Atatürk, rahmeti rahmana kavuştuğu andan sonra “Karşı Devrim” hareketi derhal başlatıldı. Asırlardır Türkleri Anadolu’dan çıkarmak, Orta Asya içlerine sürmek için çeşitli projeler üreten Vatikan ve emperyalist devletler, içimizdeki sapkınlarla iş birliğine gittiler. Planlayarak, önce bizi bize düşman ettiler.
Özellikle Cumhuriyet boyunca Türk Milletinin başı ne zaman sıkıntıya girse, ülkede silahlar patlayıp isyanlar çıksa bu melanetlerin altından, kendini İngilizlere-Amerikalılara kullandırmaktan zevk alan iki grup çıkmıştır; -Şeriat isteyen yobazlar, -Kürtçü-Bölücü eşkıyalar! Bu iki iblis grup kılık değiştirmekte çok ustadır. Zaman olur sağ düşüncedeki gençlerin içine karışıp onları yönlendirirler, zaman olur solcu gençlere karışıp onları yönetirler. Ermeni çetelerle iş birliği yapanlar da bunlardır, Araplarla beraber olup Türk Askerine kurşun sıkanlar da bunlardır. 1923’ten bugüne kadar ki 28 adet silahlı isyanları inceleyin, bu gerçeği görürsünüz. Bu iblis en büyük kötülüğü, İslam Dinine ve Kürt kökenli kardeşlerimize yapmıştır. Ayrıca verdiğimiz on binlerce şehidimizin yanında, AKP yüzünden yaşadığımız ekonomik çöküntüyü def edecek paranın iki mislini, mermiye silaha harcattılar! Gelecek nesillerin haklarını gasp ettiler.
Bıkmadan Türk Milletini bölmeye çalıştılar. Cahil halkımızın kafasını çarpıtılmış bilgilerle doldurdular ve insanları tarikatlar ve cemaatler kanalıyla Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı yaptılar. Cüppelisi, Menzillisi, Nurlusu, Nursuzu çeşitli tarikatların sözüm ona önderleri süper zengin oldular ve devletimize darbe yapacak güce ulaştılar.
Cumhuriyet değerlerimiz en büyük darbeyi de AKP iktidarları zamanında yedi. Türkiye’de yaşayan tüm insanlarımızı bir çatı altında toplamak demek olan “Ne Mutlu Türküm Diyene” ilkesini kaldırıp attılar. Türklüğü alt kimlik haline getirdiler. Bizlere Arap Milliyetçiliğini dayattılar. PKK Narko-Terör örgütü ile masaya oturup, kanlı bir terör örgütünü Türk Devletinin muhatabı yaptılar. Kendi vatanı için savaşmaktan kaçan Suriyelileri içimize soktular. Bazı bölgelerimizde neredeyse “kendi vatanımızda yabancı” durumuna düştük. Hırsızlık ve soygunlar zirve yaptı. Türk tarihinde ilk kez, “Besmele ile çalan” siyaset bezirganlarını ve seccade şeytanlarını gördük. Yani, Atatürk zamanındaki gibi “Türk Milleti” olma vasfımızı koruyamadık, paramparça olduk!
