DUYURULUR !!! Yarından itibaren evlerde kullanılan sularımız akmayacaktır...
Yok, henüz değil ama bu gidişle maalesef bu gerçek olabilir...
Düşünelim ...Bir gün dahi sular kesilse..İçme suyuda dahil , her alanda kullandığımız suya ulaşamazsak ne olur.?.
Su , insan hayatı için nefesten sonra gelen en önemli öğedir.
İnsan besin almadan haftalarca yaşayabilir su olmadan ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücut suyunun % 10 azalmasıyla yaşam tehlikeye girmeye başlar. % 20 si yitirildiğinde ise ölümle sonuçlanır. Doğada bulunan tüm canlılar için yaşam kaynağı olan suyu sadece bizler yani insan için ,hatırlayalım isterseniz neden suya ihtiyaç duyarız...
1. İnsan vücudundaki su oranı cinsiyet, yaş, fiziksel özellikler ve günlük fiziksel aktivitelerine göre değişim gösterir. Çocukların vücutlarındaki su oranı %70 civarlarında iken, yetişkin bireylerde bu oran %50 - %60 aralığında değişmektedir
.2. Su, insan yaşamı için oksijenden sonra en önemli ikinci gereksinimdir. Kanın %83’ü, kemiklerin %22’si, beynin ve kasların %75’i sudur.Bu oranlardan da anlayacağımız üzere hiçbir şey susuz yaşayamaz; su, temel enerji kaynağıdır ve vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üreterek bize yaşam gücü sağlar..Günlük aktiviteler sonucu vücudumuzda biriken toksinleri atmak için yaklaşık olarak günlük 2.5 lt ile 3 lt arasında su kaybı yaşarız. İdrarla 1.5 lt, deri yoluyla 0.5 lt, dışkı ve solunum ile 0.3 ‘er lt olmak üzere.
3. Kaybedilen suyun vücuda geri kazandırılması, su ihtiyacımızın giderilmesi, yani hidrasyon; hayati fonksiyonlarımızın düzgün şekilde yürümesi için büyük önem taşımaktadır..Günlük olarak almamız gereken minimum sıvı miktarı, bireyden bireye değişmek kaydıyla, ortalama olarak 3 lt’dir diyebiliriz.
Sağlıklı bir insan haftalarca yemek yemeden yaşayabilirken, susuzluğa dayanma süresi birkaç günü geçemez.70 kilogram ağırlığındaki bir erkeğin vücut su içeriğinin
% 2 azalması ya da diğer bir deyişle 1.4 litre su kaybı yaşaması vücudun su dengesini bozmakta, günlük aktiviteleri sekteye uğratmaktadır.
Eğer ki günlük olarak vücuttan atılması gerekenden daha fazla su kaybı yaşarsanız, bu duruma da dehidrasyon adı veriliyor. Kısaca, aşırı su kaybı da diyebiliriz.
4.Günlük hayatımızda birçoğumuz dehidrasyon durumunu yaşasak bile çoğu zaman farkına varmayız. Bu da günlük hayatımıza stres, unutkanlık, panik, gerginlik... olarak yansır; yine, biz farkında olmadan.
5.Dehidrasyon, doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunların temizlenmesine yardımcı olur.
6. Vücutta bulunan su miktarını her an kontrol altında tutan beyin, normalden fazla azalma gördüğünde, vücuttan atılan suyun miktarını kısar, bu da idrarımızın renginin koyu gözükmesine neden olur.
. Vücudumuzda oldukça küçük bir yer kaplamasına rağmen, vücuttaki suyun büyük bir bölümünü kullanan ve susuzluk durumunda ilk tepkiyi veren organımız, beyindir. Susadığınızda ağzınız kurur ya hani, işte bu tepkiyi oluşturan da beyninizdir.
7.Beynin bu hamlesine rağmen halen vücuda su girmez eğer, bir sonraki hamlesi kendi aktivitelerini kısmak olacaktır. Susuz kaldığınızda sersemlemeniz, karar verme mekanizmanızın bozulması, algılama yeteneğinizin düşmesi gibi..
8.Eğer tüm bunlara rağmen halen vücuda su girmezse, bir sonraki adım zihin ve vücut fonksiyonlarınızın neredeyse durma noktasına gelmesidir. Hormonsal aktiviteler azalır, sindirim sistemi yavaşlar.
9. Vücudun günlük ihtiyacı olan suyu karşılayan, Hidrasyon – Dehidrasyon dengesini sağlayan bir insanın fiziksel ve kimyasal aktiviteleri düzgün olarak yerine gelir. Düşünme başta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları sorunsuz şekilde işler.
. Günlük ihtiyacımız kadar su almaya başladığımızda; fiziksel aktiviteleri yapma becerilerimizin %15,zihinsel aktiviteleri gerçekleştirme, olaylara tepki verme hızımızın %100’e yakın, sorunlara çözüm üretme ya da algılama yetimizin %20’ye yakın gelişme gösterdiği görülmüştür.
Kısacası su; hayattır, doğanın biz insanlara sunduğu en etkili, en basit, en yan etkisiz ilaçtır. Suyun olduğu hayatta canlılık vardır, huzur vardır..
Yeryüzünün yüzde 70'i su oluşturuyor, bunun yüzde 97,5'i tuzlu su ve yüzde 2,5'i tatlı su.
Kirli suların yol açtığı hastalıklardan her yıl 2,2 milyon insan ölüyor, ve her 8 saniyede bir bebek can veriyor.
Kirli su kurbanlarının çoğu gelişmekte olan ülkelerde. 1,2 milyar insanın içecek suyu yok. Dünya nüfusunun üçte birinin, 2,4 milyar insanın, su arıtma tesisi yok.
Son yüzyılda dünya nüfusu 2 kat, su tüketimi ise 6 kat arttı. Kalkınmakta olan ülkelerde sanayi atıklarının yüzde 70'i, kanalizasyonun yüzde 90'ı doğrudan su kaynaklarına veriliyor.
Dünya nüfusunun yüzde 40'ı su sıkıntısı çekmekte.
1 litre atık su, 8 litre temiz su kirletmekte.
Dünya tarım alanlarının yüzde 70'i çölleşme tehlikesi altında.
En yoksul yüzde 20'lik kesim temiz içme suyundan mahrum.
Avrupa'da kişi başına günde 160 litre su tüketilirken, bu oran Somali'de 5-10 litre ve bu suya ulaşmak için kilometrelerce yol katedilmek zorunda.
Açıklanan raporlara göre; 2032'de dünya nüfusunun yarısı içecek su bulamayacak.
Yıllık kişi başına en fazla tatlı suya sahip 3 ülke:
Grönland 10 milyon 578 bin 950, Fransız Guyanası 736 bin 260, İzlanda 582 bin 190 metreküp.
Yıllık kişi başına en az tatlı suya sahip 3 ülke:
Kuveyt 8, Gazze Şeridi 41, Birleşik Arap Emirlikleri 49 metreküp.
Belki de sıra bizde...
Gelişmekte olan ülkelerde su kaynaklı rahatsızlıklar hala hastalıkların temel nedeni olmayı sürdürüyor. Milyonlarca insan “sadece el yıkamak” gibi temel hijyenik bir pratikle bile bu rahatsızlıktan kurtulabilecekken, bu sorun çözülemiyor.
SUSUZ GÜNLERE KALMADAN ÖNCE GELİN SUYUMUZA SAHİP ÇIKALIM...