LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
Esasında yazımın başlığını, ‘AK Parti’nin Türkiye’ye yaptığı büyük kötülük’ koymalıydım.
Reklam
Çünkü benim dünyamda ‘biz ve onlar’, ‘o mahalle, bu kesim’ ayrımı yok, Türkiye var.
Tek bir kesimin gördüğü zararı, Türkiye’nin zararı, kaybı olarak görenlerdenim.
Fakat mesele net olarak anlaşılsın diye konuyu iktidarın sık kullandığı ‘biz ve onlar’ paradigması üzerinden anlatmaya çalışacağım.
AK Parti iktidarı için Türkiye’de iki toplum kesimi var: ‘Biz ve onlar.’
Kendi gibi düşünen, yaşayan, AK Parti’ye destek veren muhafazakar, dindarlara ‘biz’, farklı düşünen, yaşayan, AK Parti’nin politikalarına itiraz eden, özellikle ‘seküler’ kesimi de‘ onlar’ olarak tanımlıyor.
İktidar, uyguladığı politikalarla esasında bütün ülkeye büyük zarar veriyor.
Fakat işler öyle bir aşamaya geldi ki iktidarın politikalarından artık en büyük zararı ‘biz’ dediği kendi seçmeni görüyor.
Yani iktidarda kalmak için topluma dini hamaset enjekte ediyor, bunun en büyük zararını ise bu hamasete kanıp iktidara destek verenler görüyor.
Daha iyi anlaşılması için birkaç örnek vereyim.
Geçtiğimiz günlerde üniversite sınav sonuçları açıklandı.
240 bin imam hatip mezunundan yalnızca 40 bini üniversiteyi kazanabilmiş.
İktidar, “Dindar nesil yetiştiriyoruz”, “Türkiye’yi dindarlaştırıyoruz” “Büyük medeniyet kuruyoruz” diyerek ‘biz’ dediği kendi tabanını imam hatiplere teşvik ediyor.
İktidarın ‘onlar’ dediği, hamasetin farkında olan ‘seküler’ kesim ise bu politikaların tahribatından kurtulmak için bireysel tedbirler alıyor.
Mesela hali vakti yerinde olanlar, çocuklarını daha iyi eğitim için kolejlere, yurt dışına gönderiyor.
Hamasetten öteye gitmeyen sözlere kanıp imam hatiplere giden çocukların ise geleceği kararıyor, hizmetçiliğe mahkum oluyorlar.
Çünkü iktidar, imam hatiplere gönderdiği çocuklara o okullarda iyi eğitim vermiyor, onları dünyadan kopuk, geleceği olmayan bireyler olarak ortada bırakıyor.
Bir diğer örnek dış politikadaki hiçbir gerçekliği, mesnedi olmayan hamasi kavgalar.
Batı ile girişilen kavganın bütün bir ülkeye zararı var.
Fakat en büyük zararı yine AK Parti’ye destek olan gurbetçiler görüyor.
Yaşadıkları ülkelerde dışlanıyorlar. Ağız tatları bozuluyor. Kurulu düzenleri zarar görüyor.
Bir diğer örnek, terörle mücadele.
İktidarın savaş politikalarının arkasındaki niyetin farkında olan, bu mücadeleye inanmayan hali vakti yerinde eğitimli kesim bir şekilde başının çaresine bakıyor.
Çocuklarını askere göndermiyorlar.
Askere giden genellikle fakir, gariban insanların çocukları. Özellikle de AK Parti’ye oy veren yoksul kesimlerin çocukları.
Şehitlik edebiyatına kanıp hayatlarını feda edenler de onlar.
Şehit cenazelerinde tek bir zengin, varlıklı aile görmememizin nedeni de bu.
Dünyada evlat acısından daha büyük acı mı var? İktidar, bu acıyı umursamıyor, şehitleri kullanıyor ve kendi seçmenini perişanlığa, çaresizliğe sürüklüyor.
