Çanakkale Haber

Temel SAĞIROĞLU
Köşe Yazarı
Temel SAĞIROĞLU
 

YENİÇERİ AĞASI KEL HÜRRİYYET KİM BU ÇAKMA OSMANLILAR (2)

1980 li yıllarda Erzurum’da bulunduysanız büyük bir ihtimalle "Kel Hürriyet" ismini de duymuş olmalısınız. Eğer duymadıysanız sakın üzülmeyin. Zaten çok makbul bir insan değildir. Küçük yaşlarda başına kaynayan süt tenceresi dökülen Hürriyet, kafasında ki  arkadan öne doğru dere yatağını andıran 3. derecedeki yanık sebebiyle "Kel" unvanını almıştır. Annesi Sultan Ablamızın anlattığına göre kendisinin ihmali falan yokmuş.  Hürriyet, ocakta kaynayan sütten gizlice bir bardak çalmak isterken yanmıştı. Bu onun ilk hırsızlık vakasıydı.  Okula gitmedi. "Ben eğitimimi sokaklarda yaşayarak alacağım" dedi ve dediğini de yaptı. Kelini gizlemek için sekiz köşeli bir kasket takardı. Çalışmayı ve bir meslek sahibi olmayı ise hiç bir zaman düşünmedi. Define bulacağına ve çok zengin olacağına inanıyordu. Bu yüzden Erzurum’da köstebek gibi kazmadığı eski mezar kalmadı. Bir küp içinde altın bulamadı. Bunun yerine ölülerin kuru kafalarından çektiği altın dişlerle bir nebze olsun teselli buldu. Erzurum’un en önemli mekânlarından biri olan Abdurrahman gazi türbesinde bile kazı çalışmaları yaptı. Bu yüzden gözaltına alındı ve tutuklandı. Islahevinde bir süre misafir edildi. Tahliye edildiğinde ise 20 li yaşlardaydı.  -"Ben uslandım" dedi. Uzunca bir süre işsiz, sapsız, boş, boş gezdi.  *** Bir ramazan akşamıydı. Kel Hürriyet ; -"Haydi bugün Teravih namazına gidelim." dedi. Şaşırmıştık. Kel Hürriyet ve namaz. Tamamen uyumsuz. Tamamen aykırı. Tamamen mantıksız. Nedendir bilinmez kabul ettik.  Namaz başladı. Bir kaç rekat kılmıştık. Hoca her rükudan kalkarken yüksek sesle Türkçe transkripsiyonu "semiallahu limen hamideh" demekteydi. Bu sözcüğün kulağa geliş şekli ise "semi alla hu vel hamide" gibidir.  Hürriyet söylenmeye başladı. Sonunda dayanamadı ve yüksek sesle bağırdı ; -Ulan şerefsiz hoca bir saattir "ver hamide, ver hamide" demektesin. Biz boşuna mı namaz kılıyoruz. Birazda "ver Hürriyete, ver Hürriyete" desene.... *** Okumayan, çalışmayan ve bir meslek sahibi olmayan, Sultan ablamızın oğlu Kel Hürriyet şimdi oldukça zengin. Taş Mağazalarda kiraya verdiği iş yerleri var.  İmamesi tuğralı tespihini çekerken, hanedan armalı çakmağı ile yabancı marka sigarasını yakıp bol, bol geçmişimize üflüyor. Kel Hürriyet Abdülhamit konusu açılınca çok hüzünleniyor ve gözleri doluyor. Bazen de ağlıyor. Yok. Yok. Hayır. Düşündüğünüz gibi değil. Kel Hürriyeti hüzünlendiren Osmanlının 27. Padişahı l. Abdülhamit değil. Çünkü Osmanlı hakkında tek bildiği Sultan Abdülhamit adına bastırılmış altınlarıdır. Yıllarca arayıp ta bir türlü bulamadığı define aklına gelir. Bu yüzden hüzünlenir ve dolu, dolu olur gözleri. *** Define yoksa Siyaset var demiş Kel Hürriyet. Defineyi AKP ile aramaya başlamış. "Ulan şerefsiz" dediği hocalara "efendim hazretleri" demeye başlamış. Neredeyse gününün tamamını camilerde geçirmiş. Cuma namazlarından sonra kurulan yardım sandıklarının sorumlusu olmayı seve seve kabul etmiş. Erzurum Lala paşa camisinde bulunan 400 yıllık saatin çok eski olduğunu fark ederek, eski antika saati yenisiyle değiştirmiş. Osmanlıdan kalma ne kadar el dokuması kilim halı, seccade varsa hepsini bir, bir toplamış. cemaat-i Müslim’in için yaptığı bu iyiliklerden dolayı kimseden maddi talepte bulunmamış. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri tarafından hal ve hatırı sorulsa da antik değeri olan bu eski eşyalardan bir daha haber alan hiç kimse olmamış. *** Artık kim tutar bizim Keli ; Müracaat ederek AKP nin delegesi olmuş. Seçimlerde Belediye meclisine girmeyi burun farkıyla kaçırmış.   Ve bir gün ; Çakma Osmanlılar "Gel Osmanlı Ocağına katıl. Yolunu bulursun" demişler.  - "O nedir ki ?" diye sormuş. Uzun uzun anlatmışlar. Ama bizim Kel anlamamış.  -"Kusura bakmayın. Ben tarih, falan bilmem. Bu yüzden affedin" demiş. Zaafını bilen bir kişi Abdülhamit’in bastırdığı altınlardan bahsedince ; - "Benim Anam, Babam, soyum sopum, gelmişim, geçmişim Osmanlıdır. Bu kel başım Hamit'e ve onun altınlarının yoluna kurban olsun" diyerek kabul etmiş.  15 Temmuz darbe girişiminde çevresinde toplanan işsizlere mehter marşı eşliğinde etli pilav dağıtıp önderlik ettiği için Yeniçeri ağası unvanını almış.  Bu günlerde son model aracı ile Osmanlı kışlalarını teftiş ediyormuş. Bu yazı, Başa Süt dökülen ocaktan, Bal veren Osmanlı ocağına geçişin ibret veren öyküsüdür. Diyeti sarayın iç oğlanlığı, Sermayesi ise Türk halkının vergileri, yavrularımızın aydınlık geleceğidir.  Uyan artık Milletim. Uyan artık halkım. Yalvarırım ne olur uyan. Vah Türkiye’m vah.... Ben daha önceki yazımda bu şekilde sızlanmıştım galiba.  Olsun bir daha hep birlikte sızlanalım. Eğer uyanıp ta bunlara 16 Nisanda "DUR" demezsek, bizlere ancak ve ancak sızlanmak düşer. Sevgiyle kalın
Ekleme Tarihi: 23 Şubat 2017 - Perşembe
Temel SAĞIROĞLU

