Anasayfa
Yazarlar
Taner ARÇUKOĞLU
Yazı Detayı
Bu yazı 178 kez okundu.
Türkiye Cumhuriyeti ; Cemaatler, Tarikatlar Bunlara Bağlı Uyduruk dernekler..
.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, çağdaşlaşma ve akılcılık yolunda attığı devrimsel adımlarla, ülkemizi modern bir hukuk devleti haline getirme çabası içindeydi. O, sadece siyasi bir lider değil; aynı zamanda bir toplum mühendisiydi. Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyettir” sözleri, cumhuriyetin temel taşlarından biri olan laiklik ilkesine vurgu yapmakta ve toplumun ilerlemesinde akıl ve bilimin rehberliğini öne çıkarmaktadır.
Cemaat ve Tarikatlerin Toplumsal Yapıya Etkisi
Son yıllarda, cemaatler ve bunlara bağlı çeşitli derneklerin etkisinin giderek arttığını gözlemliyoruz. Bu yapıların bir kısmı, dinin bireysel bir mesele olması gerektiği ilkesinden saparak, toplumu şekillendirme, hatta siyaseti etkileme çabalarına girmektedir. Bu durum, Atatürk’ün kurduğu laik ve çağdaş Türkiye idealine aykırı bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Cemaatler ve tarikatlar, özellikle ekonomik ve sosyal alanlarda güç kazandıkça, bireylerin bağımsız düşünme yetilerini baskı altına alabilmekte ve onları itaatkâr birer üye haline getirebilmektedir. Bu tür yapılar, bireysel özgürlükleri kısıtlamakta ve toplumun kolektif aklını gölgede bırakmaktadır. Üstelik, bazı cemaatlerin maddi kazanç ve siyasi nüfuz elde etme amacıyla hareket ettikleri de bir gerçektir. Bu durum, bireylerin özgür iradesini kullanma hakkını tehdit ettiği gibi, devletin laik ve tarafsız yapısına da zarar vermektedir.
Atatürk’ün Medeniyet Vizyonu
Atatürk, medeniyeti, bir milletin ilerlemesi için olmazsa olmaz bir rehber olarak tanımlamış ve bilimsel düşüncenin, eğitimin ve sanatın önemine dikkat çekmiştir. Ona göre, bir toplumun gerçek ilerleme kaydedebilmesi için dogmatik düşüncelerden arınması ve aklı rehber edinmesi gereklidir.
Medeniyetin gereklilikleri arasında yer alan bilimsel eğitim, bireylerin sorgulama yetisini geliştiren ve onları özgür bireyler haline getiren bir süreçtir. Ancak cemaat ve tarikatların etkisi altında şekillenen bireyler, çoğunlukla dogmatik bir eğitim anlayışı ile yetişmekte, bu da onların topluma ve insanlığa katkıda bulunma potansiyellerini sınırlamaktadır.
Cemaat ve Derneklerin Artan Etkisi
Günümüzde, cemaatler ve bunlara bağlı derneklerin artan etkisi, yalnızca bireyler üzerinde değil, devlet mekanizmaları üzerinde de hissedilir hale gelmiştir. Bu yapıların bazıları, sosyal dayanışma ve yardım gibi olumlu faaliyetlerle topluma katkı sağlıyor gibi görünse de, birçoğu gizli ajandalarla hareket ederek toplumsal kutuplaşmaya ve kamplaşmaya neden olmaktadır.
Bu durum, toplumsal barışı ve bireylerin eşit haklara sahip olduğu bir ülke idealini tehlikeye sokmaktadır. Devletin, anayasal düzeni koruma ve bireylerin özgürlüklerini garanti altına alma görevi, bu noktada hayati bir öneme sahiptir.
Medeniyetin Yol Göstericiliği
Atatürk’ün “Tarikat-ı medeniyet” olarak nitelendirdiği yol, bireylerin akıl ve bilimi rehber edinerek özgürleştiği bir yaşam biçimini işaret eder. Bu yolda ilerlemek, yalnızca bireysel hak ve özgürlüklerin korunması anlamına gelmez; aynı zamanda toplumsal dayanışmayı, refahı ve huzuru artırır. Medeniyetin gerekliliklerini yerine getiren bir toplum, çağdaş dünyada hak ettiği yeri alabilir ve gelecek nesillere daha iyi bir miras bırakabilir.
El Cümle ;
Cemaat ve tarikatların bireyler ve toplum üzerindeki etkisini en aza indirmek için, devletin laiklik ilkesini titizlikle koruması ve eğitime öncelik vermesi şarttır. Atatürk’ün “Medeniyet yolunda duraksayanlar, asla affedilmez” sözünü hatırlamak ve bu yolda kararlılıkla ilerlemek, yalnızca Atatürk’e değil, geleceğimize karşı da bir sorumluluktur. Medeniyetin ışığı, her zaman karanlığa karşı galip gelecektir.
