‘’Şimdi vatandaşın ruhsatlı silah almasında önüne engel çıkartılıyor. Bu, sayın İçişleri Bakanımız bununla ilgili yasal düzenleme talep edecek, milletimizin ruhsatlı silah almasının önü açılacak. Türkiye’de olay oluyor, birbirini vurmalar. Bakın çoğu ruhsatsız silahlarla oluyor. Ama darbeye teşebbüs edenlere karşı milletin meşru müdafaa hakkını savunması için ruhsatlı silah verilmesinin önünün açılması lazım. Cinayetler şunlar bunlar ruhsatlı silah almıyor. Milletin meşru müdafaa hakkı için mutlaka ruhsatlı silah alınmasının önünün açılması lazım.’’
(Recep Tayyip Erdoğan’ın Baş danışmanı Şeref Malkoç) 17.08.2016 TRT
Darbeye zemin hazırlayan ve bu hainleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine sokan kendileri. Boğazları kesilerek köprüden atılan, linç edilen, katledilenler ise aldığı emri uygulamaktan başka hiçbir suçu olmayan, vatandaşın masum evlatları. Şimdi ben; Atatürk cumhuriyetçileri silahlanın, bu yobazlar sizleri katletmeyi düşünüyor desem, Cumhuriyetin bütün savcıları aynı gün Türk Ceza kanunu madde: 216 (1-2-3) Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçlamasıyla hakkımda tutuklama kararıyla dava açar.
İşte bu kadar gaflet içindeyiz.
*
Cumhuriyetin Genç yobazları AK GENÇLİK karma eğitime karşı imza kampanyası başlatmış. Elbette bu eylemi bir üst akılın emri olmadan yapmaları imkânsız.
Peki ne istiyor AK ve genç yobazlarımız.
İlköğretimden başlamak üzere eğitim haremlik selamlık olarak ayrıştırılsın. Kız ve Erkek öğrenciler ayrı, ayrı sınıflarda olsun. 5 yaşındaki bir erkek çocuğu ile aynı yaştaki bir kız çocuğu aynı sınıfta aynı sırada oturmamalı.
Öyle ya !!! Maazallah ne olur ne olmaz. Sanki Okullarda, vakıflarda, cadde veya sokaklarda tecavüz edilerek öldürülen, ruh sağlığı yok edilen çocuklarımızın failleri aynı sıra aynı sınıfta okuyan arkadaşlarıydı.
İşte bu kadar delalet içindeyiz.
*
2000’lerde Pentagon’a ve başkan George W. Bush’a İran, Irak ve Türkiye konularında danışmanlık yapan analist Michael Rubin’in, geçen hafta American Enterprise Institute (AEI) için kaleme aldığı makalede Türkiye için şunları yazdı.
“Demokrasi dediğimiz şeyin temelinde hukuk vardır. Diktatörlük ve tek adamlık değil. Türkiye’de demokrasi falan yok, daha çok Venezuela ya da Rusya’ya benzeyen bir sistemle yönetilen bu ülkenin kendi ile hesaplaşması kaçınılmazdır. Öyle görülüyor ki Türkler, iktidarı desteklese de desteklemese de kutuplaşmanın had safhada olduğunu ve karanlık bir yola girdiğini fark etmekten acizdir.’’
Amerika düşman. Almanya kalleş. Fransa hain. Belçika zalim. Avusturya aptal. İspanya deli. İtalya faşist. İsveç ateist. İsviçre mason. Finlandiya fason. İngiltere haris. Yunanistan adalara varis. Bir tek Türkiye’yi yönetenler sütten ak meleklerden temiz.
İşte bu kadar ihanet içindeyiz.
*
Son yıllarda moda Osmanlıya Torun olmak. Neredeyse herkes Osmanlı torunu. Sosyal medyada isimlerin önüne veya arkasına bu unvan ekleniyor. "Diriliş Ertuğrul" dizisi izlenme rekorları kırıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bile Muhterem eşi Emine hanıma " Halime’m" diyerek hitap ettiği, arada sırada Sayın Başbakanımıza "Turgut'um ", Devlet Bahçeliye ise "Bamsı 'ım" diye iltifat(!) ettiği söyleniyor.
