Çanakkale Haber

Süleyman IŞIK
Köşe Yazarı
Süleyman IŞIK
 

Danışman kedi, alımlı tavuk (ÖYKÜ)

Danışman kedi, alımlı tavuk Bu kez light bir yazı yazmak istiyorum. Bir yanda kriz, bir yanda sıcaklar...Galiba sürekli ciddiyet okurları da sıkıyor. Bu sefer hafif takılalım. Takılalım da ağır yazmak kolay, hafif yazmaksa ustalık ister. Üstelik bu kitapta Temel fıkraları da gitmez müdür fıkrası da. Mecburen gene iş yaşamından bir şeyler anlatmak lazım. Efendim, fıkramıza göre, İnsan kaynakları müdürü mevta olmuş. Öbür dünyada sorgu sual sonrasında cennete gidecekler listesine bakılmış, hazretin adı yok. Cehenneme gidecekler listesine bakmışlar, onda da yok. ‘Nasıl olur?’ demiş bizim müdür, ‘Bu nasıl bir kayıt düzenidir? Sağ iken benim tuttuğum sicil dosyaları bile sizinkinden daha düzenliydi’ . Melekler özür dilemişler ve ‘Bu, sık rastlanan bir durum değil. O nedenle nereye gideceğinizi siz seçin’ demişler. Bizimki ‘Cenneti isterim, ama cehennemi de bir göreyim’ demiş. Derhal 7 kat yerin altına inilip cehennemin kapısı açılmış. Bakmış ki, ırmaklar, çayırlar, huriler... Her şey harika. Üstelik tanıdığı bütün insan kaynakları müdürleri de orada... ‘Burası çok güzel, ama bir de cenneti görseydim’ demiş. Derhal cennete çıkılmış. Bizimki bakmışki, cennet de cehennem gibi. Tek farkı, cehennemde ırmaklar var, cennette ise deniz. Ama arkadaşları da cehennemde. ‘Ben seçimimi yaptım’ demiş insan kaynakları müdürü ‘Cehennemi istiyorum’. Cehenneme inilmiş, kapı açılıp bizimki içeri itilmiş. Fakat o ne? Manzara iğrenç. Müthiş bir sıcak, ne çayır, ne huri var. İşkencenin bini bir para. ‘Hey’ demiş meleklere bizimki, ‘İlk gösterdiğinizde böyle değildi’. Melekler kıs kıs gülüp cevap vermişler ‘İlki mülakattı. Şimdi işe alındın...’. İkinci fıkramız da Peryön E-Mail zincirinden...Bir yazılım şirketine Afrika’dan 7 yamyam programcı alınmış. Ancak patron, yamyamları çağırıp, ‘Bakın’ demiş, ‘Hiç kimseyi yemeyeceksiniz. Anlaştık mı?’. Yamyamlar yeminle söz verip işe başlamışlar. Aradan bir süre geçmiş, patron telaşla yamyamların liderini çağırıp ‘Temizlik yapan kız bir haftadır ortalarda yok. Göreniniz oldu mu?’ . Yamyamların lideri ‘Hayır, hiçbirimiz görmedik’ dedikten sonra yamyamları toplamış. ‘Bana bakın’ demiş, ‘Ne halt ettiğinizin farkında mısınız? Biz çaktırmadan 3 tane genel müdür muavini yedik, kimsenin ruhu duymadı. Onca müdür dururken temizlikçi kızı yemeniz şart mıydı?’. Biraz da danışmanlara takılalım...Efendim, çapkın mı çapkın bir kedi varmış. Kediler arasında bu konuda namı yürümüş. Biraz da gevezeymiş. Maceralarını diğer erkek kedilere anlatır dururmuş. Bir gün bakmışlar bizim çapkın kedi sus pus oturuyor. ‘Hayrola?’ demişler. ‘Sen pek böyle boş durmazdın...’. ‘Sormayın’ demiş bizimkisi. ‘Yine bir kediyi kovalıyordum. Kedi bir çitten atladı, ben de atladım. Fakat çitin ucunda bir tel varmış. Farkedemedim, şeyi kopardım’. ‘Peki şimdi ne yapıyorsun?’ demişler. Bizimki cevaplamış: ‘Artık danışmanlık yapıyorum...’. Bir danışman fıkrası daha...Bir tavuk çiftliğinde horozun biri, alımlı, genç bir tavuğa musallat olmuş. Onca tavuk dururken varsa yoksa o tavuk. Zavallı tavuk canından bezmiş. ‘Ne üzülüyorsun?’ demiş yaşlı bir tavuk, ‘Yarın çiftlikten firar et. Karşıki ormanda büyük bir meşe ağacı var. Tepesinde de bir baykuş. Git baykuşa danış. O her şeyi bilir’. Ertesi gün alımlı, genç tavuk, denileni yapmış. Bakmış baykuş tarif edilen yerde tünüyor. ‘Efendim’ demiş ‘Karşıki çiftlikten geliyorum. Orada bir horoz var. Onca tavuğa rağmen beni gözüne kestirdi. Canımdan bezdim. Ne önerirsiniz?’. ‘Kolay’ demiş baykuş büyük bir bilgelikle. ‘Balık ol. Böylece horoz seni uçsuz bucaksız denizde yakalayamaz. Üstelik, büyük ihtimalle horoz yüzme de bilmez ve boğulur. Böylece sen de kurtulursun’. Aklına yatmış söylenenler ve bizim alımlı, genç tavuk sevinerek çiftliğe dönmüş. Onu merakla bekleyen tavuklara yaptığı görüşmeyi sevinçle anlatmış. ‘İyi de...’ demiş tavuklar, ‘Sen balık olamazsın ki, üstelik sen de yüzme bilmezsin, sen de boğulursun. İyisi mi sen git tekrar danış...’. Çaresiz tekrar baykuşun karşısına dikilmiş bizim genç tavuk. ‘Efendim, ben dün size geldim. Derdimi anlattım. Balık olursam kurtulacağımı söylediniz. Ama ben balık olamam. Üstelik ben de yüzme bilmem, boğulurum’... Baykuş, ‘Valla ben orasına karışmam’ demiş. ‘Ben danışmanım’... Son fıkramız yine danışmanlarla ilgili. Rivayet odur ki, sabık Arthur Andersen’in keçi sakallı danışmanlarından biri bir proje için İzmir’e giderken Karacabey civarında sürüsünü otlatan bir çobana denk gelmiş. Bakmış hava güzel, ee vakit de müsait, biraz çobanla dalga geçmek istemiş canı. Yanaşmış sürüye, çobanla hoş beşten sonra ‘Ağa’ demiş, ‘Senin süründe kaç koyun olduğunu bilirsem bana bir kuzu verir misin?’. Çoban düşünmüş, içinden ‘Ulan adam Allah’ın şehirlisi. Koyundan kuzudan ne anlar. Saymaya kalksa yarım saatini alır’ demiş ve cevap vermiş: ‘Tamam bey, dediğin gibi olsun. Koyunlara bakıp saymayacan ama…’. Danışman laptopunu çıkarmış, VIN’ını takmış, uyduya bağlanıp sürünün fotoğrafını çekip saymış ve ‘357 tane koyun-kuzu var bu sürüde’ demiş. Çoban şaşkın, kafası karışmış nasıl oldu bu iş diye. Ama çare yok. ‘Tamam bey, dilediğin kuzuyu al’ demiş. Danışman kuzuyu alıp bagaja koymuş. Tam ayrılacakken bu kez çoban teklifte bulunmuş. ‘Bey’ demiş. ‘Senin mesleğini bilirsem kuzumu geri verir misin?’. Danışman, kendinden emin ‘Tabii. Ama bilemezsen bir kuzunu daha alırım’. Anlaşmışlar. Çoban demiş ki, ‘Bey, sen danışmansın’. Danışman şokta. ‘Nereden anladın danışman olduğumu’ diye çıkışınca çoban sakin sakin yanıtlamış: ‘Danışmansın çünkü, çağırılmadan geldin. Bana, benim bildiğim bir bilgi getirdin. Sürümde 357 koyunum olduğunu zaten biliyordum. Ayrıca, verdiğin bu bilgi hiçbir işime yaramadı. Hadi bunlar neyse de, senin bir halttan anladığın falan da yok’. Danışman çok bozulmuş. ‘Bunu da nereden çıkardın?’ diye gürlemiş. Çoban yine sükunetini yitirmeden yanıt vermiş: ‘Bu kadar koyun-kuzu dururken köpeğimi alıp bagaja koydun. Bari köpeğimi geri ver’… Şimdi danışmanlar kızacak, kafayı onlarla bozduk diye ama ben de eski danışmanlardanım…
Ekleme Tarihi: 20 Ekim 2020 - Salı
Süleyman IŞIK

Danışman kedi, alımlı tavuk (ÖYKÜ)

Danışman kedi, alımlı tavuk

Bu kez light bir yazı yazmak istiyorum. Bir yanda kriz, bir yanda sıcaklar...Galiba sürekli ciddiyet okurları da sıkıyor. Bu sefer hafif takılalım.

Takılalım da ağır yazmak kolay, hafif yazmaksa ustalık ister. Üstelik bu kitapta Temel fıkraları da gitmez müdür fıkrası da. Mecburen gene iş yaşamından bir şeyler anlatmak lazım.

Efendim, fıkramıza göre, İnsan kaynakları müdürü mevta olmuş. Öbür dünyada sorgu sual sonrasında cennete gidecekler listesine bakılmış, hazretin adı yok.

Cehenneme gidecekler listesine bakmışlar, onda da yok. ‘Nasıl olur?’ demiş bizim müdür, ‘Bu nasıl bir kayıt düzenidir? Sağ iken benim tuttuğum sicil dosyaları bile sizinkinden daha düzenliydi’ .

Melekler özür dilemişler ve ‘Bu, sık rastlanan bir durum değil. O nedenle nereye gideceğinizi siz seçin’ demişler. Bizimki ‘Cenneti isterim, ama cehennemi de bir göreyim’ demiş. Derhal 7 kat yerin altına inilip cehennemin kapısı açılmış. Bakmış ki, ırmaklar, çayırlar, huriler... Her şey harika. Üstelik tanıdığı bütün insan kaynakları müdürleri de orada...

‘Burası çok güzel, ama bir de cenneti görseydim’ demiş. Derhal cennete çıkılmış. Bizimki bakmışki, cennet de cehennem gibi. Tek farkı, cehennemde ırmaklar var, cennette ise deniz. Ama arkadaşları da cehennemde.

‘Ben seçimimi yaptım’ demiş insan kaynakları müdürü ‘Cehennemi istiyorum’. Cehenneme inilmiş, kapı açılıp bizimki içeri itilmiş. Fakat o ne? Manzara iğrenç. Müthiş bir sıcak, ne çayır, ne huri var. İşkencenin bini bir para. ‘Hey’ demiş meleklere bizimki, ‘İlk gösterdiğinizde böyle değildi’. Melekler kıs kıs gülüp cevap vermişler ‘İlki mülakattı. Şimdi işe alındın...’.

İkinci fıkramız da Peryön E-Mail zincirinden...Bir yazılım şirketine Afrika’dan 7 yamyam programcı alınmış. Ancak patron, yamyamları çağırıp, ‘Bakın’ demiş, ‘Hiç kimseyi yemeyeceksiniz. Anlaştık mı?’. Yamyamlar yeminle söz verip işe başlamışlar.

Aradan bir süre geçmiş, patron telaşla yamyamların liderini çağırıp ‘Temizlik yapan kız bir haftadır ortalarda yok. Göreniniz oldu mu?’ . Yamyamların lideri ‘Hayır, hiçbirimiz görmedik’ dedikten sonra yamyamları toplamış. ‘Bana bakın’ demiş, ‘Ne halt ettiğinizin farkında mısınız? Biz çaktırmadan 3 tane genel müdür muavini yedik, kimsenin ruhu duymadı. Onca müdür dururken temizlikçi kızı yemeniz şart mıydı?’.

Biraz da danışmanlara takılalım...Efendim, çapkın mı çapkın bir kedi varmış. Kediler arasında bu konuda namı yürümüş. Biraz da gevezeymiş. Maceralarını diğer erkek kedilere anlatır dururmuş.

Bir gün bakmışlar bizim çapkın kedi sus pus oturuyor. ‘Hayrola?’ demişler. ‘Sen pek böyle boş durmazdın...’. ‘Sormayın’ demiş bizimkisi. ‘Yine bir kediyi kovalıyordum. Kedi bir çitten

atladı, ben de atladım. Fakat çitin ucunda bir tel varmış. Farkedemedim, şeyi kopardım’. ‘Peki şimdi ne yapıyorsun?’ demişler. Bizimki cevaplamış: ‘Artık danışmanlık yapıyorum...’.

Bir danışman fıkrası daha...Bir tavuk çiftliğinde horozun biri, alımlı, genç bir tavuğa musallat olmuş. Onca tavuk dururken varsa yoksa o tavuk. Zavallı tavuk canından bezmiş.

