"Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki hesap soracağım" diyen siyasi kimliklerin kirli mavnalar gibi tornistan yaptıklarını gördük.. Ve aslında bunlarla kıyaslandığında Fahişeliğin çok ama çok onurlu bir meslek olduğunun dersini aldık.
Halkın yarısı mutsuzken diğer yarısının gergedan böğürtüleri ile haykırıp araç kornalarını çalarak kendilerinden geçtiğini gördük. Ve aslında “Bizler kardeşiz” söylemlerinin la fontaineden masallar olduğunun dersini aldık.
Hırsızların halkın iradesini ne şekilde çaldıklarını cep telefonlarının kayıtlarıyla bize izlettirdiklerini gördük. Ve aslında hırsızlığın, arsızlığın namussuzluğun ülkemizde çok sıradan bir aktivite olduğunun dersini aldık.
Yüksek Seçim Kurulunun kendi koyduğu yasaları çiğneyerek mühürlü olmayan oyları da geçerli saydığını gördük.
Ve aslında Türkiye’de Kanun, Hukuk, Adalet kavramlarının içi boş sözcüklerden başka bir şeyi ifade etmediğinin dersini aldık.
"Atı alan Üsküdar’ı geçti" diyen bir Cumhurbaşkanının zafer konuşmasını hem duyduk hem de gördük. Ve aslında Beygir üstünde duramayan Cumhurbaşkanının bu söylemiyle beygirsiz vatandaşlarımızı hiç bir zaman temsil etmeyeceğinin dersini aldık.
Selâ ile sokaklara, Ezan ile camilere koşan bir milletin Kutsal Kitabında yazan "Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır."( Âli İmrân Suresi 54) ayetine harfi harfine riayet ettiğini gördük. Ve aslında Tanrının çocukların evlat olmanın şartını referandumda layıkıyla yerine getirdiklerinin dersini aldık.
Güneydoğuda AKP oylarının ciddi oranda arttığını gördük. Ve aslında aklımızdaki bir dolu soru işareti ile birlikte kendilerine kürdüm diyen vatandaşlarımızın şikâyetlerinin mızıldanmaktan başka bir şey olmadığının dersini aldık.
Türkiye’de ℅ 48,6 gibi bir oranda "Hayır" oyu kullanıldığını gördük. Ve aslında Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ifade ettiği gibi Türkiye’nin yarısının terörist olduğunun dersini aldık.
Masallarla uyuduk. Ninnilerle büyüdük. Birlikten kuvvet doğar derken iki parçaya bölündük. Az gittik. Uz gittik. Dere tepe düz gittik. İki inatçı katır ve kırk satır gördük.
Ve aslında iki katırla, Kırk satır tercihimiz olmasa da eninde sonunda hepimizin değişmez akıbeti olacağının dersini aldık.
Daha bir çok ders aldık. Ama en önemlisi; Bizleri ötekileştiren siyasi erkin ve onlara inanan insanların dinlerini ve ahlaklarını tekrar gözden geçirmemiz ve ona göre bir karar vermemiz gerektiğinin dersini aldık.
PEKİ YA SİZ ? Saygılarımla