√ Oğuzun iki kolu vardır. 1- Üç Oklar 2- Bozoklar
√ Oğuzun bu kollara bağlı 24 tane boyu(*) vardır.
√ Kayı boyu "Bozok" koluna bağlı birliktir.
√ Osmanlı bu boydan gelmektedir. Osmanlı Devleti adını kurucusu Ertuğrul oğlu Osman Beyden almıştır.
√ 36 Osmanlı padişahı devlet-i aliyye-i osmaniyye'nin kurucusu Osman Beyin torunlarıdır.
Eğer Büyük, Büyük, Büyük, Büyük, Büyük, Büyük Anneniz Osman beyin otağına ve dahi yatağına girmemiş ise siz Osmanlı torunu değilsiniz.
Ayrıca Oğuzun "Bozok" kolu "Kayı" boyundan gelmiyorsanız, Osmanlıya göre hiçbir şey değilsiniz..
(* )Eski Türkler’ in göçebe teşkilatındaki en önemli siyasi birliğe «Boy» denir.
İşte bu kadar trajikomik bir milletiz.
*
Devlet Bahçelinin Başkanlık çıkışını herkes hayretler içinde izliyor. Hiç kimse kızmasın. Hiç kimse de gücenip, alınmasın ama biçare adam haklıdır. Birilerinin elinde sizlere ait çarpık ilişkileri gösteren görüntülerin olduğu kayıtların olduğu söylense ve sosyal medyaya servis edilmekle tehdit edilseniz değil başkanlığa padişahlığa bile hiç düşünmeden onay verirdiniz. Üstelik dibe vurmuş bir siyasi partinin lideri olarak Başkan yardımcılığı ikramiyesini de unutmamak gerekiyor.
İşte bu kadar kirli ve karanlığız.
*
Maliye Bakanı yalvarıyor. ("Yurt dışında'ki paralarınızı getirin. Kara, Ak önemli değil. Ne olur getirin")
Başbakan yalvarıyor. ("Yastık altında neyiniz varsa getirin.")
Cumhurbaşkanı yalvarıyor. ("İş adamları derhal yatırım yapın. Geç kalırsanız pişman olursunuz.")
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası müdahalesine rağmen USD 3.350 TL ve yükselişe devam ediyor.
"Ne oluyoruz arkadaş" diye sormak yerine ;
"CIBIL" Haykırıyor. "Reisimiz çok yaşa. Kahrol Avrupa. Hedef 2023"
Ne denilebilir ‘ki CEHALET MUTLULUKTUR.
İşte bu kadar cahil bir seçmene sahibiz.
*
26 Temmuz 2016 tarihinde “Şah Mat” başlıklı bir yazı yazdım. Merak edenler okuyabilir. Vay, vay, vay efendim vay. Sen misin yazan. Ne paralelliğimiz kaldı. Ne vatan hainliğimiz. Birkaç gün önce Amerika ‘’Türkiye vazgeçilmez müttefikimizdir’’ demiş. Eyvah ki eyvah. İşte şimdi kucağa oturduk. Amerika bire bir Aynı cümleyi 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’e giren ırak için söylemişti.
Usta aşçılar yemek yapmadan önce eti marina ederler ya.. İşte durum tamamen budur.
İşte bu kadar uykuyu seven bir toplumuz.
*
Ben Kimim.?
Ben Temel Sağıroğlu. 1961 Erzurum doğumlu iktisatçı ve emekli banka yöneticisiyim. 1986 yılında tasnif işlemleri yapılan Osmanlı arşivlerinde görev alan 56 kişiden biriyim. Her karış toprağını Kutsal saydığım Çanakkale’de yaşıyorum. Kimsenin kölesi değilim. Abdest suyunu, kılı, çulu veya sümüğü kutsal saymam. Tanrı ile iletişimde arama herhangi bir aracı bırakmam. .Kimsenin inancına ya da yaşam tarzına karışmam. İnsan, hayvan ve bitki yaşamını kutsal sayarım. Adı Rab, Allah, Ruh, Tengri, Yehova veya her ne olursa olsun, bireyin tanrısına saygı duyarım. İnsan olduğum için mutlu olunca güler, üzülünce de ağlarım. Fuhşun felsefesini yaparak namusu tanımlamam ve müdafaasını yapmam.
Sevgi ve saygılarımla