AKP hala, bu ayrımcılığa devam edip, kendi toplumunu kurma peşinde. Bu kötü gidişi engelleyecek, Türk Milletini ayağa kaldıracak, bizi tekrar bir ve bütün yapacak bir muhalefet partimiz de maalesef yok…
Değerli Okurlar; Bizlerin gelecekle olan bağımız, bu hayata ve bu ülkeye bırakacaklarımızdır. Kimseyi suçlamadan soruyorum; Bizim neslimiz, evlatlarımıza-torunlarımıza, dedelerimizin-babalarımızın bizlere bıraktığı gibi bir Türkiye bırakabiliyor muyuz? Üzülerek söylüyorum, bırakamıyoruz! Eğer ülkemiz bugün bu halde ise bu durumdan hepimiz sorumluyuz. Siyasetçiler oy uğruna, yapamadıkları veya yanlış yaptıkları için, milletimiz yapılan yanlışlara ses çıkarmadığı için, devletin dinamik kurumları demokrasimizi ve cumhuriyetimizi korumadıkları için hepimiz suçluyuz! Ama eskiyi suçlamanın, bugüne bir faydası yok ki! Hele bu suçlamalar, yanlış bilgiye dayanıyorsa! İnanın insanın içi acıyor. Kasım ayına yetiştirmeyi planladığımız “Kadrolu Dertler” kitabımızda yakın tarihimizdeki yanlışları silip, doğruları sizlere sunacağız, inşallah…
Madem gelecek nesillere demokrasisi uluslararası standarda ulaşmış, zenginleşmiş, sosyal adaleti sağlamış, bağımsız bir Türkiye bırakamıyoruz o zaman gelin asgari müştereklerde uzlaşmış bir toplum, gerçek anlamda “Millet” olmayı başarmış bir toplum bırakalım.
Bunu bizler yapabiliriz. Ben sizlere, alışageldiğimiz-klasik, belli sayıda insanın bir araya gelip kurduğu ve mevcut düzendeki partilerin aynısı olan bir parti kuralım demiyorum. Ben, etnik kökeni-inancı- dili-dini-mezhebi ne olursa olsun, özünde insan olmayı başarabilmiş bir toplumu kuracak, gençlerimize “EŞİT YARIŞMA ve HİZMET OLANAĞI” sunacak, lider sultası olmayacak, dürüst insanların bir araya gelebileceği, geleceğin Türkiye’sini bilgi ve inançla kurabilecek, proje ve yatırım kafası olan Çağdaş bir parti kurmayı öneriyorum.
Türkiye’ye geçmişte hizmet etmiş, konusunda uzman ve dünyadaki muhatapları tarafından saygı duyulan on binlerce yetişmiş, rafine insanımız var. Elimizde de sosyal medya dediğimiz bir iletişim sihirbazı var. Gelin bizler antrenörlük yapalım, bilgi ve deneyimlerimizi gençlerimize aktaralım, onlar en iyisini gerçekleştireceklerdir. Başarabiliriz…
İlk adım ve en önemli adım birbirimizle uzlaşmalıyız! Uzlaşmak, tek başına tüm ayrık otlarının köklerini kurutur. Anayasamızın ilk altı maddesinde uzlaşacağız. Bu, konu olmazsa olmazımızdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirinde uzlaşacağız. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde uzlaşacağız. Büyük Atatürk’ü, dindar ve mütedeyyin kesimlere doğru anlatıp, onları Atatürk ile uzlaştıracağız. Cehaletle, din istismarıyla mücadelede uzlaşacağız. AKP’yi sadece hesap sorulacak bir parti olarak görmekte uzlaşacağız. Komşularımızla uzlaşacağız. Bilimde, sanatta, doğruda, güzellikte, üretmekte, hakça paylaşmakta, çağdaşlıkta uzlaşacağız. Siyasete kalite getirmekte uzlaşacağız.
Uzlaşmak, ideolojilerimizi kaldırıp bir kenara atalım demek değildir! Ama Türkiye’nin bir açık cezaevine dönüştüğü, hukuk devletin yok edildiği, ekonomimizin batırıldığı, Cumhuriyet değerlerinin ve anayasanın paspas edildiği bu ortamda hiçbir ideoloji, Türkiye ve Türk Milletinden önemli değildir. Lütfen görüşlerinizi (rifatserdaroglu@gmail.com) adresine yazın! Kendi düşüncelerinizi, neler yapabileceğinizi, çevrenizde bu olaya destek olacak kişilerin kimler olabileceğinizi düşünün ve bize bildirin. Önümüzde daha zamanımız var. Çaresiz değiliz, çare sizsiniz! Başarabilirsiniz…
Sağlık ve başarı dileklerimle 31 Ağustos 2018 Rifat Serdaroğlu