BEN GİDERSEM DEVLET YIKILIR DİYENLERE İTHAFEN…. Yaşanmış bir öykü........
6 Şubat 1923’te İzmir’den trenle Balıkesir’e gelen Mustafa Kemal Paşa’nın beraberinde eşi Latife hanım ve Kazım Karabekir Paşa ile diğer zevat bulunuyordu. Gazi Milli Kuvvetler Caddesi üzerine serilen halılar ve taklarla süslenen cadde boyunca halkı selamlayarak Belediye binasına gidiyordu. Kalabalık arasında “Paşam, Paşam” diye bağırarak kendisine ulaşmaya çalışan bir kadını gördü. Hemen durdu ve dönerek kadına doğru yürüdü. Karşı karşıya geldiklerinde 5-6 yaslarında ki erkek çocuğunun elinden tutan kadın ağlamaya başlamıştı. Titreyen ses tonu ile sordu.
– Paşam Hacı Bayramım nerede ? Ne zaman dönecek ? Yaşıyormu? Yoksa öldü mü ?
Gazi şaşırmıştı. Kimden bahsettiğini anlamamıştı. Bu sırada Kazım Karabekir Atatürk’ün kulağına eğilerek;
– Çanakkale diye fısıldadı.
Anlamıştı Gazi Mustafa Kemal. Eğilerek kadının elinden tuttuğu çocuğun sevgiyle saçlarını okşadı ve öptü. Kadına dönerek şunu söyledi.
– Hayır. Onlar Ölmediler.
Bundan sonrasını Mustafa Kemal Atatürk’ün ellerinden tutup saçlarını okşayarak öptüğü Balıkesirli Ayakkabı tamircisi Cevdet Dedemiz anlattı.
Paşa emir vermişti. Kendi maaşının bir kısmı her ay Belediye başkanı tarafından anneme elden getirilerek veriliyordu. Ben babamı hiç görmedim. Annem bana 7 aylık hamileyken babam Çanakkale’ye gitmiş. Bir fotoğrafı dahi yoktu. Annem Gazi Mustafa Kemalin “Onlar ölmediler” sözünü kendince ”Geri dönecekler” diye anladı. Bundan sonrada hep babamın dönüp gelmesini bekledi. Ne zaman evden dışarı çıkacak olsa bana tembihte bulunurdu.
– Cevdet ben çarşıya alışverişe gidiyorum. Baban gelecek olursa hemen gel beni çağır.
Veya
– Cevdet ben komşulara gidiyorum. Baban gelecek olursa hemen gel beni çağır.
Yada
– Cevdet ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelecek olursa hemen gel beni çağır.
Bu şekilde yıllar geçti. Ben büyüdüm. İş yeri açtım. Annem yaşlanmıştı. Artık baston yardımı ile geziyordu. Ama yine de her gün dükkana gelir, bir yere gidecekse bana haber verir ve yıllarca söylediği aynı cümleyi tekrar ederdi.
– Cevdet baban gelecek olursa hemen gel beni çağır.
Günler, haftalar, aylar ve yıllar böylece geçti. Annem hastalandı. Ölüm döşeğinde yatıyordu. Teyzelerim başında kuran okuyorlardı. Bir ara gözlerini açtı bana bakarak;
– Cevdet baban gelirse ona dersinki, “Annem senin hep yolunu gözledi. Her gün dönüp gelmeni bekledi.”
Sonra tekrar uyumaya başladı. Bir süre sonra aniden yerinden doğrulup gülümseyerek kapıya baktı ve şunları söyledi.
– Hacı Bayram. Erim. Yiğidim. Evimin direği. Hoş geldin. Paşam gelecek demişti. Bak geldin işte.
Bu onun son sözleri oldu.
Bu Vatanı kim kurdu diye soruyorsunuz ya…. Size tarih yerine bu yaşanmış öyküyü anlattım.
Her gün erinin yoluna bakarak sabırla gelmesini bekleyen yetim Cevdet’in annesi kurdu. Yuvasına dönemeyen Hacı Bayram ve cephede onunla savaşanlar kurdu. Ya istiklal Ya ölüm diyenler kurdu. Yani hepimizin büyük, büyük, büyük anneleri, babaları kurdu. Saray da oturup binlerce kişi tarafından korunan ve bizi birbirimize düşman eden zat-ı muhterem kurmadı. Tarihte bir toz zerresi kadar bile önem teşkil etmemiş ve asla etmeyecek olanlar bugünler de "ben gidersem kaos olur" diyerek endişelerini dile getiriyorlar. Endişe etmeyiniz beyefendi. Hiçbir şey olmaz. Yeter ki siz gidin. Kaos da gölgeniz gibi sizi takip edecektir.
Sevgilerimle