bu kişiler yokmuş gibi ekonominin ve hazinenin başına bula bula “sıfır deneyimli” ama “sıfırlama ustası” damadını getirdi. Hem de Nobel ödülüne aday gösterilecek kalitede ve çoklukta ekonomistimiz varken… Modern dünyanın ajandasından çoktan çıkarıp attığı “Nepotizm-akraba torpili” maalesef AKP yönetiminde hala geçerli! İşi ehline vermek yerine, “Aman benim dediğimden çıkmasın, aman açığımızı örtmeyi bilsin” yapısındaki akrabalara verirseniz, sonunuz aha aşağıdaki gibi olur. Yanlışı yanlışla düzeltmeye kalkarsanız, ülkenizi “Kara Para Aklayıcısı” ve “Teröre destek veren ülke” konumuna düşürürsünüz ki bu felaket olur… Sizlere “Bayram Şekeri” yerine, Damadın yönettiği Hazine-Maliyeden bazı rakamlar vereyim; -Şu an Türk Devleti içinde BİR KİŞİ bile, Türkiye’nin iç-dış borç toplamının TL olarak, ne kadar olduğunu bilmiyor. Çünkü borcumuz dövizle! Dövizin yarın ne olacağı ise meçhul! Yıllık enflasyon tahminini 4 defa değiştiren bir Merkez Bankası yönetimi var. Döviz tefecileri, tilkinin karşısında çaresiz ölümü bekleyen tavşana benzettikleri ülkemizi parçalamak için dövizle istedikleri gibi oynuyorlar! -Borçlarımızı ödeyebilmek için her yıl ekstradan 200 MİLYAR DOLAR gerek! “Borcu borçla kapatalım” anlayışının geçerli olduğu AKP yönetiminde, bu parayı nasıl bulacağız? “Bir ülke nasıl batırılır” sorusunun yanıtı olan, tabii yine borçla üstelik daha yüksek faizle! -Ekonominin ana damarlarından olan FİNANS SEKTÖRÜNÜN 2005 yılındaki borcu, milli gelirin %6’sı oranında idi. 2017 yılının sonunda bu oran yaklaşık 5 KAT artarak %27’ye çıktı! -Reel Sektörün borcu 2005’te milli gelirin 20’si idi. 2017’de bu %67’ye fırladı! Dürüst, ehil, namuslu bir ekonomi yönetimi bu rakamları gün-gün değil, dakika-dakika takip eder ve alınacak tedbirleri anında rapor halinde siyasi iradeye sunar. 2005 yılından beri yaklaşan bu felaketi görmemek, görüp te uyarmamak, defalarca uyarıldığı halde tedbir almamak doğrudan vatana ihanettir. Bunun tek sorumlusu AKP üst yönetimidir. Yukarıdaki resmî rakamlar, bu ay içinde yediğimiz “Döviz Dayağından” önceki rakamlar idi. (Mart 2018) Bir de Doların 6TL, Avronun 7TL olduğu hesabıyla yapılırsa, esas felaket ortaya çıkacaktır… Yönetmek, sanat ve maharet işidir. Tıpkı bir orkestra gibi. Önce orkestranın şefi yeterli eğitimi almış olmalıdır. Sonra enstrümanları çalanlar, nota bilenler kişiler arasından seçilmelidir. Nasıl kötü çalınan bir enstrüman, tüm orkestrayı rezil ederse devlet yönetiminde de ehil olmayan kişilerin bulunması, o ülkeyi zora sokar… Arapça’da bir söz vardır; “Halkın dili Hakkın kalemidir. Halk konuşur, Hak yazar.” Halk nasıl bir yönetimi kendine layık görürse, onların başına o verilir. Dönemin şairlerinden biri, Osmanlının çöküş döneminde, para ve torpil ile işbaşına gelen Köse Vezirin şahsında yönetimi şöyle eleştirir; “Üç Tuğlu Vezir Olurdu Evvel, Üç Tüylüsü şimdi oldu peyda! Üç Tüy ile Üç Tuğu var sen kıyas et, Devlet ne idi ne oldu, hayda!” Şimdi sırada, Reza Zarrab ve Halkbank olayı var. Zamlar yağmur gibi yağacak. Olan fakir fukaraya, yoksula olacak. Bu sonbahar ve kış üşütmeyecek, yakacak! Lütfen çevremizdeki “gerçek ihtiyaç sahiplerine” duyarlı olalım… Bayram sonra görüşmek dileğiyle… Sağlık ve başarı dileklerimle 20 Ağustos 2018 Rifat Serdaroğlu