YENİÇERİ AĞASI KEL HÜRRİYYET KİM BU ÇAKMA OSMANLILAR (2)

1980 li yıllarda Erzurum’da bulunduysanız büyük bir ihtimalle "Kel Hürriyet" ismini de duymuş olmalısınız. Eğer duymadıysanız sakın üzülmeyin. Zaten çok makbul bir insan değildir. Küçük yaşlarda başına kaynayan süt tenceresi dökülen Hürriyet, kafasında ki  arkadan öne doğru dere yatağını andıran 3. derecedeki yanık sebebiyle "Kel" unvanını almıştır. Annesi Sultan Ablamızın anlattığına göre kendisinin ihmali falan yokmuş.  Hürriyet, ocakta kaynayan sütten gizlice bir bardak çalmak isterken yanmıştı. Bu onun ilk hırsızlık vakasıydı.  Okula gitmedi. "Ben eğitimimi sokaklarda yaşayarak alacağım" dedi ve dediğini de yaptı. Kelini gizlemek için sekiz köşeli bir kasket takardı. Çalışmayı ve bir meslek sahibi olmayı ise hiç bir zaman düşünmedi. Define bulacağına ve çok zengin olacağına inanıyordu. Bu yüzden Erzurum’da köstebek gibi kazmadığı eski mezar kalmadı. Bir küp içinde altın bulamadı. Bunun yerine ölülerin kuru kafalarından çektiği altın dişlerle bir nebze olsun teselli buldu. Erzurum’un en önemli mekânlarından biri olan Abdurrahman gazi türbesinde bile kazı çalışmaları yaptı. Bu yüzden gözaltına alındı ve tutuklandı. Islahevinde bir süre misafir edildi. Tahliye edildiğinde ise 20 li yaşlardaydı. 
-"Ben uslandım" dedi. Uzunca bir süre işsiz, sapsız, boş, boş gezdi. 
***
Bir ramazan akşamıydı. Kel Hürriyet ;
-"Haydi bugün Teravih namazına gidelim." dedi.
Şaşırmıştık. Kel Hürriyet ve namaz. Tamamen uyumsuz. Tamamen aykırı. Tamamen mantıksız. Nedendir bilinmez kabul ettik. 
Namaz başladı. Bir kaç rekat kılmıştık. Hoca her rükudan kalkarken yüksek sesle Türkçe transkripsiyonu "semiallahu limen hamideh" demekteydi. Bu sözcüğün kulağa geliş şekli ise "semi alla hu vel hamide" gibidir. 
Hürriyet söylenmeye başladı. Sonunda dayanamadı ve yüksek sesle bağırdı ;
-Ulan şerefsiz hoca bir saattir "ver hamide, ver hamide" demektesin. Biz boşuna mı namaz kılıyoruz. Birazda "ver Hürriyete, ver Hürriyete" desene....
***
Okumayan, çalışmayan ve bir meslek sahibi olmayan, Sultan ablamızın oğlu Kel Hürriyet şimdi oldukça zengin. Taş Mağazalarda kiraya verdiği iş yerleri var. 
İmamesi tuğralı tespihini çekerken, hanedan armalı çakmağı ile yabancı marka sigarasını yakıp bol, bol geçmişimize üflüyor. Kel Hürriyet Abdülhamit konusu açılınca çok hüzünleniyor ve gözleri doluyor. Bazen de ağlıyor.
Yok. Yok. Hayır. Düşündüğünüz gibi değil. Kel Hürriyeti hüzünlendiren Osmanlının 27. Padişahı l. Abdülhamit değil. Çünkü Osmanlı hakkında tek bildiği Sultan Abdülhamit adına bastırılmış altınlarıdır. Yıllarca arayıp ta bir türlü bulamadığı define aklına gelir. Bu yüzden hüzünlenir ve dolu, dolu olur gözleri.
***
Define yoksa Siyaset var demiş Kel Hürriyet. Defineyi AKP ile aramaya başlamış. "Ulan şerefsiz" dediği hocalara "efendim hazretleri" demeye başlamış. Neredeyse gününün tamamını camilerde geçirmiş. Cuma namazlarından sonra kurulan yardım sandıklarının sorumlusu olmayı seve seve kabul etmiş. Erzurum Lala paşa camisinde bulunan 400 yıllık saatin çok eski olduğunu fark ederek, eski antika saati yenisiyle değiştirmiş. Osmanlıdan kalma ne kadar el dokuması kilim halı, seccade varsa hepsini bir, bir toplamış. cemaat-i Müslim’in için yaptığı bu iyiliklerden dolayı kimseden maddi talepte bulunmamış. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri tarafından hal ve hatırı sorulsa da antik değeri olan bu eski eşyalardan bir daha haber alan hiç kimse olmamış.

***
Artık kim tutar bizim Keli ;
Müracaat ederek AKP nin delegesi olmuş. Seçimlerde Belediye meclisine girmeyi burun farkıyla kaçırmış.  
Ve bir gün ;
Çakma Osmanlılar "Gel Osmanlı Ocağına katıl. Yolunu bulursun" demişler. 
- "O nedir ki ?" diye sormuş. Uzun uzun anlatmışlar. Ama bizim Kel anlamamış. 
-"Kusura bakmayın. Ben tarih, falan bilmem. Bu yüzden affedin" demiş. Zaafını bilen bir kişi Abdülhamit’in bastırdığı altınlardan bahsedince ;
- "Benim Anam, Babam, soyum sopum, gelmişim, geçmişim Osmanlıdır. Bu kel başım Hamit'e ve onun altınlarının yoluna kurban olsun" diyerek kabul etmiş. 
15 Temmuz darbe girişiminde çevresinde toplanan işsizlere mehter marşı eşliğinde etli pilav dağıtıp önderlik ettiği için Yeniçeri ağası unvanını almış. 
Bu günlerde son model aracı ile Osmanlı kışlalarını teftiş ediyormuş.
Bu yazı, Başa Süt dökülen ocaktan, Bal veren Osmanlı ocağına geçişin ibret veren öyküsüdür. Diyeti sarayın iç oğlanlığı, Sermayesi ise Türk halkının vergileri, yavrularımızın aydınlık geleceğidir. 
Uyan artık Milletim. Uyan artık halkım. Yalvarırım ne olur uyan.
Vah Türkiye’m vah....
Ben daha önceki yazımda bu şekilde sızlanmıştım galiba. 
Olsun bir daha hep birlikte sızlanalım. Eğer uyanıp ta bunlara 16 Nisanda "DUR" demezsek, bizlere ancak ve ancak sızlanmak düşer.
Sevgiyle kalın

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

11
Mayıs
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.