‘Ne üzülüyorsun?’ demiş yaşlı bir tavuk, ‘Yarın çiftlikten firar et. Karşıki ormanda büyük bir meşe ağacı var. Tepesinde de bir baykuş. Git baykuşa danış. O her şeyi bilir’. Ertesi gün alımlı, genç tavuk, denileni yapmış. Bakmış baykuş tarif edilen yerde tünüyor.

‘Efendim’ demiş ‘Karşıki çiftlikten geliyorum. Orada bir horoz var. Onca tavuğa rağmen beni gözüne kestirdi. Canımdan bezdim. Ne önerirsiniz?’. ‘Kolay’ demiş baykuş büyük bir bilgelikle. ‘Balık ol. Böylece horoz seni uçsuz bucaksız denizde yakalayamaz. Üstelik, büyük ihtimalle horoz yüzme de bilmez ve boğulur. Böylece sen de kurtulursun’.

Aklına yatmış söylenenler ve bizim alımlı, genç tavuk sevinerek çiftliğe dönmüş. Onu merakla bekleyen tavuklara yaptığı görüşmeyi sevinçle anlatmış. ‘İyi de...’ demiş tavuklar, ‘Sen balık olamazsın ki, üstelik sen de yüzme bilmezsin, sen de boğulursun. İyisi mi sen git tekrar danış...’. Çaresiz tekrar baykuşun karşısına dikilmiş bizim genç tavuk. ‘Efendim, ben dün size geldim. Derdimi anlattım. Balık olursam kurtulacağımı söylediniz. Ama ben balık olamam. Üstelik ben de yüzme bilmem, boğulurum’... Baykuş, ‘Valla ben orasına karışmam’ demiş. ‘Ben danışmanım’...

Son fıkramız yine danışmanlarla ilgili. Rivayet odur ki, sabık Arthur Andersen’in keçi sakallı danışmanlarından biri bir proje için İzmir’e giderken Karacabey civarında sürüsünü otlatan bir çobana denk gelmiş. Bakmış hava güzel, ee vakit de müsait, biraz çobanla dalga geçmek istemiş canı.

Yanaşmış sürüye, çobanla hoş beşten sonra ‘Ağa’ demiş, ‘Senin süründe kaç koyun olduğunu bilirsem bana bir kuzu verir misin?’.

Çoban düşünmüş, içinden ‘Ulan adam Allah’ın şehirlisi. Koyundan kuzudan ne anlar. Saymaya kalksa yarım saatini alır’ demiş ve cevap vermiş: ‘Tamam bey, dediğin gibi olsun. Koyunlara bakıp saymayacan ama…’. Danışman laptopunu çıkarmış, VIN’ını takmış, uyduya bağlanıp sürünün fotoğrafını çekip saymış ve ‘357 tane koyun-kuzu var bu sürüde’ demiş.

Çoban şaşkın, kafası karışmış nasıl oldu bu iş diye. Ama çare yok. ‘Tamam bey, dilediğin kuzuyu al’ demiş. Danışman kuzuyu alıp bagaja koymuş. Tam ayrılacakken bu kez çoban teklifte bulunmuş. ‘Bey’ demiş. ‘Senin mesleğini bilirsem kuzumu geri verir misin?’. Danışman, kendinden emin ‘Tabii. Ama bilemezsen bir kuzunu daha alırım’. Anlaşmışlar. Çoban demiş ki, ‘Bey, sen danışmansın’. Danışman şokta. ‘Nereden anladın danışman olduğumu’ diye çıkışınca çoban sakin sakin yanıtlamış: ‘Danışmansın çünkü, çağırılmadan geldin. Bana, benim bildiğim bir bilgi getirdin. Sürümde 357 koyunum olduğunu zaten biliyordum. Ayrıca, verdiğin bu bilgi hiçbir işime yaramadı. Hadi bunlar neyse de, senin bir

halttan anladığın falan da yok’. Danışman çok bozulmuş. ‘Bunu da nereden çıkardın?’ diye gürlemiş. Çoban yine sükunetini yitirmeden yanıt vermiş: ‘Bu kadar koyun-kuzu dururken köpeğimi alıp bagaja koydun. Bari köpeğimi geri ver’…

Şimdi danışmanlar kızacak, kafayı onlarla bozduk diye ama ben de eski danışmanlardanım…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.