Dünya'da taraftar sayısı büyük olan 4 tane din bulunmaktadır. Bu dinlerden İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudilik ilahi dinler arasında sayılırken Budizm ise beşeri dinler sınıfında yer alır. Bunların yanında binlerce başka dinler de bulunmaktadır. Ancak bu dinlerin inananları, diğer bir ifade ile taraftarlarının sayısı küçük değerde olduğu ve insanların yaşayışları, kültürleri baz alınarak oluşturulduğu için beşeri dinler olarak isimlendirilmiştir. Kısaca 4 büyük din var ve bunlardan 3 tanesi ilahi 1 tanesi de beşeridir. Bu 4 dinin ayrı ayrı bir simgesi ve bir de tek cümle ya da tek bir sözcükle tanımlayan sloganı vardır. Yahudilikte sembol "Davut Yıldızı", tanımlayan sözcük ise "Mucize" dir. Bu inanışa göre Yahudi Peygamberi Musa Tanrı ile bir anlaşma yapmış, İbrani halkını Mısır'dan vaat edilen topraklara götürme karşılığında kendisine mucizeler bahşedilmiştir. İyi bir Yahudi müridi mucizelere inancını yitirmeden ömrünü tamamlayan insandır. Hristiyanlıkta sembol "Haç", tanımlayan sözcük ise " Fedakarlık" dır. Hristiyan inanışına göre Hristiyan Peygamberi İsa halkının günahlarının bedelini ödemek, onları cehennem azabından korumak için direnmeden çarmıha gerilmesine razı olmuştur. Kutsal kitap İncil'de; " Sağ yanağına biri tokat atarsa ona karşılık verme, sol yanağına da vursun" ayeti tokat atana karşı öfkesini dindirmek amacı taşıyan bir fedakarlık olarak anlatılır. İyi ve örnek bir Hristiyan karşılık beklemeden fedakarlık yapan insandır. Budizmde sembol "Tekerlek" tanımlayan sözcük ise aydınlanmaktır. Buda bir prenstir. Kral olan babası, ondan kendisinden sonraki kral olmasını istemesine rağmen o hayattaki acı, ıstırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermek için saraydan ayrılmış ve münzevi bir hayatı tercih etmiştir. İslamiyetin sembolü "Hilal" dir. Tanımlayan sözcüğe gelince, kutsal kitabında ilk ayeti ve ilk emri "OKU" olan bu din için tanım maalesef "KIL ve ÇUL" dan öteye gidememiştir. Dünya üzerinde yaşayan kime sorarsanız sorun genellikle alacağınız cevap budur. Sanki insanın saçının kapalı, vücudunun ise örtülü olması bu dinin tek şartı ve vazgeçilmez bir unsuru gibi bir algı oluşturulmuştur. Bu algı ilk ayetinde net bir şekilde "OKU" emrini veren ve bu sayede insanlara öğrenmeyi, araştırmayı, düşünmeyi öğütleyen bu dini ileri değil her geçen gün biraz daha geri götürmektedir. İslam ülkelerindeki Ateist ve Deist sayılarındaki patlamanın ve dinler arasında en fazla taraftar kaybeden dinin İslamiyet olmasının ana sebebi budur. Ülkemizde google arama motoruna yazılarak İslamiyet hakkında bilgi edinmek isteyenlerin rekor derecede sormuş oldukları beyin yakan şu sorular durumun vahametini anlatmaya yeter mi acaba? • Kaş alan birisinin iyi bir insan olma olasılığı yok mudur, yani lanetli midir? • Başörtüsü takıp, pantolon giymenin hükmü nedir? • Saçım açık kıyafetim kısa ise cehennemde ne kadar süre kalırım? • Manto mu yoksa çarşaf mı giyen cennette gider? • Şort ile denize girersem dinden çıkar mıyım? • Tesettür mayo üzerine bikini giymek günah mıdır? • Kendi evimde kısa gecelikle yaptığım yemek haram mıdır? Hal bundan ibaret İnananları tarafından kıl ile çul arasına sıkıştırılmış bir din yavaş yavaş katlediliyor. Yazık Gerçekten çok yazık ---