Ekleme
Tarihi: 27 Kasım 2024 - Çarşamba
Türkiye Cumhuriyeti ; Cemaatler, Tarikatlar Bunlara Bağlı Uyduruk dernekler..
.Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, çağdaşlaşma ve akılcılık yolunda attığı devrimsel adımlarla, ülkemizi modern bir hukuk devleti haline getirme çabası içindeydi. O, sadece siyasi bir lider değil; aynı zamanda bir toplum mühendisiydi. Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyettir” sözleri, cumhuriyetin temel taşlarından biri olan laiklik ilkesine vurgu yapmakta ve toplumun ilerlemesinde akıl ve bilimin rehberliğini öne çıkarmaktadır.
Cemaat ve Tarikatlerin Toplumsal Yapıya Etkisi
Son yıllarda, cemaatler ve bunlara bağlı çeşitli derneklerin etkisinin giderek arttığını gözlemliyoruz. Bu yapıların bir kısmı, dinin bireysel bir mesele olması gerektiği ilkesinden saparak, toplumu şekillendirme, hatta siyaseti etkileme çabalarına girmektedir. Bu durum, Atatürk’ün kurduğu laik ve çağdaş Türkiye idealine aykırı bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Cemaatler ve tarikatlar, özellikle ekonomik ve sosyal alanlarda güç kazandıkça, bireylerin bağımsız düşünme yetilerini baskı altına alabilmekte ve onları itaatkâr birer üye haline getirebilmektedir. Bu tür yapılar, bireysel özgürlükleri kısıtlamakta ve toplumun kolektif aklını gölgede bırakmaktadır. Üstelik, bazı cemaatlerin maddi kazanç ve siyasi nüfuz elde etme amacıyla hareket ettikleri de bir gerçektir. Bu durum, bireylerin özgür iradesini kullanma hakkını tehdit ettiği gibi, devletin laik ve tarafsız yapısına da zarar vermektedir.
Atatürk’ün Medeniyet Vizyonu
Atatürk, medeniyeti, bir milletin ilerlemesi için olmazsa olmaz bir rehber olarak tanımlamış ve bilimsel düşüncenin, eğitimin ve sanatın önemine dikkat çekmiştir. Ona göre, bir toplumun gerçek ilerleme kaydedebilmesi için dogmatik düşüncelerden arınması ve aklı rehber edinmesi gereklidir.
Medeniyetin gereklilikleri arasında yer alan bilimsel eğitim, bireylerin sorgulama yetisini geliştiren ve onları özgür bireyler haline getiren bir süreçtir. Ancak cemaat ve tarikatların etkisi altında şekillenen bireyler, çoğunlukla dogmatik bir eğitim anlayışı ile yetişmekte, bu da onların topluma ve insanlığa katkıda bulunma potansiyellerini sınırlamaktadır.
Cemaat ve Derneklerin Artan Etkisi
Günümüzde, cemaatler ve bunlara bağlı derneklerin artan etkisi, yalnızca bireyler üzerinde değil, devlet mekanizmaları üzerinde de hissedilir hale gelmiştir. Bu yapıların bazıları, sosyal dayanışma ve yardım gibi olumlu faaliyetlerle topluma katkı sağlıyor gibi görünse de, birçoğu gizli ajandalarla hareket ederek toplumsal kutuplaşmaya ve kamplaşmaya neden olmaktadır.
Bu durum, toplumsal barışı ve bireylerin eşit haklara sahip olduğu bir ülke idealini tehlikeye sokmaktadır. Devletin, anayasal düzeni koruma ve bireylerin özgürlüklerini garanti altına alma görevi, bu noktada hayati bir öneme sahiptir.
Medeniyetin Yol Göstericiliği
Atatürk’ün “Tarikat-ı medeniyet” olarak nitelendirdiği yol, bireylerin akıl ve bilimi rehber edinerek özgürleştiği bir yaşam biçimini işaret eder. Bu yolda ilerlemek, yalnızca bireysel hak ve özgürlüklerin korunması anlamına gelmez; aynı zamanda toplumsal dayanışmayı, refahı ve huzuru artırır. Medeniyetin gerekliliklerini yerine getiren bir toplum, çağdaş dünyada hak ettiği yeri alabilir ve gelecek nesillere daha iyi bir miras bırakabilir.
El Cümle ;
Cemaat ve tarikatların bireyler ve toplum üzerindeki etkisini en aza indirmek için, devletin laiklik ilkesini titizlikle koruması ve eğitime öncelik vermesi şarttır. Atatürk’ün “Medeniyet yolunda duraksayanlar, asla affedilmez” sözünü hatırlamak ve bu yolda kararlılıkla ilerlemek, yalnızca Atatürk’e değil, geleceğimize karşı da bir sorumluluktur. Medeniyetin ışığı, her zaman karanlığa karşı galip gelecektir.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.