Nikolayeviç Tolstoy, doğuştan ölüme kadar geçen süreçte insan yaşamı şu şekilde anlatır.
"Hayat bizleri dört matematiksel işlemle sınar. Acı gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve son işlem olarak da ;
Haydi şimdi Topla kendini der."
Çok değil seçimlerden 7 gün öncesi...
İçişleri bakanı Süleyman Soylu:
"14 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri siyasi bir darbe girişimidir."
Seçimlerden 4 gün önce...
Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:
"Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız."
Ve seçimlerden 1 gün önce...
Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:
"Biz Türkiye'de demokratik yol ile iktidara geldik. Nasıl böyle iktirada geldiysek, milletimiz farklı karar verecek olursa demokrasinin gerekliliği neyse onu yaparız."
Tehditlerle geçen 6 gün sonunda aniden seçimlerin demokratik bir yol olduğu hatırlanmış, çıkacak sonuçlara ise herkesin saygı göstermesinin gerektiği 48 saat önce halkı 15 Temmuz ile tehdit eden aynı kişiler tarafından açıklanmıştı.
Ama kimse şu soruyu sormadı
Peki 6 günde ne değişmişti ki, kaybedildiği düşünülen seçimlerin kesin olarak kendi lehlerine sonuçlanacağı ve sonucuna da saygı gösterilmesi gerektiği kanaatine varılmıştı?
Sandıktan çıkan sonuçlar ne kadar gerçek ve o gün neler oldu?
CHP nin hukuk işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı Muharrem Erkek dün bir açıklama yaptı.
"Muhalefette ki partiler olarak maalesef 20.000 bin üzerindeki sandıkta gözlemci bulunduramadık."
Kısaca Muharrem bey diyor ki: "Namusumuz gibi korumaya söz verdiğimiz 20.000 sandıkta kullanılan 5 Milyona yakın oylarınızı iktidar partisinin insafına bıraktık."
Bahsi geçen bu 20.000 sandıkta ortalama seçmen sayısı 250 kişi, toplam oy sayısı ise 5.000.000 civarında
Türkiye geneline etki eden oransal değeri: %9.60
Diyelim ki bu tamamen kontrol dışı ve iktidarın insafına bırakılmış 5 milyon oy'dan sadece yarısının yeri bir şekilde değişti.
Yeri hatalı veya bilinçli bir şekilde yer değiştiren oy sayısı: 2,5 Milyon
Türkiye Geneli oransal değeri: %4.80
Recep Tayyip Erdoğan: %49.50 - %4.80= %44.70
Kemal Kılıçdaroğlu: %44.89 + %4.80= %49.69
Buna göre ilk turu kazanmış veya kıl payı kaybetmiş kişi Recep Tayyip Erdoğan değil Kemal Kılıçdaroğlu olmuyor mu?
Şimdi her şeyi unutarak bir kenara bırakalım.
Hayat dört işlemli matematiksel bir işlem ise gelin hep birlikte ilk işlemi yani acı gerçekleri konuşup doğruları yazarak çarpma işlemini yaparak kendimize gelelim.
1- Kimse ama hiç kimse Gazi Mustafa Kemal gibi veya onun yarısı, hatta ve hatta çeyreği gibi bir liderin ortaya çıkarak bizleri karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturacak olmasını beklemesin.
Çünkü o eşsiz ve benzersiz insan üstüne düşeni yaparak bizlere özgürlüğümüz ile birlikte cumhuriyeti emanet etti ve gitti.
2- "Sizin verdiğiniz oylar bizim namusumuzdur, sonuna kadar sahip çıkacağız" diyen muhalefetin sözlerine itibar göstererek millet iradesinin tamamen korunuyor olduğuna falan inanmayın.
Çünkü bunu yapacak kapasitede olmadıklarını, bir çok usulsüzlüğün muhalefet partileri tarafından değil, bizatihi halkın kendisi tarafından açığa çıkarıldığına şahit olmaktayız.
3- Seçimin birinci tur oy sayımı yeniden yapılmayacak ve sonuçlarda da radikal bir değişiklik olmayacak.
Çünkü elimize ulaşan ıslak imzalı sandık tutanaklarını YSK verileri ile karşılaştırma imkanımız yok. Karşılaştırmayı ancak oy ve ötesi verileri ile yapmaktayız. YSK verileri ile karşılaştırma yetkisi siyasi partilere verilmiş olmasına rağmen muhalefet partilerinin bunu yapmak gibi ne bir istekleri nede bir niyetleri yok.
4- Başta muhalefetin amiral gemisi olan CHP olmak üzere oy verdiğiniz siyasi parti genel merkezini veya milletvekillerini arayarak, ihbarda bulunmak, bilgi veya belge göndermek yada, toparlanmak için kendinizi yormayın.
Çünkü telefonunuza cevap verilmeyecek, karşılık beklemeden yaptığınız yardım talebiniz için herhangi bir muhatap bulamayacaksınız.
Peki ne yapmalıyız?
10 gün sonra yapılacak olan seçimleri ulusumuzun milli mücadelesi gibi kabul edip, özgür bireyler olarak demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanarak biz kazanacağız.
Oy kullanmayan 8.5 milyon seçmeni arayıp bulup, ikna edecek, sandığa bizler götüreceğiz.
Zifiri karanlıkları aydınlığa bizler çevireceğiz.
Yolsuzluğa, yoksulluğa hırsızlık ve arsızlığa bizler son vereceğiz.
Evlatlarımıza tertemiz yarınları miras olarak bizler bırakacağız.
Bu ülkenin Kara Fatma, Nene Hatun, Tayyar Rahime, Halime Çavuş, Şerife Bacıları sizlere sesleniyorum.
Şeref, namus, haysiyet,onur ve gurur sizlersiniz.
Feraset, zerafet, keramet, merhamet ve mukavemet sizlersiniz.
Aşımız, ekmeğimiz, suyumuz, toprağımız sizlersiniz.
Vallahi de , billahi de umudumuz sizlersiniz.
Sizleri 100 yıl sonra yeniden göreve çağırıyorum.
O şerefli ve tertemiz isimlerinizi bir defa tarihe altın harflerle yazdırma ya davet ediyorum.
Bu ülkenin Hasan Tahsin, Yahya Kaptan, Şahin Bey, Sütçü imam ve dahi Mustafa Kemal leri...
Seçimlerde silahlı bir savaş olmadığı gibi;
Yiğitlik, güç ve silah demek değildir.
Yiğitlik, kavga, dövüş demek değildir.
Yiğitlik, gözü kara olmak yada korkusuz olmak demek de değildir.
Yiğitlik namus sayılan özgür iradene sonuna kadar sahip çıkmak ve onu korumaktır.
Yiğitlik, yürüdüğün yoldan sapmamak, verdiğin sözün arkasında durmaktır.
Yiğitlik akıl ve mantık ile şekillenen kararlılıktır.
Dostlarım, kardeşlerim, analarım bacılarım...
Ama, fakat, neden demeden 28 Mayıs sabahı hep birlikte sandığa gidiyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e verdiğimiz sözü tutmaya, bir nebzede olsa ona olan namus borcumuzu ödemeye gidiyoruz.
Laik Cumhuriyetimiz vereceğimiz bu mücadele den hangi sonuç çıkarsa çıksın kazanan biz olacağız demeye gidiyoruz.
Arsıza, yolsuza, hırsıza ne kadar çok olduğumuzu ve asla pes etmeyeceğimizi göstermeye gidiyoruz.
Kazarak kaybettiğimiz seçimleri bir defa daha kazanmaya gidiyoruz.