Bir diğer örnek, ekonomideki daralma.
“Yeni bir Türkiye, dindar bir ülke kuruyoruz” diye özgürlüklerin kısıtlanması, demokrasiden uzaklaşma, hukukun katledilmesi, bütün dünyayla kavga… tüm bunların ekonomiye etkisi ortada.
İktidarı koruma güdüsüyle yapılan hamaset, o hamasetle oluşturulan dengesiz, ayarsız politikalar, meydan okumalar… tüm bunları neticesinde ekonomi kötüye gidiyor.
Bu politikalardan bütün ülke zarar görüyor fakat en büyük zararı orta sınıf denilen kesim görüyor.
Referandum sonuçlarının ortaya çıkardığı bir gerçek var ki onların çoğunluğu da AK Parti seçmeni.
İktidarı desteklemek, Ak Parti seçmenine pahalıya mal oluyor.
Bir diğer örnek iktidarın sorumsuzluğu, başıboşluğu, ciddiyetsizliği sonucunda yaşadığımız felaketler.
Maden kazaları, iş kazaları, yurtlarda çocuklara tecavüz, denetimsizliğin, kayırmacılığın neden olduğu kazalar, felaketler.
Bunların da hepsinde en ağır faturayı ödeyen hep AK Parti’nin ‘biz’ dediği kesim.
Çünkü ‘onlar’ dediği kesim, çocuklarını yurtlara, kurslara göndermiyor.
AK Parti seçmeninin zarar gördüğü böyle onlarca örnek verebilirim.
AK Parti ona inanan, destek olan, güvenen insanların hayatını, geleceğini çalarak, onların yaşamını heba ederek varlığını sürdürebiliyor.
Şöyle bir benzetme yapayım: İktidar varlığını sürdürmek için topluma bir ilaç enjekte ediyor. Bir kesim bu ilacı almamak için kendince direniyor. İktidara inanıp bu ilacın faydalı olduğunu düşünerek alanlar ise o ilaçla çürüyor, hayattan kopuyor.
İktidar bunu gördüğü halde vazgeçmiyor. Çünkü onun birinci ve tek önceliği iktidarda kalmak.
AK Parti seçmeni bu durumun farkında mı bilmiyorum.
Birkaç yıl sonra nasıl bir ülkede, nasıl bir konumda olacaklarının, nasıl bir yaşamla karşı karşıya kalacaklarının farkındalar mı onu da bilmiyorum.
O nedenle bir kere daha dikkatlerini çekmek istiyorum.
Hamasetin en büyük zararını siz görüyorsunuz. Bu hamasi politikaların en ağır bedelini sizin çocuklarınız ödüyor. Görünen o ki ödeyecek de.
‘Bizden’ diyerek kandığınız, inandığınız bu iktidar sizin hayatlarınızı, geleceğinizi heba ederek varlığını sürdürmeye çalışıyor.
Uyguladığı bütün politikaların en büyük zararı size dokunuyor. Bu o kadar açık ki buna rağmen bu politikalardan vazgeçmiyor.
Hem bu iktidarın yaptığı dini hamasetin bedelini ödüyorsunuz, hem de bu politikalardan canı yanan toplumun diğer kesimlerinin nefretini kazanıyorsunuz.
Çocuklarınıza sahip çıkın. Hayatınıza, geleceğinize sahip çıkın.
İktidarın dinî söyleminin, dini önemsediğini gösteren kimi icraatının, size verdiği zararı görünmez kılmaktan başka bir amacı yok.
Bu çağrılarım, uyarılarım “Canım sana feda olsun Erdoğan, Allah benim ömrümden alsın sana versin” diyenler için değil.
Benim onlara söyleyecek bir sözüm yok.
Bütün çabam, AK Parti’ye oy verip de bu ülkede insan gibi, huzur içinde yaşam sürmek isteyenlerin bu zararın, yıkımın farkına varmaları için.