ANA
Devlet Ana
Yasa Ana
Toprak Ana
Çocuğunun hızırıdır Ana.
Umudun, kavganın, direncin, sevdanın adıdır Ana.
Güzel ülkemin adıdır Ana(dolu)
Evrenin ve insanlığın var oluşu ile yaşamın merkezindedir;
anamız, bacımız, kadınlarımız.
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları istemesiyle tekstil fabrikasında greve başlaması ve işçilerin direnişini kırmak için fabrikayı kilitleyerek çıkarılan yangında 120 kadın işçinin katledilmesi ile başlayan ve o tarihten itibaren, emeğin ve direnişin bayraklaştığı günün adıdır 8 Mart Dünyaya Emekçi Kadınlar Günü.
Egemen güçlerin bir lütfu olarak değil direnen kadınların gücü ile kazanılmış bir gündür emekçi kadınlar günü.
Bu baş kaldırı ve direniş kadının toplumsal mücadeledeki yerinin tartşmasız öncü gücü olduğunu bizlere göstermektedir.
Dünyanın kabul ettiği,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Türkiye'de 1921 yılında kutlanmaya başlandı.
Ülkemizde 1970 li yıllarda gelişen emek mücadelesi ve sivil toplum örgütlenmesinde kadınlarımız büyük rol oynamıştır.
Gelişen bu toplumsal mücadele 12 Eylül 1980 Askeri darbesi ile yok edilmiş ve uzun yıllar ülke dikensiz gül bahçesi gibi yönetilmiştir.
1980 Darbesinden sonra, çevreyi ve doğayı korumak için örgütlü ve uzun soluklu eylemler ilk defa Bergama'lı köylülerin başlattığı Ovacık'daki altın madenine karşı olmuştur.
1992 ve 1997 yılları arsındaki eylemlerde
köylü kadınlar hep ön saflarda yer almış ve dünya basınında gündem olmuştur.
Zaman içerisinde gelişen çevre bilinci, Çanakkale, Aydın, Artvin, Rize gibi birçok il ve ilçelerde köylülerin, doğayı tahrip eden hidro elektrik santrellari (HES) ve jeotermal gibi tesislere karşı, çevreyi, ormanları, doğayı ve doğada yaşayan canlıların yaşam hakkını savunan eylemleri kısa sürede yurdun çeşitli bölgelerinde görünür olmuştur.
Doğanın ve ormanların yok edilişinin en vahşi ve acımasız olanı son yıllarda bölgenin oksijen deposu olarak bilinen Kazdağları katliamdır. Çanakkale Ovacık köyü Balaban mevkiindeki altın arama faaliyetlerine karşı öncülüğünü Çanakkale Belediyesi ile SU VE VİCDAN nöbeti adlı oluşumun yapmış oldukları mücadeleye destek vermek için
22 Eylül 2019 tarihinde ülkenin birçok bölgesinden gelen ressamlar olarak Kazdağları vahşetini yerinde resmetmek için bölgeye gidip
SU VE VİCDAN nöbeti grubunun özverili çalışmalarını gözlemleme fırsatı buldum.
Onların tatil beldelerinde denize girip bronzlaşma gibi derdi yoktu, onlar evlatlarını korur gibi doğayı, doğada yaşayan canlıları korumak için geceli gündüzlü gönüllü olarak nöbet başındaydı. İki günlük kazdağları direnişinde
birçok dost tanıdım, köylü kadınlar, çeşitli kadın ve sivil toplum örgütleri, çevreciler, gençler, aydın ve sanatçıların desteği bu karanlık günlere rağmen gelecek güzel günler adına umudumu yeşertti.
Çanakkale'deki yiğit kadınlar gibi ülkemizin her köşesinde her türlü talana, vurguna, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi gibi, her türlü hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı en ön safta mücadele veren, direnen, üreten yürekli kadınlara, gençlere, ve tüm yiğitlere selam olsun.
Saffet Tuncel
Ne hikmet iş:
Eski yıllarda ormam memurları, ormanı köylüden korumak için görev yapardı, şimdi köylüler ve çevreciler ormanı devletten korumak için amansız mücadele veriyor.