Birkaç yıl öncesinde Elazığ RAM’da görev yapan, şimdi de memleketi Malatya’da RAM bünyesinde görevine devam eden gönül dostum Seydi GÖREN’in, “whatsapp” üzerinden bir paylaşımı, uzun zaman önce okuduklarımı hatırlatırken, aktarılan metne bağlı, bugün merkezindeki değerlendirmesindeki güzelliği;
Tevbe:34-35: Ey inananlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın mallarını batıl ile yerler ve ALLAH’ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü kenz edip (yığıp) ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele. Gün gelir o biriktirdikleri cehennem ateşinde ısıtılarak onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır: “Kendiniz için biriktirdiğiniz işte budur. Biriktirdiğinizi tadın.” Ayetinin “…İhtiyacımız olandan fazlasına sahip olmamızın kenz olduğu, bunu infak ederek herkes ile eşit hale gelmemiz gerektiği, ihtiyacımız olmayan şeyleri infak etmeyip elimizde bulundurmamızın haram olduğu sıkça dile getirilir olmuştur. Bunun böyle olduğu bazı Kur’an ayetlerinin yorumlarına dayandırılmaktadır. Ve Kur’an’ın mal biriktirmeyi, lüks tüketimi haram kıldığı” açıklamasından hareketle, nefsim başta olmak üzere, değerler eğitimi açısından da ihtiyacımıza dönük, sağlayacağı faydayı düşünerek, o paylaşımı siz gönül dostlarıyla paylaşmak istedim.
Tolstoy’un "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev… Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük…
Bazı insanların 15-20 yıl boyunca ödemek kaydıyla faizli banka kredisi çekmesi neyin alametidir… Bazen insan ömründen daha çok borç biriktirir. Bazen de elinde olan ama fark etmediği nimetleri hoyratça harcar durur.
Ve insan yaşlandıkça besler, gençleştirir arzularını. Biriktirdikçe hayata olan bağlarını artırır. Öyle bağlanır ki hayata, bir gün bu diyardan göçüp gideceği fikri zamanla yitip gider aklından…
Tüketmeye de çok meraklıdır insan. Biriktirdiği paranın, eşyanın, malın mülkün yanında zaman tüketir, söz tüketir… Benlik biriktirirken, benliğini tüketir…
Sofraya koyabildiğimiz bir bardak çayın, zeytine, ekmeğe ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz.
Doldurabildiği bir cüzdanı olmasa da, bir evi muhabbetle, kanaatle dolduran bir kadının, akşamları evine gelen, ekmek getiren, eline sağlık diyen bir erkeğin, zenginlik olduğunu ne zaman anlayacağız?
Gören bir gözü, tutan bir eli, yürüyen bir eli satın alamayacak ve kaybedince tekrar sahip olamayacak kadar fakiriz hepimiz.
Aldığı maaşı yetiremeyenlere, modayı takip edemeyenlere, evini beğenmeyenlere, mekanı dar bulanlara, daha çok para için, hesabı daha fazla kabartmak için çırpınanlara da yeter toprağın altı. İhtiraslarımız, bitip tükenmeyen arzularımız için, az bir toprağa ihtiyaç var sadece.
Selam ve dua ile.
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkanı