İNSANLARI ANLAMAK
■■■
"İçindeki isyan'a rağmen,
kabullenişten uzak,
hoşgörü ağırlıklı bir sessizlik yaşamayı
becerebilmektir susmak."
■■■
Çocukluktan itibaren duymaya başladıklarımız hareketlerimize yansır, kişiliğimizi etkiler.
Hepimiz özellikle benim neslim aile büyüklerinin kaş, göz işaretlerinin, ne anlama geldiğini ve bizi nasıl da harekete geçirdiğini bilir..
"YILLARCA EVDE" duyduğum, "UYGULAMAYINCA AZAR İŞİTTİĞİM" cümle BUGÜN aynı zamanda TARZIM.
"Her kimle konuşuyorsan;
Sen sen ol, konuştuğun kişinin gözlerine bakarak konuş!
Yüzlerine bakarak, hissederek, anlayarak ve karşındakini aceleye getirmeden dinle!
Gözlerde samimiyeti, mimiklerde de cevapları görürsün.
Arkadaşlık, dostluk ve bunlar arasındaki saygı böyle başlar!"
Bu cümleler bir kaç saniyede geçip gitti gözümün önünden. Yaşadığım şehrin en popüler alışveriş merkezinin yüksekçe katında, hemen hemen aynı noktadan baktığımda gördüğüm iki farklı kültürdeki Anneler ve çocukların tepkilerine tanık olurken;
SUDAN'lı hoş bir anne..
Altı yedi yaşlarındaki kız çocuğunun feryada dönen hoşnutsuzluğunu ağlayarak dile getirmesini, aldırmaz tavırlarıyla duymazdan gelirken, hem askıdaki kıyafetleri tek tek elden geçiriyor/ hem de bir eliyle, çocuğunu çimdikler gibi, itip kakarak/ kendi lisanında "asabi" cevaplar vererek susturmaya çalışırken~~~~
KANADALI olanı;
Belli ki daha önce gördüğü bir şeyin ikinci bir hayal kırıklıkla, tekrar alınmamış olmasından mutsuz, beş yaşlarındaki erkek çocuğu, annesine yaşlı gözlerle bakarken;
Hani olurda anneyi de ikna ederim türünden iki-göz, iki çeşme arasında iç çekerek,
"Evet ama bir daha ki sefer demiştin!" yüzleşmesine;
ANNE, sakin bir ciddiyetle,
Çocuğun gözlerinin seviyesine gelecek şekilde eğilip,
"Almamasının sebeplerini" ikna yollu dile getirirken, bir taraftan da çocuğun gözyaşlarını silip, başını okşamasına tanık oldum..
İlk değil elbet, bu ve buna benzeri sahneler..
Aynı devirlerden geçtim, yaşadım, öğrendim..Ruh haliyle, güne göre, kişisine göre değişen yaklaşımlar... Sizlerede yabancı değil...
Kendi çocuğunla kurduğun diyolog.
Gösterdiğin ilgi, alaka, sabır, hoşgörü ve telorans karşısında gördüklerin.
Işte o sensin.
Bu bir gözlem, %80 Batı kültürüyle örtüşen bir Kanadalı yaklaşımıyla, Sudanlı bir annenin bizim kültürümüzle örtüşen yaklaşımı arasında büyük bir % farkı var.
Hasbel kader aynı topraklarda yaşayan farklı kültürden insanların, (kendimde dahil) modern batı kültüründen ÖĞRENMESİ GEREKEN BASİT BİR İNSANLIK DERSİ..
Biz Ne kadar HOŞGÖRÜLÜYÜZ ve NE KADAR TOLERANS SAHİBİYİZ.?
Pratikde her iki kavram anlam bakımından aynıymış gibi kullanılsada bunlar iki ayrı davranışı ifade eden kelimelerdir.
Hoşgörü de;
Dil, din, inanç ve anlayış bakımından farklı olan bireylerin her türlü tavır, davranış ve hareketlerinden rahatsızlık duymama hali söz konusu iken;
Tolerans da;
Rahatsızlık duyulan herhangi bir durum karşısında, zoraki bir kabul ediş vardır. Başka bir deyişle Mecburiyet sözkonusudur.
Bu aşamada sabırlı olmak ve tahammül göstermek devreye girer. Eğer herhangi bir birey'e tahammül ediyorsanız bunu telore etme ölçünüz kişiliğinizle ilgilidir.
Tolere etmek, koşulsuz kabul etmek yada boyun eğmek demek değildir.
Hoşgörü göstermek de aldırış etmemek, görmezden gelmek olarak algılanmamalıdır.
Tahammül edememe hali, içinizde karmaşaya dönerek, sınıra dayanır ve karşınızdaki birey ile olan ilişkileriniz çıkmaza girerek tartışmaya, kavgaya, gerginliğe kadar uzayabilir.
Bu durumda önemli olan, karşınızdaki kişinin göze batan hallerini eleştirirken kullandığınız lisandır.
Kimi kavga ile yüksek ses tonu ile dile gelir, kimi alaycı cümlelerle, kimi karşısındakini hizaya getirecek tehditlerle..
Bundan yıllarca önce, henüz çocuklarım küçükken yanımda çocuk arabasından tutun bir çok alışveriş torbası ve çocuk eşyaları ile ellerim kollarım dolu Çankaya-Oran sitesi hattında çalışan dolmuşlardan birine kendimi alel acele, canhıraş attığım ama ineceğim durağa geldiğimde aynı hızla hareket edemediğimden, dolmuşu bekletme sürem yoğun iş trafiğinde "çok iyi anlıyorum" çekilmez bir hal alınca..
Şoför bey açtığı camdan sinirle sol kolunu camdan dışarı sarkıtıp, otuz derece oturdugu koltukta kaykılıp, sağ eliyle de koltuktan destek alıp sinirli bakışlarını nüktedan ses tonu ile yumuşatıp isyan etmişti..
"Ya hadi güzel ablam ya hadi ya, altıncı kattan mı iniyon gözünü seveyim" diye seslenmesi yolcuları da beni de beklemediğimiz şekilde şaşırtıp, bir nevi beni de telaşın paniğinden kurtarırken, öyleki diğer yolcuları da "MOTİVE" ederek "YARDIM ETME" dürtüsünü yüklemiştide inişime destek olmuşlardı..
Diyeceğim nerede, nasıl ve ne durumda olursanız olun Hoşgörü ve toleransdan uzaksanız konuşma dilinize ve tonuna dikkat edin.
yüksek tellerden çıkan sesinizi kontrol etmeye özen gösterin.
Sesinizi dahi kontrol edemeyecek haldeyseniz lütfen susmayı deneyin.
içTen