Bazı acılar kolay kolay geçmez.
Bazı sözler, yıllar geçse de kulakta çınlamaya devam eder.
Ve bazı yaralar, görünmese de içten içe kanar.
İşte o yaraların en derininde, affedemediklerimiz yatar.
Bazen bir başkasını…
Bazen kendimizi…
Bazen geçmişteki bir anı…
Ve çoğu zaman, “keşke”lerle dolu suskunlukları…
Affetmek zor gelir insana.
Çünkü affetmek, unutmak gibi algılanır çoğu zaman.
Oysa affetmek, ne olanı yok saymaktır ne de yaşananı silmek…
Affetmek; yükü indirmektir.
Taşımaktan yorulduğun ağırlığı bırakmaktır.
Kimse için değil,
Kendin için…
Çünkü affetmedikçe kalp tam iyileşemez.
Hep bir sızı kalır geride,
Hep bir eksik huzur…
Ve insan, ne kadar ileriye gitse de
O affedemedikleriyle geriye çekilir fark etmeden.
Bazen en zor olan, kendini affetmektir.
Yaptığın bir hata…
Yapamadığın bir cesaret…
Kendine söylediğin kırıcı bir cümle…
Ama bil ki sen de insansın.
Ve insan, yanılarak büyür.
Kırılarak olgunlaşır.
Affederek özgürleşir.
Şimdi…
Belki bir adım atma zamanı.
İçinden bir sesle,
Kendi kalbine el uzatma zamanı.
"Tamam" deme zamanı.
“Geçti, öğrendim… Ve artık bırakıyorum” diyebilme cesareti…
Çünkü affetmek, geçmişin zincirlerini kırmaktır.
Ve bazen tek bir affediş,
Koca bir ömrü hafifletir.