Kaynak işçiliği ile hayata atılan sonra sendika liderliği yapan İsveç Başbakanı Stefan Lövfen, Svenska Dagbladet adlı İsveç’te 1884’ten beri günlük yayın yapan ulusal bir gazeteye geçen hafta röportaj verdi; İsveç Başbakanının söylediklerini aynen aktarıyorum! “Sanıyorum şu an için Sayın Erdoğan’ın sataşmadığı az sayıdaki Avrupalı liderlerden biri konumundayım. Ancak açık yüreklilikle İsveç halkına ve Avrupa kamuoyuna ifade etmek isterim ki benim Sayın Erdoğan ile bir söz düellosuna girmek gibi bir niyetim yok. Zira karşı karşıya olduğumuz şey örgütlü bir cehalet ve ben bunun ile baş edebilecek alt-kültürel bir donanıma sahip değilim! Kaldı ki başka bir Avrupalı liderin de böyle bir donanıma sahip olduğunu zannetmiyorum. Şu an devam etmekte olan tartışmaların hiçbirinin entelektüel bir derinliği olduğunu düşünmediğim için taraftarlarının kendisine “poposunun kılıyız” dediği bir güruh ile nasıl bir diyalog kuracağımızı bilmiyoruz. Açıkçası Avrupa olarak son 70 yıldır böyle bir olgu ile karşılaşmamıştık. Türk halkına olan inancımız ve desteğimiz nedeni ile biz İsveç Hükümeti olarak sessiz kalmayı tercih edeceğiz ve sataşmalara cevap vermeyeceğiz…” Çok kötü bir yiyecek için “köpeğin önüne atsan yemez” diye bir deyişimiz var. Bu sözler de aynen böyle! İsveç Başbakanı T.C Cumhurbaşkanına basın yoluyla bu kadar ağır hakaret yapıyor ve kendisine bir yanıt verilmiyorsa o zaman şu atasözümüz geçerlilik kazanır; “Sükût ikrardan gelir!” Yani susmak, kendisine yapılanı kabul etmektir… Belki yakında “Eyy İsveç” diye başlayan kuru sıkı bir efelenme duyarız! Ama o Başbakan Binali’nin işidir. Çünkü İsveç Başbakanının muhatabı, Başbakan Binali’dir. İsveç Başbakanının sadece şu cümlesine ben de katılırım; “Açıkçası Avrupa olarak son 70 yıldır böyle bir olgu ile karşılaşmamıştık!” İsveçli Stefan Bey ve Avrupa’nın diğer liderleri; Sizler Avrupa olarak 70 yıldır böyle bir olgu ile karşılaşmadınız, anladık! Peki biz ne yapalım? Biz 377 yıldır böyle bir olgu ile karşılaşmadık! En son 18. Osmanlı Sultanı ve 97. İslam Halifesi Sultan Deli İbrahim döneminde benzeri bir olgu ile karşılaşmıştık. Neyse ki o zaman, sizden olan (Yunanlı Anastasya) yani Kösem Sultan problemi çözmüştü. Şimdi Kösem Sultan da yok! El elde baş başta şaştık kaldık! Eyy Avrupa, hiç şikâyet etmeyin. Size yine bir Türk atasözü ile yanıt vereyim; “Kelin merhemi olsa, önce kendi başına sürermiş.” Uzun zamandır aradığımız merhemi galiba bulduk! İşe yararsa önce başımıza süreriz, sonra da oturur medeni insanlar gibi konuşuruz. Hadi kalın sağlıcakla Avrupalı cankuşlar… Böyle Alçak Anayasa Mahkemesi Olmaz Olsun; Anayasa Mahkemesi, adı “Panama Belgeleri” adlı dosyada adı geçen Başbakan’ı görevden aldı! Başsavcı “Ömür Boyu Siyasetten Men” cezasını da içeren mahkeme kararını Başbakan’a tebliğ etti. Başbakan; “Kararla ilgili çekincelerine rağmen hukuk devletine saygısından dolayı” istifa ettiğini açıkladı. Başbakan’ın milletvekili çocukları Meryem-Hasan-Hüseyin ve Muhammed için de dava açılacak… Değerli Okurlar; Böyle alçak mahkeme olur mu? Ülkenin gelişmesini istemeyen bazı dış güçler, Başbakan’ın adını bir belgeye yazdırdı diye koskoca Başbakan harcanır mı? Ne yapmış adam yani? Oğlu, onlarca gemi sahibi mi olmuş? Uzak Doğu Kumarhanelerinin en hatırlı müşterisi mi olmuş? Hollanda’da 7 tane gayrimenkulü, 140 Milyon Avro tutarında serveti mi varmış? Devlet müteahhitlerinden 630 Milyon Dolar avanta toplayıp, medya grubu mu satın almış? Olmadı kardeş olmadı! Bu yaptığınız kardeşliğe hiç yakışmadı! Kötü örnek oldunuz be Brother Pakistan! Allah muhafaza, sizden özenip de bizim mahkemeler de yolsuzlukların peşine düşerse, bir ne yapacağız? Hele hırsızı çok seven aziz ve necip milletimiz ne edecek? Ortada Müslüman Devlet Adamı kalmayacak yahu! Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Ağustos 2017 Rifat Serdaroğlu