ABD merkezli belgesel kanalı Discovery Channel diktatörlerin kontrolü nasıl ellerinde tutuklarını araştırdı. Terör uzmanı ve diktatörler hakkında araştırmalar yapmış sosyolog ve psikologlar, diktatörlerin kontrolü ellerinde tutma yöntemlerini açıkladılar. Elbette Diktatör olmak göründüğü kadar kolay değil. Öncelikle belirtmeliyim’ ki akıllı ve cesur olmanız’ da gerekmiyor. Hatta akıllı ve cesur olursanız diktatör olamıyorsunuz. Kurnaz, korkak ve halkın zaaflarını çok iyi bilmeniz, Daha sonra aşağıda yazılı 8 ana kriteri yerine getirmeniz gerekiyor.
1-KORKU: Uzmanlara göre diktatörler topluma önce korku salıp daha sonra tek kurtuluşun kendileri olduğunu söylüyorlar.
2-DIŞ TEHDİT: Adolf Hitler’in Yahudiler, Kore’nin ölen lideri Kim Jong-il’in tüm Batı’yı düşman ilan etmesi gibi hayali dış tehditler yaratıp toplumun paranoyaklaşmasını sağlıyorlar.
3-KORUNMA GÜDÜSÜ: Cambridge Üniversitesi’nden Psikolog Alice Lo Cicero’ya göre, korunma hissiyatı insanın ilk çağlardan beri sahip olduğu bir içgüdü. Diktatörler de bu içgüdüyü, kendi lehlerine kullanıyorlar.
4-SAYGI KÜLTÜRÜ: Diktatörler saygı kültürünün yüksek olduğu toplumlarda ortaya çıkıyor. Saygı duymak bir erdem olarak görülüyor, saygı duymayanlar dışlanıyor.
5-BİLGİ KONTROLÜ: George Washington Üniversitesi’nden Jerrold Post, bilgi kontrolünün de diktatörlerin kontrolü ellerinde tutmak için kullandıkları önemli metotlardan biri olduğunu söylüyor. Post, Arap Bahar’ının nedenini de internet sayesinde bilgi kontrolünün azalmasına bağlıyor.
6-MUHALEFET KONTROLÜ: Post aynı zamanda muhalefetin de diktatörler tarafından sıkı baskı altında tutulmasının düzenin devamlılığını sağladığını vurguluyor.
7-MUHTAÇ ETMEK: Uzmanlar diktatörlerin metotlarından birinin de toplumu önce kendine muhtaç edip daha sonra da muhtaç kaldıkları şeyleri sunarak meşruiyet kazanmak olduğunun altını çiziyor. Örneğin Kim Jong-il’in önce halkını açlıktan ölme eşiğine getirip daha sonra onlara yemek gönderttiği belirtiliyor.
8-MİTLER: Tüm diktatörler için mitler yaratılıyor, kimseye benzemeyen bir karaktere sahip oldukları vurgusu yapılıyor. Böylece diktatörler yüceltiliyor. Bu yeteneklere sahipseniz ve 8 kriteri hayata geçirdiyseniz size diktatör unvanı veriliyor. Ama bunlar sizi saygın bir diktatör yapmaya’ da yetmiyor. Son adım olarak dünyaya dehşet salacak bir mesaj veya slogan bulmak zorundasınız. Genellikle tükenmeye yakın ifade edilen bu son mesaj tarihin tozlu yaprakları arasında sizin bir nevi kimliğiniz olarak kullanılıyor.
İsterseniz Tarihte bilinen saygın(!) diktatörler ve onların son tehditlerine bir göz atalım.
√- II.Nicholas ("Gerekirse Rusya’da taş üstünde taş bırakmayacağımdan kimsenin şüphesi olmayacak")
√- Saddam Hüseyin ("Bütün savaşların anasını başlattınız. Tüm dünya kana doyacak")
√- Hideko Tojo ("Japonya kendi kanında boğulacak")
√- Pol Pot ("Kamboçya tüm dünyanın mezarlığı olacak")
√- Kim il-Sung ("Kuzey Kore Amerika’yı cehenneme çevirecek")
√- Adolf Hitler ("Öldürülen her Alman için 1000 müttefik askeri kurşuna dizilecek.")
Bunlar tarihin bazı kanlı diktatörleri ve onların son tehditleriydi.
Öncelikle ben Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a "Diktatör" yaftası vuranlara katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Her ne kadar zati-alisi Avrupalı liderlere sinirlenip sitem dolu bir tavırla "Evet...Ben bunların zihniyetinin diktatörüyüm" demiş olsa’ da, bu söylemi reddediyorum. Benim Cumhurbaşkanım "Diktatör" değildir. Bu yakıştırmayı çok talihsiz ve yersiz buluyorum. Zeka engelli bile olsa tarihteki hiçbir diktatör ;
√- ("Üzerime gelmeyin. Yoksa Suriyelileri üstünüze salarım.") gibi saçma sapan bir mesajla tarihte kimlik oluşturmak istemez. Bu diğer diktatörleri mezarlarında ters döndürür. Yaşayan diktatörleri ise "Bu nasıl seviyesiz bir tehdittir" diye kahrından öldürür.
******
"Dolardan bize ne, dolsa ne olur dolmasa ne olur, biz kasaya dolana bakalım. her şeyi getirip dolara bağlamanın anlamı yok. çıkıyor, iniyor."
Bunu söyleyen kişi hal esnafından toptan sebze ve meyve satıcısı Hüdaverdi Yurdadön isimli vatandaş değil. 80 milyon nüfusa sahip G20 üyesi, NATO müttefiki, Avrupa birliği üyeliğini bekleyen bir ülkenin Başbakanı Sayın Binali Yıldırım.
1989 -1991 tarihleri arasında Başbakanlık görevi yapan, gafları ve fıkraları ile hafızalardan silinmeyen Yıldırım Akbulut bile ekonomi ile ilgili bu yorumu duyunca kahrından yataklara düşmüş.
Yemekli sanatçılı bir gecede bayan sanatçının biri bir şarkı isteyip istemediğini sormuş başbakan Yıldırım Akbulut’a ;
"sabile"yi söyle öyleyse demiş Akbulut.
Sanatçı düşünmüş, taşınmış o şarkıyı bulamamış, "efendim, ben o şarkıyı bilemeyeceğim" demiş.
Akbulut kızmış; Ya nasıl bilmezsin sözleri şöyle ya " yıllar ayırsa bile, yollar ayırsa bile, eller ayırsa bile ..."
Vahametin büyüklüğünü siz tahmin edin artık.
******
Karanlık, cehaletin ölüm hücresi, Aydınlık ise hep sizlerle olsun.